Göçmen meselesinin Amerika’nın yeni başkanı Trump ile gündemden düşmediği bir dönemde, Amerika’nın yıllardır süregelen göçmen politikalarını anlatmak yerine; göçmenleri yepyeni bir ülkeye yeni ayak bastıklarında karşılayan, elinde tuttuğu meşalesiyle onlara umut vaat eden, hem Amerika’nın hem de özgürlüğün sembolü, Özgürlük Heykeli hakkında yazmak daha ilgi çekici olacaktır şüphesiz.
Özgürlük Heykeli; şimdilerde birçoğumuzun aklında yer eden, New York Körfezi’ndeki yerini almasından itibaren günümüze dek geçen süre zarfında bambaşka insanlar için farkı ideallerin ve düşüncelerin sembolü, bir parçası haline geldi. Bir hayali, bir ideali hatta kimi zaman bir ironiyi kendinde barındıran bu devasa kadın figürünün tarihi ise tahmin edilenden daha karışık ve uzun.
1865 yılında Amerikan İç Savaşı sona yaklaştığında, Amerika Birleşik Devletleri 100. Bağımsızlık yıl dönümünü kutlamaya hazırlanıyordu. Amerikan İç Savaşı ile bir kere daha dünyada yankılanan özgürlük, eşitlik ve demokrasi kavramları; okyanusun öteki ucu Fransa’daki bir düşünürün aklına takıldı. Dünyanın öbür ucundan dalga dalga kendisine ulaşan haberlerle sevinen Fransız hukuk profesörü ve düşünür Edouard de Laboulaye, Monarşiyi destekleyenler ve Aydınlanma idealini destekleyenler (insanların doğal olarak yaşama, mutluluk peşinde koşma ve özgürlük hakkı olduğunu savunanlar) olmak üzere ikiye ayrılmış halkının da monarşiyi ve demokrasiyi sorgulaması hayaliyle, Fransa’nın Amerika’ya verilmek üzere bir heykel hazırlamasını tavsiye etti. Böylece bağımsızlık mücadelesi esnasında da Amerikalılara destek olmuş Fransızlar; Amerika’nın başarılı bir demokrasi kurmasını, iç savaşın nihayete ermesini; tebrik etmiş olacaktı. Lady Justice’in daimi yerini alıncaya dek 21 yıl sürecek serüveni, bir düşünürün umutlarını sırtlayarak başlıyordu.
Laboulaye’ın tavsiyesi ile Fransa halkı, iki ülkenin dostluğunu göstermek ve baki kılmak için Amerika’nın bağımsızlığının 100.yılının kutlayacağı 1876 yılından önce Amerika Birleşik Devletleri’ne bir heykel hediye etmeye karar verdi. İki ülkenin dostluğunu simgelemek üzere beraber çalışılacak; heykelin yapımı Fransa’ya, heykelin üzerine yerleştirileceği kaidenin yapımı ise Amerika’ya ait olacaktı.
Böylece Fransız heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi, yıllar sonra kendi ülkesinden çok Amerika’nın ismiyle anılacak bu heykeli oluşturmak üzere görevlendirildi. Fakat sadece halktan toplanan paranın yeterli miktara ulaşmaması sebebiyle heykelin yapımına planlanan tarihten yaklaşık 10 yıl sonra, ancak 1875 yılında başlanabilecekti. 1871 yılında henüz heykeli tasarlama aşamasında olan Bartholdi, Amerika’ya düzenlediği seyahatinden geri dönerken heykelin Bedloe Adası üzerinde yer almasının hayallerini kuruyordu. Bartholdi’nin bu isteği üzerine Laboulaye, Amerikan Başkanı Ulysses S. Grant’e dönemin Amerika’nın Fransa Büyük elçisi Levi P. Norton ile heykelin Bedloe Adası’na yerleştirilmesi için ricalarını iletti. Bartholdi ve Laboulaye’ın bu taleplerini, Kongre ve Amerika Başkanı Grant 1877 yılında onayladı.
