Orijinal adıyla János Hunyadi veya bizim bildiğimiz şekliyle söylersek Hunyadi Yanoş, lise tarih kitaplarında, 15.yy Osmanlı tarihi anlatılırken adını sıkça duyduğumuz bir tarihi karakterdir. İsminin kulağa hoş gelen tuhaflığından olacak ki akıllarımızda yer etmiş. Önemli bir tarihi figür olduğu ise su götürmez bir gerçek. Bir kısım tarihçiler tarafından Osmanlı’yı durduran, Hristiyanlığın koruculuğunu yapmış bir kişi olarak anlatılır. Fakat hepinizin bildiği gibi bizim tarih anlayışımız Osmanlı’nın ilk yarısını alabildiğine övme, ikinci yarısını ise gelişigüzel bir şekilde yerme üzerine kurulu olduğu için Huyadi Yanoş ismi, bize basit bir düşmandan öte çok fazla bir şey ifade etmez. İşte okumuş olduğunuz bu yazı bir nebze bu anlayışı kırarak hazırlanmış, özet bir János Hunyadi biyografisi formatındadır. Buyurunuz.
Hunyadi Yanoş 15.yy başlarında bir çiftçinin oğlu olarak Erdel topraklarında dünyaya geldi. Macaristan kralı Sigismund’un Hunyad Kalesi’nin derebeyliğini babasına vermesinden sonra sınıfsal bir değişim yaşadılar ve Hunyadi unvanını aldılar. Genç yaşta kralın hizmetine giren Yanoş, askeri yetenekleriyle kısa zamanda dikkatleri üzerine çekti. Asil bir kadınla evlenmesi ve Sırp prens Lazarevic’in desteği ile kraliyet nezdinde göz önünde tutulan birine dönüştü. Ordu ile çıktıkları seferlerdeki başarıları, kendi birliğiyle kazandığı küçük çaplı zaferler, reformist Jan Hus’un yakılarak infaz edilmesi sonrası çıkan iç karışıklıklardaki rolü Hunyadi Yanoş’u popüler bir savaşçıya dönüştürdü.
Sigismund’un bir erkek çocuğu olmadan 1437 yılında ölmesi ülkede hanedan problemlerine yol açtı. Kısa bir süreliğine tahta çıkan II. Albert, Hunyadi’yi ordu komutanı yaptı. Kral Albert’in kısa bir süre sonra ölmesiyle tekrar çıkan kargaşada Hunyadi’nin de aralarında bulunduğu asillerin desteğiyle Lehistan Kralı III. Vladislav Macaristan Kralı seçildi ve Macaristan Kralı I. Vladislav ismini aldı.
Eline geçen fırsatları çok iyi değerlendirerek buralara kadar gelen Hunyadi Yanoş için, yeni kralın ona olan güveni zirveye giden yolda çok önemli bir fırsattı. 1441 başlarında Kral Vladislav verdiği hizmetler karşılığında Hunyadi’yi Erdel Voyvodası olarak atadı ve onu sınırları korumakla görevlendirdi. Hunyadi öncelikle sağlam bir savunma hattı oluşturdu ve Osmanlı birliklerini püskürtmek için saldırılara başladı. 1442 başında sayıca az olmasına karşın Osmanlı akıncı birliklerine karşı aldığı zafer, Eflak’ın Osmanlı hâkimiyetinden çıkıp Macar hâkimiyetine girmesine sebep oldu. Yaklaşık 6 ay sonra, mağlubiyetin acısını çıkarmak üzere toplanan büyük bir Osmanlı birliği ile Tuna kıyısında karşılaştılar. Düşmanının dağınıklığını çok iyi değerlendiren Hunyadi tekrardan büyük bir zafer kazandı. Arka arkaya gelen bu iki zafer onu Hristiyan dünyası nezdinde önemli bir yere taşıdı ve Türkler aleyhine yeni bir haçlı birliğinin oluşumunu tetikledi.
Papa IV. Eugenius’un teşviki ile Kral Vladislav ve Hunyadi Yanoş’un komutasında 30.000 kişilik bir haçlı ordusu oluşturuldu ve balkanlarda ilerlemeye başladılar. 1443 sonbaharında birlikler Tuna Nehri’ni geçti. Morova, Niş, Izladi, Yalvac, Vazağ… Osmanlı birlikleri neredeyse bütün mevkilerde arka arkaya mağlubiyetler aldılar. Edirne’den olayları endişe ile takip eden Sultan II. Murad Sırp despotu Brankoviç aracılığıyla sulh talebinde bulundu. Kral Vladislav şiddetli kış şartlarından etkilenen ordusunun durumunu da göz önüne alarak bu teklifi kabul etti. Yenilgiler sonrası tahttan çekilen II. Murad yerini oğlu Mehmet’e bıraktı. Ancak hem papanın savaş istemesi hem de Osmanlı tahtında 13 yaşındaki bir çocuğun oturuyor oluşu sulhun bozulması için yeterli idi.
