2015-2016 Spor Toto Süper Lig Devre Arası Transfer Dönemi ve Galatasaray. UEFA’dan gelen –çoğu taraftarın tahmin ettiği– CFCB’ye (UEFA Finansal Kontrol Kurumu) sevk kararı [1] ve buna bağlı olarak Galatasaray’ın transfer politikasının değişmesi –yani transfer iddialarının ‘yön’ değiştirmesi. Bu yazıda transfer sezonunun sonuna sayılı günler kala; şimdiye kadar Galatasaray’ın yaptığı transferleri, yollanacağı söylenen futbolcuların Galatasaray için önemini ve ikinci devrenin Galatasaray için anlamını özetledik.
Öncelikle yapılan transferlere kısaca bir göz atalım. Daha ilk yarı maçları tamamlanmadan ismi Cimbom’la ayyuka çıkan Ryan Donk, transfer sezonunun başlamasıyla beraber Florya’nın yolunu tuttu. Şota’nın kendisi için yaptığı ‘Barcelona’ya gitsem alırdım’ açıklaması ne kadar inandırıcıysa, Galatasaray taraftarı da finansal olarak bu transferi makul gördü, hele sözleşmesi biten bir futbolcu için. Ancak, kendisi yine de Galatasaray’da Melo’nun gidişinden beri şifa bulunamayan defansif ön libero problemi için ağrı kesici oldu diyebiliriz.
Bir diğer transfer ise ismine yabancı olmadığımız Martin Linnes oldu. Hem sağ bekte hem de sağ kanatta oynayan bu kalitede bir futbolcunun ilk 11’de sıkça şans bulması, Galatasaray taraftarına keşke sezon başında Großkreutz yerine onu alsaydık dedirtir diye düşünüyorum. Asistleriyle iyi bir başlangıç yapan Linnes’in, adaptasyon dönemini de iyi geçirirse, kısa sürede daha verimli olacağından şüphem yok.
Transfer döneminin kırılma noktası olan UEFA bildirimi sonrasında Burak Yılmaz, Fernando Muslera ve Wesley Sneijder çoğu medya organında satılığa çıkacak futbolcular olarak gösterildiler. Muslera’nın hakkında ciddi tekliflerin bulunmaması, ve Sneijder’in menajerinin bu iddiaları yalanlaması [2] eminim birçok Galatasaray taraftarının yüreğine su serpmiştir. Aslında bu mesele benim açımdan oldukça basit: Muslera veya Sneijder’i elden çıkarmak, Galatasaray’ı Kupa 1 takımı olmaktan çıkarmakla eşdeğer. Bu gerçekliğe rağmen ‘Finansal Fair Play’ gibi bir bahane ile bu oyuncularla bir yol ayrımını çoğu Galatasaray taraftarı ‘ihanet’ olarak addedecektir. Burak konusu ise daha farklı ve hem taraftarı, hem de yönetimle teknik heyeti bölmüş durumda. Şahsi fikrim, Mustafa Denizli’nin oyuncusunu sezon sonuna kadar takımda tutacağı yönünde –bu durum Burak’ın kariyeri ve Galatasaray’ın mali tablosu için daha kötü olsa bile.
Son olarak ikinci devre Galatasaray (ve yönetimi) için ne anlama geliyor sorusunu cevaplandırmak lazım. Mevcut yönetim sezona başlarken önce oldukça fazla ses getiren transfer söylentilerine sus demedi, Podolski’den sonra ise yıldız oyuncu alımı değil satımı başladı. Finansal Fair Play kriterleri bu operasyonları açıklamakta en sık kullanılan terimlerden biri olmasına rağmen, her nasıl olduysa teknik direktör değişimi sonrası bir cömertlik furyası baş gösterdi. UEFA’nın bildirim yapacağı ve gözünün üstümüzde olduğu bilinmesine rağmen, ligdeki durumu düzeltmek adına yapılan bu hamleler, şimdi Avrupa’dan men edilmek gibi –Galatasaray için korkunç– bir cezayı tartışmamıza sebep. Kısacası, eğer ligde istenen başarı elde edilemez ve UEFA’dan da bir men cezası gelirse, mevcut yönetimi ne verilen kefaletler kurtarabilir ne de divan kurulunda yapılacak ‘kotamızı aşmışız’ diye bir konuşma.
Referanslar
[1] http://www.hurriyet.com.tr/uefadan-galatasaraya-kotu-haber-40042197
[2] https://www.ntvspor.net/haber/futbol/148206/kaliyor-mu-gidiyor-mu
Not: Resimler sırasıyla galatasaray.org, fanatik.com.tr ve webaslan.com sitelerinden alınmıştır.