2016 yılı Rio Olimpiyatlarından sonra anlamış olduk ki Amerika spor konusunda dünya markası olmaya devam ediyor. Ayrıca spor severlerine bakacak olursak sporun yaz kış demeden sıkı bir şekilde takip edildiği bir ülke olduğunu da söyleyebiliriz. Avrupa’da basketbol ve özellikle de futbol ön plana çıkmış olsa da bu spor dallarının yıl içinde bir sezonu oluyor ve yazın kulüp bazında hazırlık maçları hariç ara veriliyor. Amerika’da da aynı şekilde NBA ve NFL’e yaz aylarında ara verilmekte ve bu noktada aradaki boşluğu açık hava koşullarında yapılması zorunlu olan bir spor dalı olan beyzbol dolduruyor. Bu ve bundan sonraki yazılarımda Amerika’da, Amerikan Futbolundan sonra en çok takip edilen ve oldukça eğlenceli bir spor dalı olan beyzbolu tanıtacağım.
Beyzbolu anlamak ve ortada neyin döndüğünü kavramak için önce oyunun temel kurallarından başlamak gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle beyzbol, basketbolda veya futbol gibi süre kısıtlamasıyla oynanan bir oyun değil ve “Inning” adı verilen dokuz bölümden oluşuyor(Basketboldaki devre gibi düşünebiliriz). Her “Inning”de önce deplasman takımı hücum pozisyonunda, ev sahibi takım savunma pozisyonundayken, deplasman takımı hücum hakkını yitirdikten sonra roller değişiyor ve bu durum dokuz defa tekrarlanıyor.
Hücum pozisyonunda olan takımın hedefi atılan topa vurarak, hücum takımındaki oyuncular için güvenli noktalar olarak tabir edebileceğimiz “base”ler üzerinden geçirip saha etrafında tur atmasını sağlayarak sayı yapmak, savunma pozisyonundaki takımın hedefi en basit şekilde açıklamak gerekirse topu kurallara uygun ve karşı tarafın vuramayacağı bir şekilde atarak buna izin vermemek.
Her takım dokuzar kişiden oluşuyor ve savunma pozisyonuna geçildiğinde her takımdan bir oyuncu atıcı, bir oyuncu ise tutucu pozisyonunda yer alıyor. Hücum pozisyonunda ise kadrodaki 9 oyuncu sıra sıra gelerek vuruculuk görevi üstleniyor. Oyun, savunma pozisyonundaki takımın atıcısının topu, hücum pozisyonundaki takımın vurucusuna atmasıyla başlıyor.
Bu noktada “Strike” ve “Ball” terimleri işin içine giriyor. Eğer atıcının, vurucuya attığı top nizami değilse, yani vurucunun vuramayacağı bir şekilde attıysa bu atış “Ball” oluyor. Her atıcının, her bir vurucu için 4 adet ball hakkı var, kısacası topu en fazla 4 defa nizami olmayan bir şekilde vurucuya atabilir eğer 4 defa yanlış bir şekilde atarsa vurucu otomatik olarak “First Base”e gidiyor. Atışların, nizami olup olmadığına ise vurucunun hemen arkasındaki hakem karar veriyor.
“Strike” ise “Ball”un aksine atıcıdan çok vurucuya bağlı olan bir kavram. Eğer atış nizami yapıldıysa ve vurucu sopayla topa vuramazsa buna “Strike” deniyor. Her bir vurucunun ise 3 adet strike hakkı bulunuyor, bu strike hakları dolduğunda vurucu oyun dışı kalıyor ve topa tekrar vurma şansı kazanmak için diğer 8 takım arkadaşının arkasında sıraya giriyor. Kurallar bununla bitmiyor, eğer vurucu topa vurur ama top oyun alanı içinde kalmazsa buna “Foul” deniyor. Vurucu için bu vuruşlar da strike sayılıyor fakat vurucunun strike sayısı 2 ise oyun dışı kalmıyor ve oyuna devam ediyor.Bir Inning’de hücum pozisyonunda olan takımın üç oyuncusu oyun dışı kaldığında hücum hakkı karşı tarafa geçiyor.
1.5 yıllık bir beyzbol takipçisi olarak şunu söyleyebilirim ki beyzbol, futbol ve basketbola göre oldukça çok karışık bir spor dalı. Bir müddet izleyip kuralları, amacı ve beyzbol koçlarının stratejilerini görmeye başladığınızda seyir zevkinin de en az futbol ve basketbol kadar olduğunu anlıyorsunuz.
Şimdilik beyzbolun kurallarını belirgin ana hatlarıyla ele almak istedim, bir sonraki yazımda işin biraz daha detaylarına, Home Run, Grand Slam, Strikeout, Groundout, Flyout, Bullpen gibi terimlere değineceğim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.