ABD’nin 11 Şubat tarihinden bu yana uyardığı, Rus yetkililerin kesin bir dille reddettiği, Avrupalı liderlerin ancak görebildikleri Rusya-Ukrayna krizi, 24 Şubat tarihi itibariyle savaşa dönüştü. Putin’in bu “beklenmedik” hamlesi, pandemi, enflasyon, yaklaşan seçim, enerji krizi derken Türkiye’nin gündemine birinci sıradan yerleşti. Elbette her olayı gerçekleştikten sonra fark edebilen öngörü zengini “stratejistlerimiz”, Ukrayna-Rusya savaşının da yarınları nasıl etkileyeceği konusunda halkımızı aydınlatmaya başladılar. Elbetteki bu yaşanılanlar askeri, politik, ekonomik veya çok daha farklı boyutlarda ele alınıp yorumlanabilir. Ancak Rusya’nın, başkent Kiev’e 24 saat içerisinde dayanmasının benim aklıma getirdiği başka bir hikaye var. Ukrayna’nın ordusu ve sivil halkıyla topyekün direnişine şahit olduğumuz bu günlerde olası bir işgalde Türkiye’nin hamlelerini düşman tarafından bilinir hale getiren belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin gördüğü en alçakça hainlik girişimlerinden bir tanesine bakalım.
Kaseti biraz geriye saralım. Takvim yaprakları 19 Aralık 2009 tarihini gösterirken Ankara Çukurambar’da iki subay, bir vatandaşın Bülent Arınç’a suikast yapacaklar ihbarı üzerine gözaltına alınıyordu. İktidar basını ve o dönem pamuklara sardığı ortağı fethullahçılar yaşananları bütün Türkiye’ye manşetten duyurdu. Tek merkezden hazırlanan haber metinleri ile günlerce Türk halkına, Genelkurmay’ın bir siyasiye suikast planladığı anlatıldı. Fırsatı yaratmışlardı. Daha sonra FETÖ davasından cezaevine girecek olan savcı Mustafa Bilgili, iki subayın görevli olduğu Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nda arama yapmak istedi. Savcı bütün odaları arama talebindeydi ancak dönemin Seferberlik Tetkik Daire Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık, sadece gözaltına alınan iki subayın odasının aranmasına izin verdi. Savcı ısrarla 11 ve 16 numaralı odaları da aramak istediyse de Kısacık’ı aşamayacağını anladı. Anladı ama pes etmeye de niyeti yoktu. Bu odalara sadece hâkimin girebileceği anlaşılmıştı. Kader o ki nöbetçi hakim, fethullahın beraat kararında da imzası bulunan Kadir Kayan’dı. O odalara girilecekti! Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’na geldiğinde Hâkim Kadir Kayan da aynı manzara ile karşılaştı. 11 ve 16 numaralı odaların incelenmeden mühürlenmesi ve tutanaklara geçirilmesi isteniyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kendisinin başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile olan görüşmesine kadar zaman kazansa da Erdoğan’ın “saklayacak neyiniz var” söylemi sonrası odalara girilmesine müsade etti. Üzerinde çok yoğun kamuoyu baskısı olan Genelkurmay daha fazla dayanamamıştı. Girilmesine engel olunamasa da harddisklerin hâkim tarafından alınmasını engellenmiş ve Kadir Kayan sadece not tutabilmişti. Ancak 4 yıl sonra 2013 yılında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel döneminde bu harddiskler soruşturma savcısına teslim edildi. İşte 11 ve 16 numaralı odalar namıdiğer kozmik oda maklubeci hainlerin işgaline böyle maruz kalmıştı.
Peki 11 ve 16 numaralı odalar niçin bu kadar önemliydi? Bu odalarda ne vardı? En yalın haliyle olası işgal senaryolarında devletin nasıl hareket edeceğine dair planlarının olduğu bir odaydı. Devletin, ordusu ve milletiyle herhangi bir işgale nasıl direneceğini en ince detayına kadar ortaya koyan hesaplamalar vardı. Düşman işgalinde her türlü tehdide karşı yürütülecek gayrinizami harp planlamaları vardı. Örneğin savaş sırasında sivil halkı örgütleyecek binlerce kişilik seferberlik listesi vardı. Kimin nerede korunacağı, hangi yolun askeri havaalanı olarak kullanılabileceği, hangi tünelin sığınak olacağı, hayati öneme sahip kimselerin nerede saklanacağı, nasıl iletişim kurulacağı… Olası Türk-Yunan savaşında TSK’nın Atina’ya nasıl ilerleyeceği vardı mesela. Fethullahçılar eliyle bu bilgiler sızdırıldı. Öyle ki kozmik oda belgelerindeki Türk-Yunan savaşı senaryolarına ulaşan Yunan Genelkurmay’ı, “savaş böyle gelişseydi hiçbir şansımız yoktu. Kolordumuz imha edilirdi. Türklerin planlarına önlem aldık” diyecekti. İşte bu olası düşmana şans bırakmayan planlar ülkenin kendi savcısı, politikacısı, gazetecisi ve pek çok paydaşının çabasıyla ifşa edildi. Devletin en mahrem sırları artık ortalıktaydı.
Bugün Ukrayna’nın başına gelenlerin yarın Türkiye’nin başına gelme ihtimali çok mu uzakta? Ankarayı çevreleyen civar semtlerde düşmana karşı koymak için direnmek zorunda kalmayacağımızı kim garanti edebilir. Kimse. Bugün Ukraynalıların halini görünce bu ihanetin vahameti çok daha net anlaşılıyor. Direniş sırasındaki sabotajlar, karşı istihbarat çalışmaları, sivil halkın organize olamaması gibi basına yansıyanlar kozmik odadaki planların önemini ortaya koyuyor. Eğer bu coğrafyadaysanız sabah uyandığınızda komşunuzun işgalciye dönüşme ihtimalini her zaman hesapta tutmalısınız. Eğer güçlü ve hazır bir ordunuz yoksa egemenliğiniz her zaman pamuk ipliğine bağlı olacaktır. İşte kozmik oda ihaneti, Türkiye’nin hazır ordusunun işgale karşı planlarını açık hale getirerek felçli bıraktı. En azından bir süre… Belki on yıllarca sürede kazandığı tecrübe birikimi ile yaptığı planları, potansiyel düşmanlarının eline geçti. Askeri uzmanların, aynı planların yapılmasının Türkiye’ye en iyi ihtimalle 20 yıl mal olacağını söylediği dikkate alınırsa bu ülke işgale karşı hazırlıksız, planları düşmanın elinde varlığını sürdürüyor. Yenisi elbette yapılacaktır. Yapılacaktır yapılmasına ama eskisinden ne kadar farklı olabilir. Farklı olsa da cemaatlerin cirit attığı, kürsüsünde Arapça duaların okunduğu, her türlü siyasi söyleme meze yapılmış, milli değerlerin kökünün kazındığı bir ordudan tekrardan kalifiye plan çıkar mı? Kuzeyinde yayılmacı Rus diktatörü, batısında Avrupa’nın şımarık çocuğu, doğusunda her türlü istikrarsızlığını değerlendirmek isteyecek komşuları olan bir ülkenin, egemenliğini koruyan planlarını çaldırmasını hatırlatmak istedim. Önemini düşman sınıra dayandığında değil zamanında birinin anlamış olması umuduyla…