Irak tarihi’nin ilk yazısı için tıklayınız.
14 Temmuz 1958 yılıyla birlikte kısacık bağımsız tarihinde üçüncü darbesini yaşayan Irak’ta, yaşanan kanlı çatışmalarla birlikte krallık devrildi ve cumhuriyet ilan edildi. Yapılan bu darbe ardıllarının aksine Irak’ta bir dizi olayı tetikledi ve başta yönetim kademesi olmak üzere Irak toplumu üzerinde etnik milliyetçiliğin ve sol düşüncelerin yeşermesine yol açtı. Özellike Türkmen ve Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Kerkük’te Türkmenler’e yönelik yapılan katliam, yeni bir dönemin başladığının habercisiydi adeta. 14 Temmuz 1959 yılında darbenin 1.yıl kutlamalarının yaşandığı bir zamanda, dönemin bir Kürt aşiretlerinden birisi olan Barzani aşireti tarafından Türkmenlerin katledilmesi, Irak’ta Türkler ile Kürtler’in arasının açılmasına neden olan ilk olaylardan biridir. Irak’ta yeni yeni ortaya çıkan milliyetçilik ve sol akımlar sadece Irak’ı etkilemekle kalmamış; başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere tüm Ortadoğu coğrafyasını yeniden şekillendirmiştir. Tüm Ortadoğu’yu yeni bir yapılanmaya sokacak olan Baasçılık fikri yavaş yavaş yeşeriyordu. Ayrıca darbe ile birlikte Irak üzerinde 37 yıllık İngiliz hakimiyeti sona ermiş, başta Irak olmak üzere Suriye ve Mısır gibi diğer Ortadoğu ülkeleri her geçen gün Sovyetlerin denetimi altına girmiştir. Sovyetlerin Ortadoğu’da yavaş yavaş hakim olması, beklendiği üzere, bu bölge üzerinde çıkarları olan İngiltere ve ABD gibi emperyal devletleri harekete geçirmiş ve bu dönemde ABD Lübnan’a asker çıkarmış, İngiltere Ürdün’e müdahale etmiştir. Memeden kesilen çocuk gibi davranışlar sergilemesi emperyal devletler için, özellikle Ortadoğu’da, ne ilk ne de sondu. Her ne kadar Sovyetler ile sıcak ilişkiler kursa ve Irak toplumunda Baasçılık fikri yayılsa da General Kasım, Baasçıları iktidarı için tehdit olarak görmüş, Baasçıları sindirmeye çalışmış, liderlerini sürgüne göndermiştir. Hatta bu tehdit karşısında Komünistlerden destek dahi almıştır. Ülkede gitgide artan Sovyet etkisi ile birlikte 24 Mart 1959’da Irak, Türkiye’nin de üye olduğu ve Sovyetlerin Ortadoğu’da nüfuz kurmasını engellemek için kurulan Bağdat Paktı’ndan ayrılmış ve adeta bilinmeyen denizlere açılmıştır.
[box_dark]Kürt İsyanı[/box_dark]
Ülke yönetiminde karışık bir dönem görülürken toplumda da durum farksızdır. 30’lar dan beri bağımsızlık isteklerini dile getiren Kürt Aşiretleri, 60’lı yıllarda bu isteklerini daha ciddi manâda göstermeye başladı. Özellike Molla Mustafa Barzani’nin lideri, sonraları özellikle adını Türkiye’de bir hayli duyuracak olan, olduğu Barzani aşireti bu dönemde kilit rol oynamıştır. Kürtlerin başlattığı bu bağımsızlık isteği Irak’ta ciddi anlamda istikrarsızlığa yol açtı ve General Kasım’ın Irak üzerindeki egemenliği sarsıldı. Halbuki darbenin ilk zamanlarında General Kasım ile Iraklı Kürtlerin arasının iyi olduğu söylenebilir. 2.Faysal döneminde Irak’tan kovulan ve Sovyetler Birliği’ne sürgüne gönderilen Molla Mustafa Barzani’nin 1958’de Irak’a geri dönmesine izin verilmiş, Irak’lı Kürtler 14 Temmuz Darbesini desteklemiş, hatta ve hatta ileride Irak’ın kuzeyinde önemli bir figür haline gelecek olan Mesut Barzani, Kasım’ı sık sık ziyaret eder haline gelmişti. Ancak Kürtler ile Kasım arasında geçen bu sıcak ilişkiler 1960’da tersine döndü ve Kürtler 16 Eylül 1961’de isyan etti ve Kasım devrilene kadar bu isyanlarını sürdürdü. Gelinen bu noktada Kürtlerin isyan etmesine neden olan temel etken ise Arap milliyetçiliğinin devlet kademesinde ve toplumda ciddi anlamda filizlenmesidir. Bir diğer sebep ise Kürtler’e verilen özerklik sözünün tutulmamasıdır. Bunun sonucunda komünistlerin ve özellikle Kürtlerin desteğini kaybeden ve giderek güçsüzleşen Kasım, 8 Şubat 1963’te Irak Baas Partisi tarafından darbeyle devrildi ve darbeden sonra infaz edildi. Irak’ta artık sahne Baas Partisi’nindi.