1876’da, heykelin meşaleyi tutan sağ eli tamamlanınca Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin yayımlandığı Philadelphia’da sergilenmek üzere 100.yıl kutlamaları için Amerika’ya gönderildi. Bartholdi heykelin yapımı sırasında, daha sora Fransa’nın simgesi haline gelen Eifel Kulesi’ni tasarlayacak olan Alexandre-Gustave Eiffel’den heykelin çelikten iç iskeletini tamamlamak için yardım istediğinde ise iki ünlü yapının kaderi, bir mühendis üzerinde kesişiyordu.
1885 yılına gelindiğinde yaklaşık 10 yıllık bir gecikmeden sonra Bartholdi, Fransız halkının maddi yardım toplamak için düzenlediği opera ve piyangoların da desteğiyle üzerine düşeni yapmış ve parçalar halinde Amerika’ya gönderilmeyi bekleyen heykeli tamamlamıştı. 200 parçaya bölünen heykel, Fransız Isere Gemisi ile New York Limanı’na ulaştırıldı. Heykel, New York’a ulaşmış olmasına rağmen üzerine yerleştirileceği kaide, devletin ve Amerikan zenginlerin desteği alınamayınca tamamlanamamıştı. Zira New York, heykelin kendisi karşılığında kaideyi seve seve hazırlayabileceği belirten Boston ve Philadelphia’nın yanında daha çekimser davranıyor, kaidenin oluşturulması için gereken miktar bir türlü toplanamıyordu.
Durum böyle olunca çözüm Amerikan gazeteci Joseph Pulitzer’dan geldi. Kongre’nin ve Amerikan zenginlerin yardımı reddetmesi üzerine Pulitzer; heykelin tamamlanması için bağışta bulunan herkesin ismini, bağışın miktarı ne kadar olursa olsun, çalıştığı gazete The New York World’ ün kapak sayfasında yayımlayacağını söylüyordu. Nitekim henüz altı ay geçtiğinde Pulitzer’ın zekice başlattığı kampanya ile 120.000 kişiden fazlası bağış yapmış, toplamda günümüzde 2.3 milyon dolar gibi büyük bir rakama tekabül edecek kadar çok bağış toplanmıştı. Pulitzer’in çabalarına ek olarak yeterli miktarda parayı toplayabilmek üzere, heykelin bir ya da beş dolarlık minyatürleri de satılıyordu. Tüm bu çabaların sonucunda, 1886 yılının nisan ayına gelindiğinde Özgürlük Heykeli’nin üzerinden New York Körfezi’ni seyredeceği zemini de bitirilmiş oldu. Her şeyin hazır olmasının ardından, 28 Ekim 1886 tarihinde Amerika Başkanı Grover Cleveland, resmi olarak Özgürlük Heykeli’nin açılışını yaptı.
Orijinal ismi “Dünyayı Aydınlatan Özgürlük” (Liberty Enlightening the World) olan bu devasa heykel; sağ elinde bir meşale, diğer elinde ise üzerinde, Amerika’nın Bağımsızlık Bildirgesi’ni yayımladığı tarih “4 Haziran 1776″nın (July IV, MDCCLXXVI) yazılı bulunduğu tableti tutan bir kadını temsil ediyor. Heykelin sadece kendisi 46 metre uzunluğunda olmasına rağmen kaidesi ile birlikte uzunluğu 93 metreyi buluyor. Tacındaki yedi sivri uç ise dünya üzerindeki yedi kıtayı ve yedi kıtada özgürlüğü temsil etmek üzere bilinçli olarak tasarlanmış.
Heykel, Roma’nın Özgürlük tanrıçası Libertas’ı temsil etmesine rağmen; yüzünü kimden aldığı hakkında heykelin ilk yıllarında ortaya bolca dedikodu atılmış. Kimilerine göre bu kadın yüzünün sahibi heykelin mimarı Bartholdi’nin annesi ya da sevgilisine aitti, kimileri yüzün Tanrıça Isis’in olduğunu söyledi. Diğer bir grup ise ilginç bir şekilde, Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer‘in dul eşi Isabelle Eugenie Boyer‘ın mimara modellik yaptığını ve yüzün ona ait olduğunu iddia ediyordu.
