Sınır Namustur: Kardak Krizi

tsk.tr

Kaynak: tsk.tr

M.Ö 209 yılında kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri; disiplinli çalışma ilkesi ve her geçen gün artan birikimiyle adeta dosta güven, düşmana korku vermektedir. TSK, içine sızan FETÖ ve benzeri terörist yapılanmalardan da arındıkça iyice güçlenecektir. Dünyanın en eski düzenli ordusu olan bu ordu, zaten Türk Milleti adına birçok zafere ve başarıya imza atmıştır ve atacaktır. 1996 yılında patlak veren Kardak Krizini büyük bir ustalıkla çözmesi, TSK’nın elde ettiği başarılardan sadece bir tanesidir. Öyle ki; sadece Kardak Krizini detaylı bir şekilde incelemek bile, ordumuzun ne derece stratejik ve güçlü olduğunu bütün hatlarıyla gözler önüne serecektir.

Öncelikle Yunanistan ve Türkiye arasında ortaya çıkan Kardak krizinin hemen öncesine bakacak olursak, dönemin Yunanistan başbakanının böbrek yetmezliği ve kalp sorunları gibi sağlık sorunlarından dolayı başbakanlık koltuğunu bıraktığı görülecektir. Türkiye’de ise, Refah Partisi % 21,4 ile seçimlerden lider çıkmasına rağmen tek başına hükümeti kuramadığı için, koalisyon görüşmeleri başlamıştır. Görüldüğü gibi iki ülkenin iç işleri gerçekten zorlu bir dönemeçten geçmektedir. Bu durumun Kardak Krizinin yaşanmasının nedenlerinden bir tanesi olduğu düşünülebilir.

Krizin çıkmasına neden olan olay ise; 25 Aralık 1995 günü Türk Bandıralı olan Figen Akat isimli bir geminin Kardak’ta kayalıklara oturmasıdır. Yunanistan bu geminin kendi karasularında kayaya oturduğunu iddia ederek, gemiyi kurtarmak istemiştir. İlginç olan ise; Türkiye’de aynı şekilde geminin kendi karasularında karaya oturduğunu bildirerek gemiyi kurtaracaklarını açıklamıştır. Yani bu durumda iki ülke de Kardak Kayalıklarını kendi toprak parçaları olarak görmektedirler. Öyle ki; gemi daha sonra kendi imkanlarıyla kurtulmayı başarmıştır fakat Yunanistan ve Türkiye büyüyen bu anlaşmazlıktan halen tam olarak kurtulamamıştır.

mynet.com (Kardak'tan bir görünüm)

Kaynak: mynet.com
(Kardak’tan bir görünüm)

Muğla’nın Bodrum ilçesinden 3,8 mil uzaklıkta olan 40 dönümlük Kardak’ın doğusunda bulunan adacığa bir süre sonra Yunan ordusu asker çıkarıp bayrak dikmiştir. Bu yüzden iki ülkenin deniz kuvvetleri adanın çevresinde konuşlanmıştır. Ayrıca dönemin başbakanı Tansu Çiller ise; “O bayrak inecek, o asker gidecek.” diyerek TSK’nın her zaman hazır olduğunun mesajını vermiştir.

En sonunda 30 Ocak 1996 gününün gecesi Türk SAT ve SAS komandoları Doğu Kardak’ı kuşatmış olan Yunan donanmasının arasından geçerek batı Kardak’a çıkıp, oraya Türk Bayrağını dikmeyi başarmışlardır. Görüldüğü gibi Türk birlikleri zor olanı başararak karasularının güvenliğini sağlayabilmişlerdir.

Zaten bir müddet sonra Bill Clinton, Richard Holbrooke ve dönemin NATO genel sekreteri Javier Solana gibi isimlerin arabuluculuğuyla tansiyon düşürülmüş, kriz öncesi statüko tekrar elde edilmiştir.

Buna rağmen bu kriz aradan geçen 21 yıla rağmen dönem dönem tekrar patlak verebilmektedir. Örneğin; daha bu yıl Başbakan Yardımcısı

“Kardak Kayalıkları ve ona benzer bir kısım kayalıklar, maalesef Yunanistan tarafından suistimal edilmeye çalışılıyor ama Türkiye Cumhuriyeti hükümeti asla Yunanistan’ın buralarda yeni bir alan açmasına imkan vermeyecektir.”

şeklinde konuşmuştur. Ayrıca genel kurmay başkanı ve diğer kuvvet komutanlarının daha geçtiğimiz aylarda Kardak önünde fotoğraf çekildiği basına yansımıştır. Ayrıca hem Yunan tarafından yetkililer hem de Türk tarafından yetkililer Kardak üzerinden birbirlerine mesaj vermeyi sürdürmektedirler. Örneğin Yunanistan’ın darbeci askerleri Türkiye’ye teslim etmemesinin Kardak’ta tekrar bir gerginliğe yol açtığı düşünülebilir. Bütün bunlar göstermektedir ki; Kardak Krizi belirli dönemlerde alevlenmektedir. Bundan dolayı hem Türk hem de Yunan savaş gemileri, sahil güvenlik botları ve savaş uçakları bu bölgede dikkatli bir şekilde nöbetlerine devam etmektedirler. Yani, Kardak Krizi ikili uzlaşma yoluyla henüz çözülebilmiş değildir. Üstüne üstük, her an tekrar ortaya çıkabilecek bir kriz statüsündedir. Bu yüzden Kardak Krizini uluslar arası huluk ve diplomasi kanallarını kullanarak çözmek ve bir düzene oturtmak bölgede barışı sürdürmek için gerçekten faydalı olacaktır.

Aslında başa dönülecek olursa bu olay çok açık bir şekilde göstermektedir ki; her ülkenin sınırlarını korumak için caydırıcı bir güce ihtiyacı vardır. Bir diğer değişle bu güç diğer ülkeleri olası bir saldırıdan caydıracak ve dünya barışına katkıda bulunacak bir güç olmalıdır. Örneğin Soğuk Savaş döneminde ABD ‘nin sahip olduğu nükleer silahlar Sovyetler Birliğini elindeki nükleer silahları kullanmaktan vazgeçirmiştir. Aynı şekilde ABD de nükleer silahlarını, Sovyetler Birliğinden gelecek olan misillemeden çekindiği için kullanmamıştır. Önemli bir tecrübeye sahip olan Türk Ordusu ise; ülke sınırlarını, sınır namustur ilkesinden yola çıkarak korumaktadır ve bu, diğer ülkeleri olası saldırılardan vazgeçirmek için önemli bir etkendir. Bu yüzden ordunun kontrollü olmak kaydıyla güçlendirilmesi, dış tehditleri caydırmak için, hiç şüphesiz önemli ve stratejik bir diplomatik vasıta olacaktır.

 

 

Kaynakça:

20 Yıl sonra SAT komandoları Kardak Krizini Anlattı, NTV  

Leave a Reply