Bu yazıya ”Hafta başında Türkiye’nin iki köklü kulübünü karşı karşıya getiren maç ne yazık ki istenmeyen olaylara sebep oldu. ” gibi bir cümle ile başlayabilirdim. Sonra Trabzon taraftarına basındaki gibi birkaç kötü yakıştırmada bulunur ve işimi hakkıyla yerine getirmiş olurdum ama ben böyle yapmayacağım. Ne yazık ki ülkemizde siyaset ile futbol arasında derin bir bağ var ve ülkede gerçekleştirilen birçok olay futbol yardımıyla gündem değiştirilerek insanlarımıza unutturuluyor. Güzel ülkemiz ses kayıtlarıyla çalkalanırken 3 Temmuz sürecinden sonra defalarca aynı sahada bir araya gelmiş Trabzon ve Fenerbahçe kulüpleri için Trabzon tribünlerinde çıkan olayların birkaç provokatör ve paralı asker tarafından meydana geldiğini düşünmeden edemiyor insan ve üzülüyorum, keşke bu iki kulüp birbirine beslediği kin yerine yeniden kol kola çıkabilseler sahaya, keşke Zokora bulduğu ilk fırsatta Emre’yi tekmelemeye çalışmasa veya Emre küfürlerini durdurabilse ve hatta keşke daha düne kadar Fenerbahçe formasıyla gördüğümüz Özer Hurmacı böylesine bir ”U” dönüşü yapmasa ya da en basitinden keşke futbol sadece ”futbol” olarak kalsa.
Maçı anlatmayı ben de çok isterdim ama ilk yarısında birçok fırsatın kaçtığı ve Fenerbahçe’nin üstün oyununu gördük nitekim bu üstün oyunda Emenike’nin golünü getirdi ve Fenerbahçe öne geçti ama sürekli soğuyan oyun, bitmek bilmeyen uzatma dakikaları zaten ilk yarıya çoktan gölge düşürmüştü. Kaleci Volkan’a atılan cisimler özenle seçilmiş gibiydi. Sahaya atılan kapı kolu ve kaya (?!) gibi maddeler gerçekten Trabzon taraftarının ne kadar özenle (?!) arandığının birer göstergesiydi.
Devreye girilmeden önceki ve sonraki olaylar ise rezillikten öte bir hal aldı. Birkaç ”sahte” amigonun dolduruşuna gelen Trabzonspor tribünleri sahaya eline geçeni atmaya başlayınca maç tatil edilmek zorunda kaldı ama bu olayı gerçekleştirenlerin ”gerçek” Trabzonspor taraftarı olduğunu düşünmek istemiyorum, olamaz çünkü. Düşünsenize, kendi evinizde Fenerbahçe ile oynuyorsunuz ve sahada 4-0 5-0 gibi bir fark yok devre arası olmuş ve 1-0 geridesiniz ve iyi bir oyunla puan veya puanlar alabilirsiniz ama siz sahaya yabancı madde atıp ortalığı birbirine katmayı seçiyorsunuz. Bu gerçekten bana hiç akıllıca gelmiyor.
Maç bitiminde sinirli Trabzonspor taraftarını sakinleştirmek görevinin yönetim veya teknik kadrodan biri yerine kaleci Onur Kıvrak’a kalması maçın belki de en ilginç enstantanesiydi. Yıllar boyu efsane kaptanlar çıkarmış Trabzonspor insanı yeni Şenol Güneş’ini bulmuş gözüküyor. Yeteneğiyle taraftarın gönlünde taht kuran Onur böyle bir durumda da sorumluluk alarak üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. Tebrikler Onur Kıvrak!
Son olarak bir paragraf da sevgili Trabzonspor başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’na açmak istiyorum. Bu maçta herhangi bir olay çıkmayacağına dair söz veren başkanın maç sonu açıklamaları dikkat çekiciydi. Maç sonu neden bu olayları yaşadığımızı veya neden güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğuna dair açıklamalar yapmasını beklediğimizi bilmiyorum çünkü burası Türkiye ve başkan bunların yerine UEFA ve FIFA ilgili bir şeyler söyledi; yine Trabzon taraftarına çeşitli sözler verdi( ki artık Trabzon taraftarının sabrının taştığını ve bu sözlere inanmayacağını düşünüyorum) ve konuşmasını her zaman olduğu gibi ”Düşman”ına laf atarak bitirdi :‘Fenerbahçe seneye bizimle aynı ligde olmayacak’.
Sevgili Hacıosmanoğlu’nun sözlerini saygıyla karşılıyorum ve hatırlatıyorum Fenerbahçe bir maçı eksik 51 puanla lider ; Trabzonspor ise 34 puanda, küme düşme hattındaki 17. Kayseri Erciyes’inde 25 puanı var başkan benden söylemesi. Belki de bu sefer gerçekten haklısınızdır kim bilebilir.
Not : PFDK olaylar sonrası Trabzonspor’a ”6” maç seyircisiz oynama cezası verdi. 6 maç belki olaylar için değil ama taraftar için çok ağır bir ayrılık anlamı taşıyor, geçmiş olsun Trabzonspor taraftarı…
Fotoğraflar : www.ligtv.com.tr
Mehmet Salih
Çok başarılı bir değerlendirme olmuş. Bir spor yazısı kadar politika yazısı da okur gibi oldum, gençlerimizin olaylara bu kadar vakıf olabilmesi çok güzel. Yazan evladımızı tebrik ediyorum.