1444 sonbaharı Varna mevkiinde iki büyük ordu tekrar karşı karşıya geldi. Hunyadi, savaş başlar başlamaz yaptığı ani hücum ile Osmanlının sağ kanadını, Eflak voyvodasının birlikleri ise sol kanadını dağıttı. Düşmanın dağıldığını gören Kral Vladislav ise heyecana kapılıp kendisini tutamadı ve savaş planlarının aksine ordunun merkezine, padişaha doğru hücum etti. Ancak bir yeniçeri üstüne atlayarak kralı atından düşürdü. Yerde yatan kralın kafasını kesti, mızrağının ucuna takıp havaya kaldırdı ve avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Durumu gören birliklerin direnci kırıldı ve panikle kaçmaya başladılar. Haberi alan Hunyadi vaziyeti kurtarmak için birliklerin başına gelip “Biz kral için değil dinimiz için savaşıyoruz.” dediyse de dağılışı önleyemedi ve yanına ufak bir birlik alarak geri çekildi.
Vladislav’ın ölümü sonrası tahta II. Albert’in küçük oğlu geçince Hunyadi kral vekili olarak Macaristan’a hükmetmeye başladı. En kısa zamanda Varna mağlubiyetinin lekesini silmeliydi ve bunun için yaklaşık 90.000 kişilik yeni bir haçlı birliği topladı. Ordusuyla Tuna Nehri’ni geçti ve 1448 sonbaharında iki büyük ordu tekrar karşı karşıya geldi. Savaş öncesi II. Murad bir barış teklifinde bulunmuş olsa da bu teklif kabul görmedi. Hunyadi’nin kendini yeniden kanıtlama ve intikam arzusu daha ağır basıyordu. Savaşın ikinci günü öğlene doğru, karşısında saldırıya açık bir şekilde duran Osmanlı birliğinin geri çekilişini gören Hunyadi hızlı bir şekilde hücum etti fakat bunun Turan Taktiği olduğundan haberi olmayacak ki bir anda etrafı düşmanla sarıldı. Neye uğradıklarını anlayamayan Haçlılar bir aniden sarsıldı ve ancak bir kısmı kendi taraflarına geri dönebildiler. Akşam komutanlarla görüştükten sonra yenilginin yakın olduğunu gören Hunyadi Yanoş birkaç seçkin askeriyle birlikte ordugâhtan kaçtı.
İstanbul’un fethi sonrası sultan II. Mehmed’in hedefi Sırbistan’dı ve karşısına hiç kimsenin çıkmaması halinde bir sonraki hedef hiç şüphesiz Macaristan olacaktı. Bu tehlikenin farkında olan Hunyadi kralın emriyle yeni bir ordu oluşturdu. Ancak bu ordu, açık bir meydan savaşında düşmana direnemeyeceği için sürekli hareket halindeydi. Düşman tarafından zapt edilen toprakları harap ediyor, Osmanlı sınır şehirlerini yağmalıyorlardı.
1456 yazında Osmanlı birlikleri ikinci kez Belgrad’ı kuşattılar. Kuşatmanın başlangıcından 7 gün sonra, Türk birlikleri ani bir saldırıyla şehrin içine girdikleri sırada diğer taraftan da yardıma Hunyadi Yanoş yetişmiş, ansızın düşmanın üzerine atılarak düzenlerini bozmuştu. Bunun üzerine Osmanlı birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı ve kısa bir süre sonra da kuşatma kaldırıldı. Belgrad zaferi kutluyordu fakat şehirdeki bu atmosfer çıkan veba salgınıyla birden kayboldu. O dönem dermanı olmayan bu hastalığın aldığı canlardan biri de Hunyadi Yanoş olmuştur. Ölüm döşeğindeki son sözü ise dikkat çekicidir: Macaristan’ı düşmandan koruyun.
Griler hâkimdir tarihe. Ancak kimisi siyah görür onu kimisi beyaz. Kimisi beyazını grileştirmekten korkar, kimisi de siyahını. Ama korkmamak, haklıya hakkını vermek lazım. Ne demiş eskiler: “Fazilet odur ki düşman tarafından da kabul görsün.”
KAYNAKÇA
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Cilt 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2003.
Mark Grossman, World Military Leaders: A Biographical Dictionary, Facts on File, 2006
www.britannica.com/biography/Janos-Hunyadi
KAPAK RESMİ KAYNAKÇASI
https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Ioan_de_Hunedoara.jpg
abdullah sarı
osmanlı askerlerinden bahsederken neden düşman askerleri diye bahsettiğinizi anlamış değilim…düşman ordusu yerine osmanlı ordusu diye yazmış olsaydıniz iyi olacaktı…yine de yanoş hakkında bilgi verdiğiniz için teşekkürler
tarık
kargalar inandı.. :)