82 maçlık ihtimaller denizi NBA için her sezon sürpriz gemilerin limandan ayrılması için eşsiz bir fırsattır. Özellikle son yıllarda giderek radikal bir hal alan haliyle normal sezon bazı takımlar için antrenman havasında geçtiğinden sürprizlerin palyatif çözümlerle geçici bir süre mi yoksa yapısal değişiklerle uzun soluklu mu olacağını anlamak zor olabilir. Ancak Adam Silver yönetiminde çok doğru pazarlama stratejileriyle yönetilen ligde bu soru işaretini giderecek bir çözüm bulundu. Hem de maç sayısını değiştirmeden. Çözüm Emirates NBA kupası oldu. Uzun maratonda işler play-off dönemine yaklaşmadan rekabetçi bir basketbol izlemenin epey zor olduğu ligde, NBA kupası bazı takımların kendilerine bir play-off panaroması oluşturmasına fırsat verirken rekabetçi olması zor bazı takımlar içinse bir şey başarma hissini tadabilmek adına daha önce eşi benzeri görülmemiş bir platform oluşturdu.

Formatı anlatmak gerekirse, NBA kupasında iki yakadan beşer takım rastgele şekilde üç farklı gruba dağılıyor. Normal sezonun bazı maçları NBA kupasına dahil edilirken (NBA genelde maçları arasında hikayesi olan takımlarla seçerek reytingi arttırma yoluna gidiyor) oluşan altı grupta her takım birbiriyle iki kez karşılaşıp on maç oynarken maçlar sonunda zirvede yer alan altı ekip doğrudan çeyrek finale gidiyor. Kalan iki ekipse ikinciler arasından sezon genelinde galibiyet-mağlubiyet yüzdesi en iyi iki takımdan seçilirken çeyrek finalden itibaren kimliğine çok uygun olarak Las Vegas’ın ev sahipliği yaptığı organizasyonda “kumar” yapısı hakim. Çünkü uzun maraton ligi olan NBA’de bu andan itibaren tek maçlı eleme sistemine geçiliyor ve işte tam da burada normal şartlarda rekabetçi olamayacak pek çok ekip oldukça iştahlı basketbol kimliklerini sahaya koyarak devlerle boy ölçüşebilme şansını yakalıyor. Şimdi gelin NBA kupasının öncülük ettiği haliyle 2024/25 sezonun sürpriz takımlarına ve oyuncularına bir bakış atalım:

Detroit Pistons

Geçtiğimiz sezonu 14-68 ile Doğu’nun sonunda tamamlayan Pistons ekibi bu sezon yüzde elli sınırlarında play-in şansını kovalayan bir takım açılışı yaptı. Uzun yıllardır çok tutkulu bir kitlesi olmasına karşın seyirciyi salona çekmek için elle tutulur bir gerekçe bulamayan Motor City (Detroit ev sahipliği yaptığı büyük otomotiv endüstrisinden kaynaklanan lakabı) bu sezon için mükemmel bir neden buldu: rekabet. Sezona koç değişikliğiyle giren Pistons ekibi patronajı eski Cleveland Cavaliers koçu J. B. Bickerstaff’e teslim etti. Aslında hem yönetim hem de koç oldukça basit ve temel bir karar vermişti. Yönetim perspektifinden geleceğin takımı hazırlanırken bu kadar kaybetmek takımın ana çekirdeğini oluşturacak oyuncuların sporcu kimliklerini zedeliyordu. Bu sebeple takım maç kazanmalıydı. Koç ise draft için oyuncu kovalamayı bekleyecek, rekabetçi olması çok zor olan bu takımın galibiyetlere ulaşması için temel bir değişiklik yapıp geçen sezonunun büyük bölümünde eski koç Monty Williams’ın sıkça tercih ettiği çift uzun rotasyonundan sıyrılıp NBA’in güncel temposuna çok daha uygun olan iki kısaya dönüş oldu. Ana beşin gediklileri Cade Cunningham ve Jaden Ivey birbirinin  üstüne hiç basmayan iki kısa. Ivey takıma tempo ve delicilik sunarken Cunningham şut ve topu yönlendirme yeteneklerini sahaya boca ediyor. Bu ikili kısa yapısı hem bahsi geçen rotasyonu verimliliğin zirvesine taşırken kalan üç oyuncu için de saha geometrisiyle derhal  uyumlanan bir dizilim anlamına geliyor, çünkü roller oldukça açık. Ribaund canavarı ve çember savunucusu Jalen Duren, hem birebir hem de yardım savunmasında takıma abilik eden, skor tehdidi yüksek olan Tobias Harris ve 3-D (üçlük atan ve savunma yapan oyunculara verilen lakap) makinesi Tim Hardaway JR. Ne kadar devam eder bilinmez, NBA kupasına da 2-0 giriş yapan Pistons uzun yıllar sonra rekabetçiliğin formülünü buldu ve sezonun sürpriz girişlerinden birini yapmış oldu.