Özgürlük Heykeli açıldığı günden itibaren bünyesinde değişik anlamlar taşıdı. Heykelin henüz ilk on yılını dahi doldurmadığı 1892 yılında, Amerikan yönetimi Özgürlük Heykeli’nin üzerinde bulunduğu Bedloe Adası’nın hemen yanındaki Ellis Adası üzerinde göçmen bürosu açtı. Böylece 1892 ve 1924 yılları arasında Amerika’ya gelen 14 milyon göçmen henüz ana karaya ayak basmadan, Özgürlük Heykeli ile tanışıyordu. Yıllar boyunca göçmenleri karşılayan, ilk defa gördükleri bu yabancı yerde onları selamlayan ilk kişi olan Özgürlük Heykeli böylece 19. yüzyılda Amerika’ya göçün ve göçmenlerin simgesi haline geldi.
Emma Lazarus’un 1883 yılında kaleme aldığı ve fakat ancak yirmi yıl sonra, 1903 yılında heykel üzerinde kendine yer bulabilen şiiri ‘The New Colossus’ (Yeni Görkem); heykelin yıllar içerisinde kazandığı anlamı, göçmenlerin daha iyi bir hayat hayallerini yıllar sonra dahi dizeleri arasında saklıyor:
Bitkin düşmüşleri,
Zavallıları ver bana.
Özgürce soluk almaya hasret,
Biçare kalabalığı getir.
Sefillere yer yok
Bereketli kıyılarında.
Amerika’ya göçün, yeni bir hayatın sembolü haline gelen Özgürlük Heykeli’nin bu sıfatları elbette herkes tarafından olumlu karşılanmıyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nde “Nativistler” olarak anılan ve göçmenlere karşı olan bir grup; göçmen politikalarını eleştirdikleri karikatürlerinde, Heykel’in görselinden bolca faydalandılar. Belki de onlara göre hastalıklara, hava kirliliğine sebep olan, anarşizmi ayaklandıran göçmenler kadar onları karşılayan heykelin kendisi de suçluydu.
Ayrıca, Amerika’ya yeni ayak basmaya hazırlananları karşılayan bu devasa kadın, çoğu zaman heybetinden fark edilmeyen ayakları ile bir başka anlam daha kazanıyordu: “Köleliğe,eşitsizliğe karşı; özgürlük için mücadele!”. Bartholdi; Amerikan İç Savaşı ile birçok kişi tarafından sorgulanan köleliğe, heykelin ayağının çevresine yerleştirdiği kırık zincirlerle dikkat çekmişti. Her ne kadar kırık bir zincir ile güçlü bir özgürlük fikri oluşturulmuş olsa da 1886 yılında Afrika kökenli Amerikalılar için bu durum bir hayalden fazlası değildi. Onlar için heykel, özgürlüğün kesin ve güçlü sembolü olmaktan uzak, ironik bir anlam ifade ediyordu. Bu yüzden Afrika kökenli Amerikalılar, eşitlik için verdikleri mücadelede heykelden pek yararlanmadılar.
Bir başka grup, Sufrajetler ise (20.yüzyılın başında ABD ve İngiltere’de kadınların seçme ve seçilme hakkı için mücadele eden kadın hakları savunucuları) tıpkı Afrika kökenli Amerikalılar gibi, heykelin ironik bir anlamı olduğunu savunuyordu. Zira özgürlüğü temsil eden bir kadın figürünün tüm New York’u henüz selamlamaya başladığı zamanlarda, kadınların oy kullanma hakkı dahi yoktu. Heykel ekim 1886’da açıldığında açılış törenine sadece iki kadın katılabildi: Heykeli yapan Bartholdi’nin eşi ve Süveyş Kanalı’nı tasarlayan Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps’in 13 yaşındaki kızı. Açılışa katılan Amerikan Komite üyelerinin eşleri dahi açılışı ancak bir gemi üzerinden izleyebiliyordu. Bu durumda Sufrajetler ise bir bot kiralayarak açılışın üzerinde yapıldığı Bedloe Adası’nın etrafında protesto düzenlediler.
