Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini

Çoğumuzun hayattaki en büyük tutkusu futboldur, kimse aksini iddia edemez. Yıllardır kimimiz babalarımızdan kimimiz başka aile büyüklerimizden kulüp sevdalarını devralıp; bazen Pazartesi günleri derbi sonrasındaki sabahta sevdalarımıza sahip çıktık. Bazen de kenar mahallelerde en hayati golü attığımızda veya en kritik topu çizgiden çıkardığımızda desteklediğimiz kulüplerin yıldızları oluverdik. Bazen öyle anlar yaşandı ki bazen kupalarda bazen de liglerde en sevdiğimiz oyuncular ya da daha anlamlısı gemilerinin kaptanları büyük bedeller ödedi. Bu anlar öyle anlardı ki yaşaması çok kısa, etkisinde kalması çok uzundur. Savaşmak için canlarını dişlerine taktıkları meşin yuvarlak dar gelmiştir onlara. Bazen bu acıyı oynadıkları kulüplerde bazen de milli maçlarda yaşamışlardır.

Steven Gerrard

Altyapı dâhil, futbol hayatının neredeyse her zamanında Liverpool camiasına hizmet verdi. 1998 yılında bu formayı ilk giydiği zaman aklında olan tek şey bu kulübün kaptanı olup bu kulüple sayısız kupa kaldırmaktı. 1999 yılında attığı ilk golden 2015 yılında attığı son golüne kadar Liverpool ile sayısız kupalar kazandı. Ne yazık ki koleksiyonunda eksik olan tek kupa Premier League şamiyonluğudur. 1990 yılından beri lig şampiyonluğuna hasret olan Liverpool ekibnin, şampiyonluğa en yaklaştığı zaman çoğu futbolsevere göre 2013-2014 sezonudur. Ligin bitmesine üç hafta kalmıştır ve Liverpool hem hırsıyla hem de seyir zevki veren futboluyla şampiyonluğa en yakın görülen ekipti. Gerrard, o sezon ligde 13 gol ve 13 asist yapıp asist kralı olacaktı. Fakat o sezon en çok konuşulan hareketi 27 Nisan 2014 tarihinde Anfield’daki Chelsea maçında yaptığı hareketti. İlk yarının bitmesine çok kısa bir süre vardı ve Liverpool takımı kısa paslarla ilk yarının bitmesini bekliyordu. Fakat pas Gerrard’a geldiği zaman topu kontrol edemedi ve topa hamle yapmak isterken kaydı ve yere düştü. Bu hatanın ardından yenilen gol ile Liverpool taraftarını derin bir sessizlik ve umutsuzluk bürüdü. Bu mağlubiyetin ardından son iki haftada bir beraberlik ile kanayan yarasını kapatamayan Liverpool, şampiyonluğu Manchester City’ye kaptırmış oldu.

Roberto Baggio

Baggio, doksanlı yılların en fenomen oyuncularıdan biriydi. Gerek attığı goller gerekse saç stiliyle her zaman konuşulan bir futbolcuydu. 1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenmiş Dünya Kupası’nda İtalyanlar, önceki sene Juventus ile Avrupa Şampiyonluğu yaşayıp Altın Top ödülüne layık görülen Baggio’ya çok umut bağlamışlardı. Lakin, gruptan birincilikle çıkması beklenen İtalya, grupta üçüncü olmuştu ve en iyi üçüncüler arasında sonuncuydu. İtalya takımının bu beklenmeyen istikrarsız performansından sonra eleştiri okları Baggio’ya dönmüştü çünkü turnuvada henüz gol ile tanışamamıştı. Ama Baggio, her şeye rağmen finale kadar beş gol attı. Son 16 turunda Nijerya’ya karşı 2, İspanya’ya karşı 1 ve yarı finalde Bulgaristan’ karşı 2 gol atmıştı ki son 16 ve çeyrek final maçlarında gollerini 88. dakikada atıp ülkesini adeta ipten almıştı. Finalde rakip Brezilya idi. 17 Temmuz tarihinde Rose Bowl stadında oynanmış olan şampiyonluk maçında şampiyonu penaltılar belirledi ve son penaltıyı Baggio attı. Penaltıyı dışarı atan Baggio, Brezilya’yı şampiyon ilan etmiş oldu. Yaşadığı olaydan sonra bir daha eski formuna ulaşamayan Baggio, birkaç kulüpte daha top koşturup futbol yaşamına son verdi.

