Osmanlı’nın içinde gerçekleşen kutuplaşma ve dış savunmada zayıflayan ordusu bu büyük imparatorluğu çöküşüne doğru sürüklerken aynı zamanda yaşanan sıcak savaşlar ile bugün bile pek çokları tarafından anlatılan kahramanlıklara sahne olmuştur. Plevne muharebesi ise bunlardan yalnızca bir tanesi, fakat bir o kadar da şanlısıdır desek yalan olmaz.
1877-1878 tarihleri arasında Osmanlı-Rus Savaşı sırasında (Hicri takvimde bu tarih 1293’e denk geldiği için 93 Harbi olarakta bilinir.) 8 Temmuz-10 Aralık 1877 tarihlerinde Plevne’de yapılan savunma savaşları komutanı Gazi Osman Paşa’yla anılır. 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin en önemli direniş mücadelesi sayılabilecek olan Plevne Savaşı, 35.000 kişilik bir kolordu tarafından kendilerinden sayıca çok daha üstün Rus-Rumen ordusuna karşı, bugün Bulgaristan’ın kuzeyinde yer alan Plevne şehrinde gerçekleşmiştir. Üç perdede gerçekleşen savaşta ilk iki savunmada Osmanlı tarafından kazanılan başarıların ardından savaşın sonunda Osmanlı tarafı yenilgiyle ayrılsa da Osman Paşa’nın gösterdiği olağanüstü taktik yeteneği sayesinde Plevne Savaşı tarihimize altın harflerle yazılmıştır.
Balkan savaşları Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası gereğince Osmanlı’nın içindeki iç karışıklıklardan yararlanması isteği sonucunda gerçekleşen ve devleti en derinlerine kadar sarsan savaşlar dizisidir. Bulgaristan’ın küçük bir bölgesi olan Plevne’nin ise bu derece ünlenip adının duyulmasının en önemli sebeplerinden biri Osman Paşa’nın savaşın ilerleyen zamanlarında gösterdiği stratejik başarı ve savaş taktiklerine yeni bir boyut kazandırmasıdır.
Osmanlı’nın ilk savunma hattı olan Tuna nehrinin Ruslar tarafından büyük bir direniş görmeden aşılması üzerine Niğbolu’da seferler düzenleyen Osman Paşa’nın sayıca az olan birlikleriyle beraber Plevne civarlarına geçip oradan savunma yapması kararlaştırılmıştır ki Plevne Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’un en küçük savunma hatlarından birini oluşturur. Plevne; Orhaniye, Sofya, Lofça gibi çevre illerin yollarının kesiştiği kritik bir kavşağı oluşturmaktadır. Ruslar tarafından ise bu küçük yer Osmanlıya açılan bir kapı durumundadır. Rus tarafından Grandük Nikola tarafından Plevne’nin alınması için General Kridener görevlendirilir. Yapılan planlamalar neticesinde 8 Temmuz’da Osmanlı birliklerinin yorgunluğu ve takviye eksikliği fırsat bilinerek saldırıya geçilir fakat Osmanlı güçlerini hazırlıksız yakalamayı bekleyen Rus tarafı saldırının sonucunda oldukça büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalır. Savaşa katılan kuvvetlerinin yarısını kaybederken 70’i subay olmak üzere 3000’e yakın kayıp verilir karşı taraftan. Bu sonuç ile Osmanlı güçlerine daha dikkatli yaklaşılması gerektiğini anlayan General Kridener kuvvetlerine biraz daha takviye alarak 18 Temmuz için yeni bir saldırı planlar. Rus tarafının sayısı 60.000’e ulaşırken Osmanlı orduları 33.000 civarında nerdeyse yarı yarıya sayı dezavantajıyla ikinci muharebeyi başlatırlar.
Bunca sayı üstünlüğüne rağmen ikinci saldırıdan da Rus tarafı yine büyük kayıplarla mağlup ayrılır. Osman Paşa’nın art arda sıralanan başarıları ise hem Avrupa’da hem de Anadolu’da çok büyük yankılar uyandırır. Zamanın Osmanlı padişahı II. Abdülhamid tarafından Osman Paşa’ya Nişan-i Osmani unvanı verilirken aynı zamanda cepheye gönderilen hediyeler tarafından da ödüllendirilir. II. Plevne Savaşının bu büyük başarısı ise kullanılan savaş toplarının stratejik noktalara yerleştirilmesi ve Osmanlı birliklerinin elinde bulunan silahların teknolojik olarak daha ileri olmasından kaynaklanıyordu. Osmanlı birliklerinin kullandığı silahlar seri ateşe müsaitken Rus birlikleri daha eski teknolojiyle donatılmıştı.
Fakat bu uzun mücadele bu kadar ile sonlanmayacaktı. 7 Eylül’de savaşın üçüncü ve son perdesi, Rus tarafını saran karamsarlığa karşın Osmanlının süre gelen zaferleri neticesinde başladı. Rus tarafına katılan yeni takviyeler ve Rumen ordusunun da eklenmesiyle beraber sayıca 100.000 aşan ordusunun karşısında Osmanlı’nın 40.000 kişilik ordusu bulunuyordu. Aylardır Plevne’de süren savaş en sonunda, 4 günlük bir muharebe ile, yine Osmanlı zaferi ve Rus tarafının Niğbolu-Rusçuk-Şıpka üçgeninde sıkışmasıyla son buldu. Plevne’deki ölü ve yaralıların sayısı ise 50.000’lere ulaşmış ve Osman Paşa orduda erzak yetersizliği baş göstermeye başlamışken bir başka zafere daha adını yazdırmıştı. Ellerindeki erzak darlığı nedeniyle Aralık ayına kadar uzayan kuşatmada, Osman Paşa’nın yeni bir harekata kalkışmak yada teslim olmakta başka çaresi kalmamıştı. Durum değerlendirmesi sonucunda bir harekat daha yapmaya karar verildi ve 10 Aralık’ta orduyu ikiye ayırarak Rusların ön safhalarına bir saldırı başlatıldı. Saldırı sırasında harekatı tamamlamak için görevlendirilmiş ordunun diğer kısmının destek vermekte gecikmesi nedeniyle, saldırı başarısızlıkla sonuçlandı. Bu başarısız saldırı Osman Paşa’nın yaralı olarak Rusların eline esir düşmesi ve Osmanlı’nın Plevne hattını kaybetmesiyle sonuçlandı.
Yaralı olarak ele geçirilen Osman Paşa Ruslar tarafından büyük bir komutan ve deha olarak ilgi gördü. Elinde bu kadar az kuvvetle ülkesini bu denli başarıyla savunmuş bir komutan olarak herhangi bir zarar görmeden bir süre sonra Osmanlı’ya teslim edildi. Savaşın sonucunun bu denli kanlı bir başarısızlıkla sonuçlanması ise bu savaşı önemsiz kılmadı. Osmanlı’nın büyük bir güç ve direniş gösterdiği Plevne savaşı, savaşın bütün tarafları için unutulmaz bir zafer olarak anılmaya hala devam etmekte.
Emre
Osmanli miladi takvim kullanmazdi.
Albina Yılmaz
Yaziyi ozenle okuyup boyle guzel ve yerinde bir ekleme yaptiginiz icin tesekkurler :)