Özgürlük Heykeli, tüm ülkenin birleşmesi gereken savaş zamanlarında da bütünleştirici bir sembol olarak bolca kullanıldı. Hem 1. hem de 2. Dünya Savaşı esnasında devlet başlattığı kampanyalarda, vatandaşların milliyetçi duygularını hareketlendirmek için heykelin görselinden sık sık yararlanıyordu.
Yıllar içerisinde beklenmeyen bir üne kavuşan heykeli, 1924 yılında federal devlet Ulusal Anıt olarak kabul etti. Oluşturulmasının üzerinden çok zaman geçmiş olmamasına rağmen; 20.yüzyıla gelindiğinde heykelin bakır yüzeyi, yıllardır maruz kaldığı yağmur, güneş ve rüzgarın da etkisiyle oksitlenme sonucu bugün onu tanıdığımız kendine has yeşil rengine boyandı. 1956 yılında ise heykelin üzerinde bulunduğu Bedloe Adası’nın ismi, Liberty (Özgürlük) Adası olarak değiştirildi.
Özgürlük Heykeli, bizlere ulaşana kadar çeşitli dönemlerde farklı sebeplerden dolayı ziyarete kapatıldı. İlk olarak 1916 yılında, 1. Dünya Savaşı esnasında yakınlarına yapılan bir Alman saldırısı sonrasında kapatılan heykel; 1984 yılında ise, 100. yılını tamamlamadan hemen önce, restorasyon için ziyarete kapatılıyordu. Aynı yıl içerisinde UNESCO, Özgürlük Heykeli’ni Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldı. Heykel, yeniden güvenlik nedeniyle kapatıldığında ise aradan neredeyse 100 yıl geçmişti ve 11 Eylül saldırılarından hemen sonra ziyarete kapatılan heykelin yeniden açılması 2004 yılını bulacaktı. Son olarak 2012 yılında Amerika, Sandy Kasırgası ile zor zamanlar geçirdiğinde heykelin yeniden yalnız kalma vakti gelmiş oluyordu.
New York yakınlarından gemileri, göçmenleri, misafirleri ve daha birçok insanı selamlamayı ve yerine yerleştirileceği zamanı heyecanla beklediği günlerde sabretmeyi öğrenen heykel; tarihin, savaşların ona olan etkisiyle ise güçlü durmayı öğrendi. Zaman içerisinde belki de bu güçlü duruşu sayesinde Amerika’nın bir numaralı sembolü haline gelen Lady Justice; şu anda Osaka, Priştine, Pekin, Las Vegas, Güney Dakota ve Bordeaux gibi dünyanın farklı yerlerinde kopyalara sahip. Kopyalarına, rakiplerine ve yıllar içerisinde bambaşka anlamlara bürünmüş olmasına rağmen birçok kişiye göre bu güçlü kadın ismini aldığı özgürlüğü, sonsuza dek temsil etmeye devam edecek.
Kaynakça:
- History.com
- Bachor, Kenneth. “Statue of Liberty 130th Anniversary: See Its History.” Time. Time, 16 Ekim 2016. Web. 22 Mart 2017.
- “SOFII.” SOFII Fundraising for the Statue of Liberty’s Pedestal. Web. 22 Mart 2017.
- Gülcan, Emel. “16 Maddede Amerika’nın 128 Yaşındaki Simgesi Özgürlük Anıtı.” ListeList. 28 Ekim. Web. 22 Mart 2017.
- nps.gov
- Nguyen, Vi-An. “10 Things You Didn’t Know About the Statue of Liberty (She Was Almost Gold!).” Parade, 17 Haziran 2015. Web. 22 Mart 2017.
- Christie, Sophie. “Statue of Liberty: 50 Fascinating Facts.” The Telegraph. Telegraph Media Group, 05 Şubat 2016. Web. 22 Mart 2017.
- “Statue of Liberty Timeline.” PBS. Public Broadcasting Service, Web. 13 Nisan 2017
Görsel Kaynakça:
Judge Magazine. The Proposed Emigrant Dumping Site. 22 Mart 1890. Karikaür
https://www.theatlantic.com/photo/2011/09/911-the-day-of-the-attacks/100143/