Demokrat Parti, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin ekonomik ve kültürel isteklerinin siyasi platforma yansımasıdır. ‘YETER! SÖZ MİLLETİN!’ sloganındaki isyan uğultusu, halkın Milli Korunma Kanunu’na karşılık kendini koruma çabasıdır. Bu çabanın teşkilatlanarak büyümesi Demokrat Parti iktidarıyla sonuç bulmuş, siyasal çoğulculuk doğrultusunda çok partili dizgeye geçilmiştir. Siyasal yapıdaki değişimin toplumsal tabakalara etkisi Yaşar Kemal’in ‘Dağın Öte Yüzü’ üçlüsünün ilk kitabı ‘Ortadirek’te Anadolu’nun kültürel kimliğine uygun düşen destansı bir dille aktarılmıştır. DP iktidarının ‘ortadirek’ olarak adlandırılan sınıfla ve ilkel tarımsal üretim düzeyindeki köylülerle etkileşimi, karakterlerin sahiciliğiyle gözler önüne serilmektedir. Bu etkileşim, belirli bir sınıftan yola çıkarak genel demokrasi algısını belirlemekte ve Türkiye’nin sosyal çatışmalarına ışık tutmakta yardımcı olmaktadır.
Türkiye’de, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine ekonomi ve fiyatlar denetim altında tutulabilmek için 1940’ta Milli Korunma Kanunu çıkarılmış ve savaş ekonomisine geçiş yapılmıştır. Saldırmazlık paktları ve anlaşmalarla tarafsızlığı korunan Türkiye savaşa girmemiştir ama savaş evlere girmiştir. Temel tüketim mallarına narh[1] uygulanmaya başlanmış, ekmek karneye bağlanmıştır. Karaborsacılığa karşı, köylünün üretimi denetim altında tutulmuş, yetiştirilen ürünlerin %10’una el koyulmuştur. Varlık Vergisi Kanunu uygulamasıyla burjuvazinin serveti ağır bir biçimde vergilendirilmiş, bir ay içinde ödemeyenler çağdışı bir uygulamayla toplama merkezlerine ve Erzurum’un Aşkale’sine sevk edilmiştir. Savaş zamanının sıkıntıları 1938’de beri Milli Şef ilan edilen İsmet İnönü’ye yüklenmiştir. İsmet Paşa, Sovyet tehdidiyle ve olası Hitler saldırılarıyla diplomatik cambazlıkla başa çıkmıştır ancak halkın tepkisiyle CHP’nin de Milli Şef’in de başa çıkamayacağı kadar büyük ve kızgın olmuştur. Demokrat Parti, farklı sınıfların tek partiye olan tepkisini siyasi bir örgütlenmeye kanalize etmiş ve ekonomide devletçi çizgiden kayarak liberal bir tutum sergilemiştir.
Demokrat Parti’ye geçmeden önce, Türkiye’de CHP yönetiminden sonra uygulamaya konulan demokratikleşmenin sola ve sosyalist düşünceye kapalılığını belirtmek gerekir. SSCB’nin boğazların güvenliğini korumak istemesi ve üs talep etmesi, doğuda toprak istediğine ilişkin inancı güçlendirmiştir ve sol korkusunu şiddetlendirmiştir. 1945 yılında sol düşünce için bir çekim merkezi haline gelen Tan Matbaası’nın basılması, 1946’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde dört öğretim üyesinin solcu oldukları gerekçesiyle tasnif edilmeleri; 46’da Sosyal Demokrat Parti, Türkiye Sosyalist Partisi, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin kapatılması gibi gelişmeler Türkiye’de demokrasiyi Batı Avrupa demokrasisinden eksik kılmıştır.
Aksak bir demokrasi anlayışının sonucu olarak Demokrat Parti, kutuplaşan dünyada Batı Bloğu’na yakınlık gösteren, Truman Doktrini ve Marshall Yardımı’ndan yararlanan Türkiye’de 14 Mayıs 1950’de ezici bir çoğunlukla ‘Beyaz Devrim’ yaparak iktidara gelmiştir. İki kutuplu dünyada siyasi yalnızlık çekmemek için çok-partili rejimin ilk hükümeti, TBMM’nin onayını istemeden Kore Savaşı’na asker gönderme kararı almış ve Türkiye ‘hür dünya’nın askeri örgütü NATO’ya alınmıştır. Türkiye’yi hızla Batı’ya eklemleyecek adımlar atılmış, ulusal sanayileşmenin en önemli göstergesi sayılan demiryollarından vazgeçilerek karayolları yapımına başlanmıştır. ABD’den motorlu taşıtlarla birlikte traktörler de satın alınmış, tarımsal üretim artmıştır. Ulusal düzeyde yaşanan zenginleşme, plansız ekonominin bir ürünü olarak Çukurova’da pamuk üretimini tekeline almış olan aileleri daha hızlı etkileyerek farklılaştırmıştır.