[box_dark]Arif Kardeşler[/box_dark]
General Kasım’ın devrilmesi ile birlikte Abdüsselam ve Baas Partisi iktidarı ele geçirdi. Bu tarih Baas anlayışının Irak’ta devlet kademesinde ilk defa egemen olması açısından önemlidir. Ancak bu durum Irak’ta pek uzun sürmeyecek ve darbeden 9 ay gibi kısa bir süre sonra Baasçılar ile Arif’in arası açılacaktı. Birlik, Özgürlük, Sosyalizm sloganıyla yola çıkan Baas Partisi’nin milliyetçi bir anlayışa sahip olması, emperyalizmin baskısı altında zor bir yaşama sahip olan Arap Halkı üzerinde büyük tesir yaratmış ve Araplar Baas Partisi’ni adeta kurtarıcı olarak görmüşlerdir. [pullquote_left]Ancak güvendikleri dağlara karların yağacağını Arapların anlaması çok uzun sürmeyecekti.[/pullquote_left] Fakat, artık Baas anlayışı kılıfıyla, yani diktatörlükle yönetileceklerdi. 18 Kasım 1963’te Abdüsselam Arif yaptığı karşı bir darbe ile tüm baasçılık ile ilgili unsurları devlet kademesinden uzaklaştırdı ve liderlerini sürgüne gönderdi. 13 Nisan 1966’da Abdüsselam’ın helikopter kazasında ölmesi sonucu, onun yerine kardeşi Abdürrahman Arif geçti. Bu dönemde Irak politikasında radikal değişiklikler olmuş, General Kasım zamanında öcü olarak görülen dönemin Mısır Cumhurbaşkanı ve Arap dünyasında lider rolü üstlenen, Nasır ile sıcak ilişkiler geliştirilmiştir. Hatta 1966’da iki lider arasında Irak ile Mısır’ın birleşmesini öngören bir karar alınmış ama tıpkı Suriye ile olduğu gibi bu anlaşma gerçekleşememiştir. Bu döneme damga vuran bir diğer olay ise Irak’ın kuzeyinde, isyanını gitgide artıran Kürtler’e yönelik bir barış planı hazırlanmasıdır. Ancak 17 Temmuz 1968’de darbe ile başa geçen Baas Partisi tarafından bu anlaşma kabul edilmemiştir.
[box_dark]Ahmet Hasan el-Bekir ve Baas Partisi Dönemi[/box_dark]
Sadece 32 yıllık bağımsız bir geçmişe sahip olan Irak’ta 5.darbe gerçekleşmiş ama istikrar yine sağlanamıştı. Darbenin mimarı olan Ahmet Hasan el-Bekir devlet başkanı, başbakan, Baas Partisi Genel Sekreteri ve Devrim Komuta Konseyi Başkanı olarak Irak üzerinde tek hakim güç oldu. Baas Rejimiyle birlikte diktatörlük kavramının Irak üzerinde hakim olmaya başlamasını belirtmekte fayda var. 1972 ve 1975 yılında Sovyetler Birliği ve İran ile yapılan iki anlaşma Irak tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Sovyetler ile yapılan anlaşma ve bilhassa petrol şirketlerinin millileştirilmesi, Irak halkının Baas rejimine sempati duymasına ve Baas Partisinin popülaritesinin artmasına neden oldu. Mart 1975’de İran ile imzalanan Cezayir Anlaşması neticesinde Kürt Sorunu rejimin isteği doğrultusunda geçiçi bir süreliğine çözüldü ve İran-Irak sınır problemi ortadan kalktı. Bu anlaşmayla birlikte İran özellikle silah yardımı yaparak el altından verdiği desteği Barzani aşireti’nden çekti. Bu durum karşısında zaten teyakkuzda olan Barzani aşireti zor durumda kaldı ve Mustafa Barzani Irak’ı terketmek zorunda kaldı. Bu anlaşmayla birlikte İran’de gerçekleşecek devrime kadar İran-Irak ilişkileri son derece iyi geçti. Bu anlaşmanın yapılmasında en büyük pay sahibi olan Saddam Hüseyin, görünen iktidar Ahmet Hasan el-Bekir olmasına karşın, Baas Partisi içinde gücü elinde topladı. Takvimler 16 Temmuz 1979’u gösterdiğinde Ahmet Hasan el-Bekir, Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekildi. Irak’ın kaderi artık daha sonraları adını tüm dünyaya duyuracak olan Saddam Hüseyin’in eline geçmişti. Tabi ki son sözü söylecek olan yine emperyal devletler olacaktı.
Not: Irak ile ilgili serinin son yazısı Saddam Hüseyin dönemi, ABD işgali ve sonrası işlenecektir.