Dün oynanan Hollanda maçının ardından Dünya Kupası hayallerimizi yine başka bir bahara bıraktık. Önümüzdeki yaz Brezilya’da gerçekleştirilecek futbolun en büyük şölenini, maalesef yine evimizden takip etmek zorunda kalacağız. Peki neden başaramadık ? Gerek oyuncu kalitesi olarak gerekse ülke potansiyeli olarak bizden çok daha düşük kalitedeki ekiplerin elde ettiği Brezilya biletini, biz neden ıskaladık ? Gelin bunun sebeplerini birlikte sıralayalım…
Iskaladık çünkü;
Dünya ve Avrupa kupası elemelerinin tek bir maçtan ibaret olmadığını, toplamda 2 seneye yayılan 10 maçlık bir periyodun sonucu olduğunu bir türlü anlayamadığımız için. Sadece bıçak kemiğe dayandığında, son düzlüğe girildiğinde gerçek oyunumuzu ortaya koyduğumuz için…
Başaramadık çünkü;
Kendi içimizde birlik ve beraberliğimizi sağlamaktan aciz olduğumuz için, Milli Takım bilinci ve ruhunu bir türlü kulüp takım taraftarlığının önüne geçiremediğimiz için. Milli maçlarda kendi kulübümüzün sloganlarını atıp, üstünde ay yıldızlı formayı taşıyan oyuncumuzu sırf ezeli rakibimizin futbolcusu diye ıslıkladığımız için…
Yapamadık çünkü;
Daha kendi futbolumuzun içini temizlemekten aciz olduğumuz için. Mafyanın, şikenin, çetelerin, siyasilerin futbol sahalarımızı kirletmesine izin verdiğimiz için. Futbolun her şeyden önce bir oyun bir eğlence olduğunu unutup, futbol sahalarını kişisel hırsların ve siyasi oyunların merkezi haline getirdiğimiz için…
Kazanamadık çünkü;
Dünya Kupasına giden yolun Hollanda maçından değil, kendi evimizde oynadığımız Macaristan maçından, Romanya maçından geçtiğini farkına varamadığımız için. Maçlara yalnızca duygusal motivasyonla hazırlanıp hala bir sisteme sahip olamadığımız , standardı, sürekliliği bir türlü yakalayamadığımız için…
Gidemedik çünkü;
Saha dışı konularla uğraştığımızın yarısı kadar sahanın içiyle meşgul olmadığımız için. 3 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’dan çıkan Türk futbolcuları , 70 Milyonluk Türkiye’den çıkartabilecek altyapıyı oluşturmaya muktedir olamadığımız için. Anadolu köylerinde kaybolup giden nice Mesutları, İlkayları, Nurileri, Hamitleri es geçtiğimiz için…
Beceremedik çünkü;
Futbol konuşmayı reyting meraklısı magazinvari programlarda soytarılık yapmak zannettiğimiz için, evlilik programlarından farkı olmayan sözde futbol programlarında sabahlara kadar birbirleriyle didişenleri futbol adamı yerine koyup dinlediğimiz için… Futbol programlarında futbol dışında her şeyi konuşanların 3. sınıf felsefe analizleriyle ufkumuzu kararttığımız için…
Sonuç;
Esas olan Dünya Kupasına katılamayacağımız. Geçmiş olsun. Gerçi 2 yıldır şikenin konuşulduğu; kulüp başkanlarının, yöneticilerin, menajerlerin, antrenörlerin, futbolcuların hapislere atıldığı, mafyanın, çetelerin, siyasetin karıştığı futbolumuzla Dünya Kupasına gitmeyi ne kadar hak ettiğimiz de tartışılır. Şimdi herkes rahatlasın, annemizin ligine geri döndük. Herkes kendi tuttuğu takımı göklere çıkartıp, rakiplere en ağır hakaretleri yakıştırmayı sürdürsün… Taraftarlar sahaya inmeye, hakem ve futbolcu kovalamaya kaldığı yerden devam etsin, ülkenin en büyük futbol kulüpleri birbirlerine ”trip” atan sevgililer misali karşılıklı bildiri yayınlamaya yeniden koyulabilir… Bizde bu zihniyet oldukça daha çok dünya kupasını evimizde izleriz.
NOT: Türkiye katılamadığına göre adet üzeri Dünya Kupasında desteklemek için kendimize bir favori takım seçmemiz gerekecek. Ben şahsen seçimimi yaparken hiç zorlanmadım, 2014 Dünya Kupasında favori takımım Bosna Hersek ! Çok değil bundan daha 20 sene önce savaşın, katliamın içinde büyük bir insanlık trajedisi yaşayan Boşnaklar, bizden çok daha kısıtlı imkanlarla, çok daha mütevazi kadrolarla, uzun zamandır futbollarını geliştiriyorlar. Kararlı ve istikrarlı çabaları nihayet bu elemelerde meyvesini verdi ve Bosna grubunu lider tamamlayarak tarihinde ilk kez bir Dünya Kupasına katılmaya hak kazandı. Ben de Bosna Hersek milli takımını tebrik ediyor, bu yaz kalbimin onlarla beraber olacağını ifade ediyorum.