‘Ortadirek’ yapıtı tarihi gerçekliklerle ele alındığında dönemin liberal politikalarının sınıfsallaşma üzerindeki etkisi belirlenebilmektedir. Yapıtta, ‘Torosların arka yanındaki’ bir köyün insanlarının, ırgatlık yapmak için Çukurova’ya göçleri anlatılır. Bu göçte yaşanılan zorluklar ve duyulan kaygılar Meryemce-Ali-Elif figürleriyle yansıtılmıştır. Alışveriş edilen Adil Efendi’ye borç ödeyememe ve kış boyunca yemek alamama kaygısı, aç kalma korkusunu pekiştirmektedir. Köyün muhtarının toprak sahiplerinden rüşvet alarak köylüleri verimsiz, susuz tarlalara sokması ve adam başına yüz kilo toplanırken bu tarlalarda yirmi beş kilonun toplanması köylüyü Adil Efendi’ye karşı sürekli borçlu durumuna düşürmektedir. Adil Efendi köylü için ekmek kavgasının ve korkunun simgesidir. Öyle ki; beddua edilirken ‘Adil Efendi de onu boğazlasın’ (Kemal,150) ifadesinin kullanılması sömürü düzeninin köylüyü çaresiz kıldığını gözler önüne sermektedir.
Yapıtta, muhtarın rüşvet aldığını fark edenler durumu köylülelere anlatıp verimsiz tarlalara gitmeme kararı alınca muhtarın hiçbir tarlaya gidememe tehdidiyle karşı karşıya gelirler. Bu tehdit üzerine kendi çıkarlarına uyan yolu tutmak yerine muhtarın arkasından giden köylüler, Türk köylüsünün içine düştüğü çıkmazın altını çizmektedir. Sosyal sömürü düzeninin karşısında naçar kalan Türk köylüsünün hiçbir ekonomik güvencesi yoktur. Devlet ve hükümet muhtarın gücünün kaynağıdır. ‘Allah’ın yeryüzündeki vekili Hükümetimiz, Demirgıratımız. Hükümetin, Demirgıratın kasabadaki vekili kaymakamla Gödece Tevfik Efendi. Kaymakamla Gödece Tevfik Efendi’nin köydeki vekili muhtar.’(Kemal,389). Halk demokrasiyle korkutulmaktadır ve korkutanlar güçlerini Demirgırat’tan almaktadır. Demirgırat, plansız ekonomisiyle sınıf farklılıklarını belirginleştirmiş, tarımsal üretimdeki artış yarı-feodal yapılanmada toprak sahiplerini zenginleştirmiştir. Yapıtta köylünün adaletsiz sosyal düzendeki yaşam mücadelesi, Adil Efendi, muhtar ve ailesini açlıktan korumaya çalışan Ali ile ete kemiğe bürünerek, somutlaşarak dönemin ekonomik politikalarındaki çarpıklığın altını çizmiştir.
Demokrat Partinin ön gördüğü ekonomideki büyüme 54 seçiminden sonra Avrupa ülkelerinin ekonomilerini toparlaması nedeniyle durmuştur. Birçoğu siyaset amaçlı rastgele yapılan yatırımlar, belli bir kesime dağıtılan krediler enflasyona, döviz darboğazına, mal kıtlığına yol açmıştır. Ekonomik gelişmeler, baskıcı yönetimin siyasal yaşamdaki krizleriyle birleşince DP 27 Mayıs’a uzanan bir düşüş yaşamıştır. Bu düşüşün ekonomik temelinde serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinin Batı’ya bağımlı hale gelme sürecine dönüşmesi ve liberal politikaların sınıfsal farklılıklar gözetilmeksizin plansızca yapılması yatmaktadır.
Adil Efendi ve muhtar Demokrat Parti’nin ekonomik düzenlemeleriyle beslediği toplumsal figürlerden sadece birkaçıdır.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- Kısa Türkiye Tarihi, Sina Akşin
- Ortadirek, Yaşar Kemal
- 20.Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi, Tarih Vakfı
[1] Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat