Ballon D’or, Türkçe adı ile Altın Top… Her yıl FIFA tarafından verilen ödül, futbolseverler tarafından merakla beklenen bir olay. Bu yıl gerçekleşen Ballon D’Or ise her anlamda farklıydı.
Bundan 11 yıl öncesine gidelim, yıl 2007. Brezilyalı yıldız Kaká Altın Top’un sahibi oluyor ve sonrasında 10 yıllık bir Messi-Ronaldo rekabeti başlıyor. Sonrası malum, kim kimi geçti, sayılar eşitlendi mi, bu sene diğeri hak etmişti gibi pek çok konu konuşuldu yıllarca. Hatta son üçe kalan diğer adayın kim olduğu bile bilinmedi çoğu zaman. 2018 ‘e gelindiğinde ise çok farklı bir resim çıktı karşımıza.
2018, futbol anlamında pek çok olaya ev sahipliği yapan bir yıl oldu. Barcelona, La Liga’da Real’in iki sıra üstünde, 17 puan önünde kapattı sezonu. Ancak Şampiyonlar Ligi’nde işler pek istediği gibi gitmedi Barcelona’nın. Çeyrek finalde İtalyan ekibi Roma’ya unutulmaz bir biçimde elenen Katalanlarda Messi kariyer sezonunu geçirmemişti şüphesiz.
Ronaldolu Real Madrid için ise lig ezeli rakip Barcelona’nın bir hayli gerisinde sonlanmıştı. Şampiyonlar Ligi masalı ise devam ediyordu. Üst üste üçüncü kez Şampiyonlar Ligi’ni kazanıyordu Zidan’ın öğrencileri. Ancak maç sonu, Madrid’in Portekizli yıldızı Cristiano Ronaldo takımdan ayrılacağının sinyalini veren açıklamalar yapıyordu. Avrupa futbolunda dengeler değişiyordu.
Real’in Şampiyonlar Ligi masalı, Barcelona’nın ezici La Liga Şampiyonluğu derken, 2018’in asıl olayı Rusya’nın ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası’ydı elbette. İlk turda elenen son şampiyon Almanya, Neymar’ın başarısız aktörlüğü ve Brezilya’nın yıldızlardan kurulu kadrosunun beklentileri karşılayamayan futbolu, bir kez daha hüsran ile sonuçlanan bir Arjantin hikayesi, İngiltere’nin yıllar sonra gelen uyanış kıvılcımları, Belçika’nın “altın jenerasyonunun” madalyası, 2016’dan ders almış Fransa’nın şampiyonluğu ve en ihtişamlısı Hırvatların finalde oluşu… Rusya’dan kalan en önemli satır başlarıydı. Ama en büyüğü ve belki yıllar boyunca anlatılacak olanı Luca Modric önderliğinde yazılan masaldı: Hırvat Masalı.
Dünya Kupası’nın zorlu gruplarından olan D grubunda başladı Hırvatların hikayesi. Euro 2016’nın sürpriz ekibi İzlanda, her dönemin favorisi Arjantin gruptaki rakipleriydi. Bir de en zayıf halka gibi görünse de Arjantin’e zor anlar yaşatan Nijerya’ya karşı savaştılar. Gruptan namağlup çıkan Hırvatistan, önündeki iki turu da penaltılarla geçerek, yarı finalde İngiliz futbolseverleri yıllar sonra heyecanlandırmayı başaran Harry Kane önderliğindeki, İngiltere’nin rakibi oldu. İngiltere karşısında geriye düştüğü maçtan 2-1 galip ayrılan Hırvatlar, onlarca yıllık hayali gerçekleştiriyordu: Dünya Kupası finaline çıkmak.
Hırvatistan finale yürürken, bir önderi takip ediyordu elbette ki: Luka Modric. Orta sahanın ortasında, bazen biraz arkasında ama her zaman oyunun merkezinde, takımın beyni konumundaydı finale giderken. Sahanın lideri zaten Luka idi, ancak mükemmel oyun görüşünün yanında çok daha önemli bir özelliğiyle oradaydı Luka, gerçek bir kaptan nasıl davranmalıysa öyle davrandı. Takımı her zaman destekledi, ne zaman saha içinde bir lidere ihtiyaç duyulsa tam zamanında ortaya çıktı Kaptan Modric. Harika oyununun yanı sıra saha içindeki tavırları, takıma önderlik edişi ile de tüm dünyadan futbolseverlerin sevgisini ve saygısını kazandı bir kez daha. Dünya Kupası’nın en iyi futbolcusu seçilmesi de takımına ne denli başarılı bir biçimde liderlik ettiğini, ne kadar iyi bir futbol sergilediğini kanıtlar nitelikte.
Modric’in hikayesi yalnızca milli takım ile sınırlı değil elbette. Real Madrid’in 2016’dan başlayarak üç sene üst üste Şampiyonlar Ligi’ni kazanmasında da, Luka çok önemli bir yere sahipti takımda. Orta sahayı bir orkestra şefi edasıyla yönetiyordu. Sorunsuz işleyen bir sistem ve art arda gelen başarılar…
2018 Modric’in yılı oldu. Real Madrid ile üst üste üçüncü kez Şampiyonlar Ligi’ni kazandı, Hırvat Milli Takımı ile belki yıllar boyunca bir daha gelmeyecek bir masal yazdı. Modric’in tüm bu başarıları, bir dönemin de bitişini getirdi aynı zamanda: Ballon D’or Messi’nin mi olcak Ronaldo’nun mu? Ballon D’or’un yanı sıra UEFA tarafından Avrupa’da yılın futbolcusu seçildi.
Luka Modric, oyun görüşü, liderliği, sporculuğu, futbolu, kısacası yaptıkları ile bir kez daha izleyenlerin beğenisini kazandı geçtiğimiz sezonda. Başarıları ile de bir devri kapattı denebilir. Bundan sonra ne olacak bilinmez ama Hırvat futbolcu adını futbol tarihine yazdırdı orası kesin.
Görseller
www.crotiaweek.com
fanatik.com.tr