Toronto Raptors, Golden State Warriors karşısında seriyi 4-2’ye getirerek NBA’in 2018-2019 sezonu şampiyonu oldu ve kulüp tarihinin ilk şampiyonluğuna ulaşmış oldu. Önümüzdeki yıllarda Toronto Raptors yine şampiyonluklar yaşayabilir ama 2018-2019 Toronto Raptors kadrosu ilkleri başarmış bir takım olarak her zaman Raptors taraftarları tarafından hatırlanacaktır. Golden State Warriors cephesinde yaşanan sakatlıkların Toronto’nun bu tarihi başarısında payı muhakkak ki var, asıl soru bu sakatlıklar şampiyonluğa gölge düşürmeli mi?Toronto’nun  başarısını tamamen Warriors cephesinde yaşanan talihsizliklere bağlamak haksızlık olur. Sene başından beri yaptıkları katı değişiklerle tam anlamıyla şampiyonluğa aday bir takım kuruldu. Öncelikle Koç Dwane Casey yerine yardımcısı Nick Nurse’yi getirdiler ve takımın sembol oyuncusu olarak kabul edilmiş Demar DeRozan’ı Jakob Poeltl ve 2019 1. Tur draft hakkı ile beraber Kawhi Leonard ve Danny Green karşılığında San Antonio Spurs’e takasladılar.

Genel menajer olarak Masai Ujiri’nin de bu yapılanmada çok önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz ve bir basketbol izleyicisi olarak DeRozan yerine getirilen Kawhi Leonard’ın ne kadar büyük bir fark yarattığını görmek mümkün. Sezon istatistiklerinin bir süper yıldız istatistiği olduğu gerçeğini reddecek kişi sayısı azdır. Kawhi Leonard normal sezon içinde James Harden gibi maç başına 36 sayılık bir performans sergilemedi ama sahada ortaya koyduğu soğukkanlı, lider karakteriyle Raptors’u psikolojik olarak bir üst seviyeye taşıdı.

Sezon başında Los Angeles Lakers’ın Rajon Rondo, Michael Beasley ve JaVale McGee gibi problemli bilinen isimleri kadrosuna katması üzerine Kobe “ Golden State’i yenmek için onların oynadığı oyundan farklı oyun oynamaları gerektiğini biliyorlar” minvalinde bir açıklama yapmıştı. Bu çözüm her takım için aynı, Golden State’i yenmek istiyorsanız pace & space, yani tempo ve alan paylaşımından başka bir oyun oynamanız lazım çünkü pace & space’i onlardan daha iyi oynayamazsınız. Toronto Raptors sezon boyunca iki farklı oyun oynadı, biri Kawhi Leonard merkezli, diğeri ise Kyle Lowry’nin pick & roll oyunları merkezliydi. Final serisine geldiğimizde, ilk maçta İnan Özdemir’in de söylediği gibi Warriors, Leonard’a önlem alırken takımın diğer atıcıları Siakam’ın önderliğinde Raptors cephesini galibiyete taşıdı. Kawhi, diğer maçlarına kıyasla daha pasif bir oyun oynadı ama maçı 5-14 saha içi isabetle 23 sayı 8 ribaund ve 5 asist ile bitirmeyi başardı. Sonraki maçlarda da sazı daha çok eline alarak takımını 3 kere daha galibiyete taşımayı başardı.

Aslına bakacak olursanız Cavaliers ve LeBron James’in oyun planına benzer bir oyun planıyla sahaya çıkıyorlar. LeBron da sahada her şeyi yapabilen İsviçre çakısı gibi bir oyuncu olduğu için diğer takım arkadaşlarından iyi birer atıcı ve savunmacı olmaları bekleniyor. Cavaliers cephesinde bu plan bir kere işledi, Raptors cephesinde de işlemesi muhtemel. Ancak Kawhi Leonard seneye Raptors’tan ayrılsa bu takım da Cleveland Cavaliers gibi  tamamen LeBron James’e bağlı bir takım olmanın dezavantajını yaşayıp Doğu Konferansı’nın dibine demir atar mı?

Öncelikle Toronto, Cavailers’a kıyasla daha az takımın liderine bağlı bir oyun oynama gayretinde ve Lowry gibi tecrübeli bir oyun kurucu da büyük avantajlarından biri. Aynı zamanda zamanla yükselen performansıyla Pascal Siakam da bir yıldız adayı ve Toronto Raptors taraftarının en büyük umutlarından biri. Lowry 33 yaşında fiziksel dezavantajları olan bir oyun kurucu ve bu seviyede en fazla 1-2 sene daha oynayabileceği düşüncesindeyim ve Pascal Siakam’ın potansiyelinin tavanı hakkında da şüphelerim yok değil, fakat Raptors’ın Kawhi’ın olası ayrılığı halinde Cleveland Cavaliers gibi bir düşüş yaşama ihtimali zor gözüküyor. Toronto için gelecek her şekilde parlak gözüküyor gibi ancak Kawhi Leonard’ın takımda kalması Raptors için en az 5 sene daha şampiyonluğa aday bir takım olmak anlamına geliyor…

Leave a Reply