“19 senedir karikatür çizerim. Kimse benimle, karikatürist olduğum için röportaj yapmadı. Ancak sinema ve tiyatroda oynadıktan sonra röportaj yazarları, foto muhabirleri kapımı çalmaya başladı. Vallahi üzülüyorum yani karikatürist olmak, artist olmak kadar önemli değil mi? Karikatürcü daha ufak bir iş mi yapıyor? İçerler dururum,niçin yazarlara, ressamlara, diğer sanatçılara sinema artistleri kadar yer vermiyorlar diye! Ben film çevirmeseydim, demek kimse benimle röportaj yapmayacaktı.” – Altan Erbulak (1962)
Oyunculuğuyla tanıdığımız sevdiğimiz, bu sebeple bilmeden onun güzel kalbini incittiğimiz Altan Erbulak’ı – yaşasaydı o da böyle olmasını dilerdi diye umut ederek- karikatürleriyle anlatmak istedim. Her zaman güler yüzüyle hazırlayacağımız küçük gövdeli büyük ustanın çizdiği karikatürlerde, Türkiye’nin 20.yüzyılının siyasi ve ekonomik çalkantılarına dair çok ince göndermeler vardır. Daha 1987 yılında Amerikan özentiliğimize değdiren ve daha o zamanlardan 2015 yılını görebilen Erbulak’ın aşağıdaki karikatürü, sanıyorum onu anlatmak için güzel bir başlangıç olabilir.
Her şeyden önce çizmeyi çok sever Erbulak. Onun için çizmek anlatmaktır, konuşmak, haykırmak ve yaşamaktır. Çizmek, binlerce düşünceden süzülüp elimizde kalanı yüzümüzdeki tebessümün merkezine yapıştırıvermektir onun için. Bu yüzden hep gülümser Erbulak. Türkiye’nin iki darbe döneminde de yaşamış, kendini futbol sevdasından alıkoyamamış biridir o.
Kardeşim, her şeyden önce, karikatürcüyüm ben!
Cumhuriyetin ilanının altıncı yıl kutlamalarından on üç gün sonra doğdu Erbulak. Doğduğu gün dışarıda kar yağıyordu. Erzurum’da binbaşı babasının, Altan oğlu olarak doğmuştu. Kız kardeşinin ismi Bilgi idi Erbudak’ın. Her yıl başka okulda okuyarak anadoluyu tanıdı. 10 yaşlarında iken yanında oturan Mehmet Tatari ile ‘Kim daha çabuk karikatür çizecek’ diye yarış yapardı. Böylece antrenmanlarını yapıp 1943’te, 14 yaşında “Markopaşa”da ilk karikatürünü yayınlamıştı. Lise eğitimi için Işık lisesine başlamış, fakat daha sonra resim okumakta karar kılmıştı. Erbulak, her şeyden önce çizmeyi severdi çünkü. Bakırköy’de otururlarken- babası Bakırköy’de muhtar olmuştu- Münir Özkul ve Sadri Alışık ile tren yolculuklarında hep küçük skeçler yaparak seyahat ederdi. Tam da bu sıralarda, belki de tren yolcuğundan ilham alarak, Bakırköy Halkevi ve cep tiyatrosu’nda oyunculuğa başladı. O andan itibaren de yaşamının sonuna değin sahnelerden hiç inmedi.
Fakat oyunculuk hayatından onun için çok daha önemli ve değerli bir şey vardı ki; o da çizmek. Çok küçük yaşlardan beri elinde kalem hep bir şeyler karalardı Erbulak. Yaşamı boyunca Vatan, Akşam, Tef, Akbaba, Fırt, Gırgır, Milliyet gibi bir çok dergi ve gazetede karikatür çizdi. Hürmüz’le Cafer, Kibar Hırsız hep onun kaleminden çıkmış tiplemelerdir. Karikatürü ve kendisini şöyle tanımlar Erbulak:
Kardeşim, her şeyden önce, karikatürcüyüm ben!.. Bembeyaz bir kâğıt üzerine, hiç yoktan bir şey yaratıyorsunuz. Bembeyaz kâğıt üzerine, dedim. O kâğıda bir şey yapmanın zevki var ya? İşte o eser tamamen sizin oluyor, başkasının değil… Hangi tiyatro veya sinema oyunu tamamen sizin olabilir? Piyesi, senaryoyu hep başkası yazar rejisör de başkasıdır. Tiyatroda yazar olmak isterdim. Virtüözluk iyi ama besteci, yaratıcı olmak daha iyi. Ama, beterin beteri var. Bana sinema ve tiyatro artisti diye değil de, canlar yakmış bir katil olduğum için de gelebilirdiniz!”
Pek bilinmez ama, BBC’de televizyon eğitim kurslarına da katılan Erbulak, TRT için Alıngan Gemisi, Deneme Televizyonu gibi programları hazırladı. BBC’den kameraman belgesi alacak kadar teknoloji düşkünüdür Erbulak, bir çok insan onun sayesinde teknoloji meraklarının arttığını anlatır halâ. Aynı zamanda çalıştığı gazeteye faks ile karikatür gönderen ilk karikatürist olarak mizah tarihimize geçmiştir.
Çizdikleri ” sadece ona ait olduğundan ötürü” çizmeyi hiç bırakmayan Erbulak’ın futbol karikatürleri günümüzde dahi sık sık kullanılmaktadır. Bir kaç tanesini yazının altında paylaşıyorum. Zira o yazmaktan önce hep çizmeyi sevmiştir. Ben bir gün yazarak tutunabileceksem tarihin bir köşesine, çizerek tarih olmuş bir insanı da çizimleriyle anlatmak daha uygun düşer.
Rahmetle Anıyoruz…