Geçtiğimiz sezonu yine geçici bir antrenörle ve yine Avrupa’da kupa ile kapatan Chelsea, bu sezonu kulüp tarihinin en iyisi ve taraftarın sevgilisi José Mourinho’yu takıma getirerek açtı. Mourinho ilk basın toplantısında, “Evime döndüm” şeklinde açıklama yaparken, tatil bile yapmadan hemen azimli bir şekilde çalışmalara başladı. Sık sık kadronun ne kadar genç, dinamik ve yeterli olduğundan bahseden Mourinho, kimsenin forma garantisinin olmadığını söyledi. Bu sözleri özellikle iki Chelsea efsanesi Terry ve Lampard içindi. Transfer çalışmalarında Perica, Cuevas gibi henüz çok genç ve ileriyi düşünerek yapılmış transferlerin yanına, Schürrle ve Van Ginkel gibi takımın yedek kulübesine güç katabilecek iki saf yetenek transfer edildi. Cech’in yedeği olarak da gelecek sezon Courtouis’nın Atletico Madrid’den gelecek olmasını hesaba katarak tecrübeli kaleci Schwarzer ile 1 yıllığına anlaşıldı. Takımda, son Mourinho döneminden kalan tecrübeli oyuncuların büyük bölümüyle ise yollar ayrıldı.
Şuan kadro dağılımına baktığımızda, kaleciler dışında 30 yaş üstü 3-4 oyuncu bulunmaktayken, kadroda bulunan oyuncuların büyük çoğunluğu yaşları genç olmasına rağmen yıllardır üst düzey olarak forma giyen oyuncular olarak göze çarpıyor. Transfer döneminin başından bu yana Cavani, Rooney gibi isimler transfer edilmek için uğraşılmış olsa da Chelsea’nin henüz direkt bir yıldız transferi yok diyebiliriz.
Hazırlık kampına baktığımızda, çalışmalarına Uzak Doğu’dan başlayan Chelsea, Tayland, Malezya ve Endonezya’da oynadığı 3 hazırlık maçının ardından Amerika’nın yolunu tuttu. Amerika’da 4 hazırlık maçı yapan Chelsea, bu maçların 3’ünü İtalya futbolunun devleri Inter, Milan ve Roma ile yaparken diğerini de Mourinho’nun eski takımı Real Madrid’le yaptı. Oynadığı hazırlık maçlarında 6 galibiyet alan Chelsea ,sadece Real Madrid karşısında 3-1 mağlup oldu. Bu maçlarda kafasındaki 11 i belirlemek için yoğun çaba sarf eden Mourinho, David Luiz, Juan Mata gibi isimlerin Konfederasyon Kupası sonrası geç gelmesi ve sakatlıklar yüzünden iskeletini belirlemekte epey zorlandı.
Takımın defans kurgusunu genellikle Ivanovic-Terry-Cahill-Cole dörtlüsüyle kuran Mourinho, David Luiz’in gelişiyle Terry-Cahill ikilisinden birini yedek kulübesine çekecek. 4-2-3-1 sistemiyle takımını sahaya dizen Mou, ortasahasında Ramires-Van Ginkel, Lampard-Van Ginkel gibi ikilileri denedikten sonra, 3 gün önce oynanan son Roma maçında Essien-Mikel ikilisine şans verdi. Defansı haricinde takımın kalan kısmını ilk 11 lerde çok fazla değiştiren Mou, Mata’nın hafif sakatlığı dolayısıyla ofans hattında da Hazard-Oscar-Moses(Schürrle) isimleri arasında değişkenlik gösterdi. Forvette ise maçların çoğunda Lukaku’ya şans veren Mou yine de Premier Ligin ilk maçında büyük ihtimalle Torres’le başlayacak gibi görünüyor.
İlk 11’i için ne kadar tahminde bulunulsa da Mou’nun çok geniş kadro seçenekleri arasında en formda ve taktiğini en iyi uygulayabilecek kadroyu çıkaracağı kesin. Eğer bu hafta oynayacağı Hull City karşısında bir 11 tahmininde bulunacak olursak;
Muhtemel kadroda bulunan Essien’in yerini Obi Mikel veya Lampard da alabilir. Fakat, Mou, Lampard için “Onu eskisi kadar yormayacağız ve özellikle önemli maçlarda yedekten alıp tecrübelerinden faydalanacağız” tarzında bir açıklama yapmıştı ve bu Lampard’ın bu sezonun çoğu kısmına yedek kulübesinden başlayacağını gösteriyor.
Genel olarak baktığımızda, golü direk düşünen, takım halinde savunma yapan ve rakibin ortasahasını sıkıştıran bir oyun izlememiz mümkün görünüyor. Fakat, Mou’nun elinde gerek ofans gerek defans anlamında çok fazla alternatif var ve maç içinde taktisyenliğini kullanarak farklı kombinasyonlara girebileceği de aşikar.
Fikstüre baktığımızda ise 26 Ağustos’da deplasmanda oynayacakları Manchester United maçı ve 30 Ağustos’ta Süper Kupa’da oynayacakları Bayern Münih maçı, Chelsea’nin bu sezon neler yapacağını bize az da olsa gösterebileceği maçlar olacak.
Bu arada bir dipnot; Mourinho kariyerinde 3 kez Avrupa kupası kazanmasına karşın sadece 1 kez süper kupa finali oynadı ve onu da 2003 yılında Milan’a kaybetti. 30 Ağustos’da ki Bayern maçı da onun için hem Pep ile tekrar karşılaşacak olması açısından hem de ilk süper kupasını kazanma şansını yakalaması açısından çok ilginç olacak.