Golden State Warriors

Uzun yıllardır NBA zirvelerinden inmediğinden ligi uzaktan takip edenler için sürpriz bir açılış gibi gelmemiş olabilir ancak GSW sezona beklentilerin çok ötesinde bir giriş yapmış durumda. Her biri draftın parçası olan, takımın ana nüvesini oluşturan Stephen Curry, Draymond Green ve Klay Thompson üçlüsünden takımın şut makinesi Klay, sezon başında Dallas Mavericks’in yolunu tuttu. Bu yalnızca bir oyuncu kaybı anlamına gelmiyordu. Diğer 29 takımdan farklı olarak sezonda kendi basketbollarını sivriltmeye çalışmayan, diğer takımlara göre oynanan “read and react” basketbolunun sonuna gelinmişti. Çünkü takım epey gençleşmiş ve tecrübe yönünden hanedanlığın eski üyeleriyle kıyas kabul etmiyecek bir seviyeye gerilemişti. Ancak takımın koçu Steve Kerr’in elinde çok iyi bir fırsat vardı ki o da takım mükemmel savunma yapabilecek bir rotasyona sahipti. Tahmin edildiği gibi de oldu ve abi Draymond ve genç çocuk Trayce Jackson-Davis etrafında potadan son derece uzakta kurgulanabilen, derine inildiğinde de kalan kısaların hem birebirde hem de yardım savunmasında herkesin kendini rahat hissetiği bir topa baskı savunması kurguluyor. Tabii ki yalnızca savunma, özellikle GSW gibi takımların kimliklerini tanımlamak için yeterli değil. Takımın elinde çemberi son derece rahat bulan, kendi şutunu yaratabilen Andrew Wiggins, henüz gençlik yıllarında olsa da iyi sinyaller veren Brandin Podziemski, bunlardan da önemlisi takıma yenice katılan ve mükemmel bir Klay replikalığı yapan, ana rotasyona girme konusunda ısrarcı olmadan kenardan gelen üçlük makinesi Buddy Hield takımın hücum metrliklerini rekabetçi bir düzeye çekiyor. Bir de bu rekabeti paramparça eden, takımı batının zirvesine yollayan, NBA kupasında oldukça iddialı bir çizgiye çeken hem çok sürpriz olan hem de hiç sürpriz olmayan bir isim var ki zaten tahmin etmişsinizdir…

Stephen Curry

Golden State Warriors denince akla gelen, takımın yüzü olan bu adam sezona sakatlıklarla boğuşarak giriş yaptı. Zaten olimpiyat yorgunu olan, bir yıl daha yaşlanmış süper yıldıza takım da büyük değişimler geçirdiğinden soru işaretleriyle bakılıyordu. Curry tarihin en iyi şutörü denebilir, zaten kendisi kağıt üstünde de zirvede. Ligi yakından takip edenler bilecektir, yatay hareketlere, ani hızlanıp yavaşlamalara imkan veren çekirdek kaslarıyla, diğer NBA oyuncularının ağzından yalnızca onun yapabildiğinin söylendiği, diğer sporcuların antrenmanın henüz başlarında kusmak zorunda kaldığı akıl almaz bir antrenman rutinine sahip bu adamın belki de bunların hepsinden çok daha önemli bir özelliği var: mütevazilik. Bu kadar rahat skor üretebilen, mesafe tanımaksızın topu çembere atan, yakın savunulduğu an istediği noktadan potaya yönelip çok yüksek yüzdelerle bitirebilen bu adam, bu kadar yeteneğe rağmen takım arkadaşlarıyla topu paylaşmaktan hiç çekinmiyor. O sahadayken herkes olduğundan çok daha iyi bir basketbolcu oluyor. Bunu kısa sürede en iyi anlayan adam yeni partneri Buddy Hield olmuş olmalı. Tarihin en iyi şutörünün hanedanlığına gelen Hield, maçı başı 8-12 üçlük kullanabildiği, bunları yüzde elliye yakın isabetle çembere yolladığı bir frekansta sahada en iyi yapabildiği şeyi yapma özgürlüğüne kavuştu. Çünkü Curry, kendine kıyasla çok daha vasat bir şutör olan bu adama şut hazırlamaktan hiç gocunmuyor. Ne kadar iyi bir basketbolcu olduğunu zaten herkes biliyordu ama süper yıldız bu kez de sporcu ahlakı ve takımdaşlığıyla sürprizi yaptı.

LeBron James

Yazının sonu ise ustalara saygı kuşağı.  Los Angeles Lakers normal sezona beklentilerin çok üstünde bir giriş yapabildiyse, NBA kupasında mağlubiyetsiz şekilde ilerliyorsa bunda 39’luk LeBron’un payı çok büyük. Hatta öyle ki hem Curry hem de onun için şu söylenebilir ki insan doğasının en sıradan unsurlarından olan kusur, Nikola Jokic’in yaradılışına uğramış olsaydı bu iki adam da MVP (en değerli oyuncu) ödülü için oldukça iddialı konumlarda olurlardı. LeBron da son derece mütevazi şekilde takımın en iyi oyuncusu etiketini Antohny Davis’e bırakı. Ondan da önemlisi yaş akdi sebebiyle yeni koç J.J. Redick’in kararıyla birincil top yönlendiriciliği görevini de genç Austin Reaves kapmış durumda. Peki LeBron ne mi yapıyor: üst üste olmak üzere 4 triple-double (sayı, asist, ribaund, top çalma, blok metriklerinden en az üçünde 10 ve üstü üretim yapmak), 23.1 sayı, 8.1 ribaund, 9.4 asist, 17.0 verimlilik puanı ve dolayısıyla ölümsüzlük iksirinin keşfi…

Görseller NBA, ve Bleacher Report sayfalarından alınmıştır.

KAYNAKÇA

https://www.nba.com/

Leave a Reply