Saddam Hüseyin ve Detroit’in Altın Anahtarı

Tarihin gözleri açık, terazisi oynak, kılıcı meşhurdur. Süleyman’a kalmayışına öfkesinden midir bilinmez, kimseye bırakmadı dünyayı. Kserkses’e, İskender’e, Jül Sezar’a kalmayan dünya belki günün birinde Donald Trump’a bile kalmayacak. Kurunun yanında yaş da yanar ya, devrilen büstlerin gölgesinde yaşayanlara da acımıyor tarih. Saddam Hüseyin’in Bush ailesi sponsorluğunda izlediğimiz çöküşü de bunun bir istisnası değildi tarih için. Değildi ki Saddam’ın yanında duranları da bir bir cezalandırdı. Rejimin diplomatları, bürokratları, askerleri, sarayı, heykelleri, dublörleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Detroit şehri, Saddam Hüseyin’in ağırlığını taşıyamadı. Tamam, Detroit’le Saddam savaş sırasında müttefik olmamış olabilirler ve şehrin anahtarını Saddam Hüseyin’e vermeleri Detroit şehrinin çöküşünü hızlandırmamış olabilir ama yine de olayın şehre kötü şans getirdiğini iddia etmekte bir sakınca görmüyorum.


a01key

Saddam Hüseyin, Muhterem Jacob Yasso’nun elinden Detroit’in Anahtarı’nı ve fahri vatandaşlık belgesini alırken.

Bugün hâlâ patrikliği Bağdat’ta bulunan Keldani Kilisesi, 1910’larda bulunduğu bölgelerde pek de popüler değildi. Bu mezhebin adı genelde Süryanilerle anıldığından, “popüler olmayışları”nın korku dolu hikayesi de Süryani Katliamı’nın tarihçesinde yatıyor. Her katliam korkuya ve kaçma isteğine, korku ve kaçma isteği de göçe sürüklüyor toplumları. Keldaniler de bu açıklamanın örnekleri. Göç ettikleri birçok yerde, göç ettikleri gibi, topluluklar hâlinde yaşayan bu mezhep üyelerinin toplandığı bir şehir de, geri kalan Süryanilerin de yoğun olduğu Detroit.

1920’lerden beri bölgede bulunan ve çoğunlukla manavlık yaparak hayatlarını sürdüren Detroit Keldanilerinin kendi kiliselerini açabilmesi 1970’lerin başına dayanıyor. Sacred Heart Keldani Kilisesi 1973’te Muhterem Jacob Yasso’nun çabalarıyla kuruluyor. Kuruluyor kurulmasına ancak sonraki altı yıl kilise için pek iyi geçmiyor. Ne çabaları ne de şehrin ilk siyahi belediye başkanı Coleman Young’la olan iyi ilişkileri Jacob Yasso’ya kilisenin yüz binlerce dolarlık borcunu ödemesi için yetmiyor. Ancak 1979 senesinde Jacob Yasso’nun yazdığı bir mektup yeni bir dönemin başlangıcını getiriyor. İstifa eden Ahmed Hasan el-Bekir’in yerine geçen yeni Irak Cumhurbaşkanı’na yazdığı tebrik mektubunun dönüşü olarak basit bir teşekkür bekleyen Yasso, bir sabaha elinde 250.000 dolarlık bir çekle uyanıyor. Bir Keldani olan Tarık Aziz’i sağ kolu bilen Saddam Hüseyin, coğrafyasından göçen ve kendisini kutlayan bu kiliseye basit bir yardımı çok görmüyor.

“Çok kibar, çok cömert ve Batı’ya karşı uzlaşmacı bir insandı. Sonra ne oldu bilmiyorum.” diyor Yasso, Amerikan liderliğindeki koalisyonun savaş sonunda yakalayıp idam ettiği Saddam Hüseyin için. “Anlaşılan güç ve para insanı değiştiriyor.” diye bir tahlilde bulunuyor sonrasında. Yine Yasso’nun söylediklerine göre Saddam Hüseyin, dünyanın her yerindeki Keldani kiliselerine yardım edermiş. Ancak Süryanilerin ABD’de Yasso’nun kilisesinin bulunduğu yer kadar yoğun yaşadığı bir diaspora bölgesi bulunmadığından Saddam Hüseyin bu kiliseyle çok özel bir şekilde ilgilenmiş. Öyle ki bir yıl boyunca mümkün olduğunca Saddam’ın sarayıyla irtibatta kalan Yasso, bir yıl sonra 25 kişilik bir kafileyle beraber Saddam Hüseyin’in davetlisi olarak Irak’a gidiyor.

