Öncelikle şuna değinmek isterim ki insan karşı komşusundan çok şey öğrenebilir. Çok lezzetli kısır ve kekleri yerken dünyanın öbür ucunda çok önceden yaşamış birinin günümüze ulaşmış bir eserinin hikayesini hayretle dinleyebilir.
Bazıları öğrenmek istediğinde karşı komşusuna ihtiyaç duymuyor da olabilir. Öyle ki kendi kendine altmış saatte Osmanlıca bile öğrenebilir. Son dönem Osmanlı Padişahı Abdülmecid için kaside yazabilir. Hazır misafir muhabbeti açılmışken söylemek lazım, Abdülhak Hamit Tarhanların Bebek’teki evinde misafir bile olabilir.
Bir önceki yazımda anlatmaya çalıştığım James Clarence Mangan’dan daha önce yaşamış, yine onun gibi dile yatkın ve Osmanlıca’ya hayran olup bu dili kendi kendine öğrenmiş bir başkasından, Charles Vernay’den bahsediyorum. Onu Mangan’dan farklı kılan özellikleri; milliyeti ve genç yaşı, olmasına rağmen aslında aynı aşkla şiir yazmışlardır.
Charles Vernay, 1842 yılı Paris doğumludur. 22 yaşına kadar yaşadığı bilinmektedir. 9 yaşında ilk kitaplarını bastırmıştır. 12 yaşında Fransızca şiir kitabını, “Poésies Nationales et Religieuses”, dibacesinde Türk şiirine duyduğu sevginin kendi milli kimliğini unutturacak kadar çok olduğunu açıkladığı Divan-ı Verne’yi 16 yaşında bastırır.
“Kilki aldım ecnebi olmaklığım unutmuşum
Zihne dek irdi tezelzülar ârmanî görmüşüm”
Divanında kendinden Fransız, İtalyan, Türk ve İranlı şair diye bahsetmiştir. Hiç okula gitmemiş eğitimini özel derslerle tamamlamıştır. Vernay, sadece Osmanlıca değil Farsça’yı da kendisi öğrenmiştir. Farsça ve Osmanlıca şiirlerden oluşan Divan-ı Verne, adının Türkçe okunuşundan dolayı bu ismi almıştır. Vernay şiirlerini “Verne” olarak imzalamıştır. Neden Osmanlıca şiir yazdığını şu şekilde açıklamıştır:
“Derûn-ı dilimde nakr olunan aşku’l-lah âsaârını fâş etmeğe kâm-bîn oldum”
“Gönlümün derininde kazınan Allah aşkının izlerini ifşa etmekten dolayı mutlu oldum”
Mangan gibi islami terminolojiden de faydalanarak kendini Osmanlıca ifade eden Vernay’ın Divan yazması oldukça şaşırtıcıdır. Özellikle dönem padişahı, Batı hayranı, ıslahatçı Abdülmecid’e kaside yazmış olması, iki taraflı bir ilginin varlığını kanıtlar nitelikte. Osmanlıca ve Farsça’ya olan ilgisi zaten dikkat çekicidir. Tüm bu yeteneklerinden ötürü adı çok bilinmiyor olsada Vernay zamanın dâhileri arasında gösterilmektedir. Vernay’ı dahi olarak nitelendirip nitelendirmemek konusunda yorum yapmak istemesem de kendisinden öyle bahsettiğini söylemeden geçemem.
“Şi’rde viren bana bahş-ı kemâli Tanrı’dır
Kim dilimce bu zamanda yokdur akranım benim”
Sevgili komşum, Serhan Alkan İspirli’nin Divan-ı Verne üzerine çeviri yazısı konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için güzel bir kaynak olacaktır. Tarihin saklamış olduğu şair, Charles Vernay’la tanışmama yardımcı olduğu için ona teşekkürü borç bilirim. Bu sayede ben ve bu yazıyı okuyanlar Vernay’ın isteğini yerine getirmiş oluyoruz.
“Ey yâr nâm-ı Verne’yi nisyân eyleme
Erdim kemâl-I aşkına divânımı oku”
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- Charles Vernay, Divan-ı Verne, Divanı Paris 1858, Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi, Seyfettin Özgeze Salonu, No.2930
- Serhan Alkan İspirli, Divan-ı Verne, 2. Baskı, Salkımsöğüt Yayınevi, 2010
Muhammet İspirli
Keyifli bir yazı olmuş. Eline emeğine sağlık, kadirşinaslığın da ayrıca taktire şayan. Başarılı çalışmalarının devamı dileğiyle. Seninle gurur duyuyoruz.