Lionel Messi

Lionel Messi; bütün futolseverler için bir futbol mucizesi, kimisine göreyse dünyanın en iyisi. Oynadığı her maçta birbirinden şık hareketler yapmayı başarmış, yıllardır Barcelona ve Arjantin Milli Takımı için ter dökmektedir. Pep Guardiola önderliğinde, Lionel Messi liderliğinde Barcelona; Katalonya kültürünün ürünü oyuncularıyla ve tiki-taka futbol tekniği ile bütün takımları oyunuyla domine etmektedir. 2011-2012 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale kadar doludizgin ilerlemiş ve üstün futboluyla tur atlamıştır. Yarı finaldeki rakip Chelsea idi ve Barcelona, ilk maçı deplasmanda tek golle kaybetmiştir. Şansını Camp Nou’ya görürmüş olan Barcelona, bu turnuvada o maça kadar 10 maçta 14 gol atmış Messi’ye fazlasıyla güveniyordu. İlk yarı bittiğinde Barcelona 2-1 öndeydi fakat deplasman golü kuralından dolayı bir gol daha bulması gerekiyordu. İkinci yarının hemen başlarında penaltı kazanan Barcelona’da Messi penaltı atışını kullandı fakat bu vuruşu gole çeviremedi. Gol fırsatlarının hiçbirini gole çevirememiş olan Barcelona, son dakikalarda Torres’in attığı gol ile Şampiyonlar Ligi’ne veda etmiş oldu. Bu olay, Messi’nin penaltılardan çektiği tek olay değildi.

2014-2015 sezonu Copa America finalinde Şili, büyük bir sürpriz yaparak finalde Messi’li Arjantin’i yenmişti ve şampiyonluğa uzanmıştı. Bu kesinlikle hiç kimsenin beklemediği bir sonuçtu. Bundan bir yıl sonra, bu turnuvanın yüzüncü yılı olması nedeniyle bu turnuva 2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlendi. Herkes Arjantin-Şili eşleşmesini bekliyordu. Turnuvada takımıyla güzel bir futbol ortaya koyan Messi, beş golle gol krallığı yarışındaki iddiasını finale taşımıştı. Finalde herkesin istediği büyüleyici bir futbol vardı sahada ve 120 dakika boyunca iki takım da gol atamadı. Penaltılarda Messi, çoğu futbol severin beklemediği şeyi gerçekleştirip penaltı kaçırdı. Messi, maçın ardından gözyaşlarına hakim olamadı ve finalden sonraki basın açıklamasında milli takımı bıraktığını açıkladı. Bundan kısa bir süre sonra milli takıma tekrar geri dönse de bu yaşananlar hiçbir zaman unutulmadı.

Yaşanan onca hayal kırıklıklarına, kötü anlara rağmen bu futbolcular kariyerleri boyunca hiçbir zaman kötü anılmayacaklar. Aslında bunun nedenini Baggio’nun yere çökmesi, Messi’nin gözyaşları bile fazlasıyla açıklıyor: Tutku. Oyuna, takımlarına, ülkelerine ve futbola olan büyük tutkuları. Yaptıkları bu hatalar hiçbir zaman başarılarının önüne geçemeyecekler ve taraftarlar o acı günlerin sonrasında bile kenar mahallelerde sevinç çığlıklarını Messi ile, Baggio ile, Gerrard ile yapacaklar çünkü herkes kalbinin en derinliklerinde Oscar Wilde’nin yazdığı dizeleri okuyup anlarlar: Oysa herkes öldürür sevdiğini…

Leave a Reply