20030327a

Muhterem Jacob Yasso

“Kırmızı halı üzerinde karşılandık.” diyor Yasso. “Hristiyanlara karşı çok kibardı.” diye de ekliyor. Saddam Hüseyin’in sarayına giderken eli boş gitmiyor elbette Yasso. Hayırsever ev sahibinin yardımının onursal karşılığını vermek niyetinde gidiyor. Coleman Young’la olan iyi ilişkilerinin meyvesi olarak aldığı “Detroit Şehri’nin Anahtarı”nı Saddam Hüseyin’e takdim ediyor.

Şehrin anahtarıyla beraber Saddam Hüseyin Detroit’in onursal bir vatandaşı olmuştu. Detroit halkının bu cömertliği karşısında Saddam elbette altta kalmayacaktı. Yasso’nun anahtarı teslim etmesinden hemen sonra “Kilisenizin borcu olduğunu duydum. Ne kadar?” diye sordu, kilisenin 170.000 dolarlık borcunu kapatmak niyetiyle 200.000 dolarlık bir çek yazdı Saddam Hüseyin.

Sonrası malum hikâye. İran-Irak Savaşı’nda Ayetullah’ın rejimine karşı ABD tarafından desteklenen Saddam Hüseyin (nam-ı diğer düşmanımın düşmanı) ile ilişkiler savaş sonrası “Kick their ass, get their gas.” düzeyine indirildi. Körfez Savaşı başladı, Irak’ın işgali geldi sonrasında. Saddam Hüseyin, “Kardeşinizi ve liderinizi iyi tanırdınız, o asla baskıya boyun eğmedi.” diyerek kaleme aldığı son mektubundan sonra eğmedim dediği boynuna geçirilen ilmik ile dünyadan ayrıldı.

Keldani kökenli akademisyen Yasmeen S. Hanoosh’un araştırmalarına göre ise Sacred Heart bir istisna değil. Saddam yönetiminin hem Amerikan medyasında Irak rejiminin imajını parlatmak hem de batının güç merkezinde bir diaspora oluşturabilmek adına o yıllarda Süryani ve Keldani kiliselerine 10 milyon dolardan fazla yardım yaptığını ve bu yardımların rüşvet niteliği taşıdığını belirtiyor Hanoosh.

“Şimdi bakınca çok garip olduğunu söylemeliyim.” diyor Yasso. “O bir Amerikan kuklasıydı. ABD’nin ona güvendiği işi bitince bir anda kötü adam oldu.” diyor. Ama pişman olmadığını da ekliyor: “Tarih için bir şeyler yapabilirdim ve orada aldığım destekle insanlar için bir şey inşa ettim.” Yine Hanoosh’un tezine göre ise bu inşa Keldani diasporasına pahalıya mâl oluyor. Çalışmasında da bu tezini, Keldani ve Süryani cemaatlerini “Saddam’ın paralı ajanları” olarak niteleyen FBI raporlarıyla destekliyor.

Anahtar konusuna dönersek, bugün nerede olduğunu bilen yok. Birbirini boğazlayan iki ülkenin, utandıkları sevgi günlüklerini yakmasından mıdır, yoksa Irak’ın işgali ve Detroit’in iflasının eski bir anekdota ilişkin belgeleri saklamayı gereksiz kılmasından mıdır bilinmez ama Detroit şehir hatıratında bir kayıt, birkaç küçük fotoğraf ve bazı şanslı bürokrat ve din adamlarının yaşlı hafızaları dışında hadiseyi kayıt altına alan pek unsur yok. Ancak bu durum, şehrin anahtarının kayda değerliğini değiştirmiyor. Sonuçta Sammy Davis Jr., Noel Baba, Stevie Wonder, Susam Sokağı’ndan Elmo ve Saddam Hüseyin’i başka hangi listede yan yana görebilirsiniz ki?


[box_light]Kaynakça[/box_light]

Hannibal Travis (2006), ‘Native Christians Massacred’: The Ottoman Genocide of the Assyrians During World War I, Genocide Studies and Prevention.

http://www.atour.com/news/international/20030327a.html

http://www.everyculture.com/multi/Bu-Dr/Chaldean-Americans.html

Yasmeen S. Hanoosh (2008), The Politics of Minority Chaldeans between Iraq and America, The University of Michigan.

Leave a Reply