İzlanda’ya karşı yaşanan hezimetten sonra herkesin ligimizdeki çekişmeye odaklanmak istediği günlerden geçiyoruz. Üstüne, kendilerini otorite olarak görenler de ligimizde mükemmel bir oyun oynandığını iddia ediyor ancak rahat olabilirsiniz, yarın kıyamet günü değil! Bilinçsizce pres yapan her takımın, futbolcu eskileri nedeniyle adeta birer Premier League takımı muamelesi gördüğü programlar bir yana ligimizde hala futbolun en ilkel halinin değer görmesi beni oldukça şaşırtıyor. Taraftarlar işine saygısı olmayan futbolculara alıştığından, en kısa deparın bile onları heyecanlandırır hale geldiği komik maçlar izliyoruz. Lig liderinin belirli bir hücum ve savunma planının olmaması gibi detaylar ise salt mücadele ile göz ardı ediliyormuş gibi.

Yabancı serbestisi ve rüştünü ispat etmiş yabancı teknik direktörlerin ligimize katkılarına değer veriyorum. Rıza Çalımbay, Bülent Uygun ve Ersun Yanal gibi çağın gerisinde kalanların pabucu dama atıldı.Bazısı iletişim sorunlarından işine devam edemiyor bazıları da İstanbul’da çalışamadığından. Şayet, 2017 yılında iletişim kabiliyetiniz düşükse, Ancelotti de olsanız Mourinho da olsanız hatta 8 ay önce mucize yaratmış Ranieri olsanız bile işinize devam etme ihtimaliniz yoktur. Türkiye’de bile imkansız olduğunu Fatih Terim ve geçtiğimiz günlerde kovulan Rıza Çalımbay’dan öğrenmiş olduk. Çağın gerisinde kalmış ama görevini sürdürebilen yalnızca iki ismin varlığı dikkatimi çekiyor. Biri Tudor diğer ise Ersun Yanal. 10 kişi kalmış Beşiktaş’a karşı hücum özelliği olan oyuncu kullanmayan Erkan Sözeri, Tugay Kaçar’dan Vieira yaratmaya çalışan Bülent Uygun ve elinde kusursuz bir stadyum ve kaliteli oyuncular olmasına rağmen 2005’te yaşayan Rıza Çalımbay’ın bir süreliğine ligden uzaklaşmış olması güzel bir detay. Ümit Özat ise hiçbir şekilde bu ligde yer almayı haketmemiş biri olduğundan en iyi ihtimalle İsmail Kartal’a halef olacağının bilincine varmalı.

Görevinde kalmasına şaşırdığım isimlerden Tudor, İstanbul’da çalışmanın kaymağını yerken Ersun Yanal ise bu tarihe kadar oynadığı ve kaybetmediği büyük maçlara dua ediyor. Hatırlarsanız, Tudor da geçtiğimiz sezon Karabük’te çalışırken yalnızca büyük maçlarda mühim başarılar elde edebilmişti. Bu sezon Tudor’a düzülen methiyeler bana Ersun Yanal’ın Fenerbahçe başındaki günlerini anımsatıyor. Sonrasında ise adı yalnızca, antrenmanlarda drone kullanımı gibi detaylarla hatırlanan Ersun Yanal ile tabiki. İkisinin de A planının yalnızca İstanbul’da işlemesi sizce tesadüf mü? Takımları geniş alanda oynarken topu kaptırdığı anda rakip oyuncuyu faul ile durduruyor ancak maçların adı büyüdükçe bu basit bir sarı kart dahi çıkmaz oluyor. Örnek vermek gerekirse, son Beşiktaş maçında Okay’ın da Hubocan’ın da maçı tamamlaması mucizeydi. Konya maçında rakibinin ayağını parçalayan Durica ve bazı maçlarda yersiz agresifleşen Pereira’yı hakemler affedince doğal olarak her maça tam kadro çıkabiliyor. Yanal’ın ismen küçük takımları Manisa’da, Denizli’de, GB’de ikinci yarıda sadece basının yazdığı gibi kondisyon eksikliğinden değil cezalardan dolayı da düşüşe geçiyordu. Şampiyonluğun geldiği sezon Fenerbahçe’de Mehmet Topal’a ve Bruno Alves’e tanınan ayrıcalık son iki sezondur Quaresma’ya tanınan ayrıcalığın misliyle fazlasıydı. Mehmet Topal günümüzde dahi o sezonun hatırına sözleşme yapabiliyor yoksa İzlanda karşısında da gördüğümüz gibi kendisi yalnızca iyi bir hayırsever.

Tudor’un da Yanal ile benzer oyun kurgusuna sahip olduğu açıkça ortadadır. Fernando takım savunmadayken stoperlerin arasına girerken oyuna da onunla başlamayı tercih ediyor. Fernando’ya baskı yapılan Bursaspor maçında kaçan goller çoğumuzun aklında ancak en büyük sıkıntı lider takımın öne çıkan özelliğinin tempo ve mücadele olması. Bu iki özellik ile şampiyonlukta iddialı olmak biraz hayalcilik olurdu ancak elinde Gomis’in olması büyük fark yaratıyor. Orta sahayı geçen adamı düşüren, oyun bilgisi düşük oyuncularla daha kaç hafta iddialı olacak çok merak ediyorum. Kadroda oyun zekası vasatın üstüne çıkabilen tek oyuncu Fernando iken tüm sezonu 60. dakikada pili biten takımla nasıl tamamlar tahmin edemiyorum. Asırlık takımı Karabükspor gibi oynatmasını kendilerine hakaret olarak algılamayan varsa hasbelkader Şampiyonlar Ligi’ne giderlerse cevabı alacaklardır. İlk 7 hafta olumlu geçti, önümüzdeki 7 haftada ise ya Biliç olacak ya da Ersun Yanal.

Çağın gerisinde bir futbol adamı olsa da Tudor’u takdir ediyorum. İlk galibiyet serisinde kendisini Lazio, Marsilya ya da Lille’in istediği sanrısına düşebilirdi. Bununla birlikte futbolu istatistik ile okumaya çalışanlar ve koşu mesafesi tartışmasının uzay çağı düzeyinde olduğunu düşünenlere üzülmemek elde değil. Başarısızlıklarını aklamanın yeni yolu manasız sayılara öz katmak olmuş. Sahi sen analizine güvenirsin, Leo Franco lensini takmayı unutur. Maç sonu utançlarından hat-trick yapmış olursun.

Kaynaklar:

http://www.fanatik.com.tr/2010/03/31/lenslerimi-unutmusum-170449

http://www.gazetesok.com/haber/igor-tudordan-caner-erkin-hamlesi_260290

http://sivridilli.com/haber/bulent-uygun-ilk-yariyi-oynanmamis-sayiyorum/56617/

Leave a Reply