Vahşi Batı: 30 Yıla Sığdırılmış Bir Efsane

 

Genel Bakış

Eski Batı ya da Vahşi Batı da denilen bölge, Amerika’nın belki de en çok efsanelere, filmlere ve kitaplara konu olmuş parçasıdır. Kuralların işlemediği, silahların mola vermeden patladığı; kovboylarla, kanun kaçaklarıyla, şeriflerle dolu bir dünya… Hollywood tarafından parlatılıp tüketim için hazır hale getirilse de, Vahşi Batı’nın sadece mitlerden ve sahne ışıklarından ibaret olduğunu söylemek doğru olmaz. Batı’ya ilk yerleşimler 1800’lü yıllarda başlasa da, kafalardaki Vahşi Batı imajının oluşması Amerikan İç Savaşı’ndan(1860) sonra olmuştur. İç savaş sonrası yönetime uzak bölgelerdeki kanuni geçerlilik sorunları ve denetimin az olmasından dolayı artan başıboşluk, 30 yıl sonra, 1895 civarında otoritenin yeniden sağlanmasıyla durulmuştur. Eski Batı coğrafi olarak da Missisipi Nehri’nin batısında kalan  Dakota, Nevada, Oregon, Utah, Idaho, Montana, Arizona, California New Mexico, ve Colorado eyaletlerini ifade etmektedir. Süre olarak kısa sürse de bu 30 seneye sığdırılmış onlarca efsane, kahraman ve savaş vardır.

19. Yüzyıl Başlarında Batı Toprakları

Eski Bir Batı Kasabası

Avrupa’dan gelen göçmenler Amerika’yı evcilleştirmeye önce Doğu Yakası’ndan başladı. Gerek liman bölgesi olması gerekse Avrupa’ya yakınlığından tercih edilir olan bu bölge, Batı’daki toprakların da birliğe katılmasıyla nüfus yoğunluğunu Batı’yla bölüşmeye başladılar. Batı’daki toprakların tarım ve hayvancılık açsından bereketli, aynı zamanda da ucuz olduğunu öğrenen göçmenler; 19. yüzyılın başlarından itibaren büyük bir hızla California ve Oregon’a hareket ettiler. Yaptıkları yolculuk dönem şartlarında oldukça yıpratıcıydı: Missisipi Nehri’ni, dik dağları ve geniş çöllerini aşmaları gerekiyordu. Bu yolculuğu tamamlayabilenler ise geniş kırsallarla, binlerce buffaloyla ve yaşayabilecekleri bir ‘yuva’yla ödüllendiriliyordu. Fakat gittiklerinde o topraklarda yalnız olmadıklarını fark edeceklerdi. Bambaşka bir kültürle sarmalanmış, bambaşka bir görünüme sahip, ülküsü barış olan ama yolu savaşlarda kesişecek bir ırk: Kızılderililer.

Kabile Şefi

Amerika’nın asıl yerlileri olan Kızılderililer’in tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Fakat Avrupalılar’ın gelmesiyle yaşam alanlarına sınırlandırmalar getirilmiş, özellikle 1830 yılındaki Kızılderili Tehcir Yasası’yla(Indian Removal Act) Missisipi Nehri baz alınarak yerliler Batı’ya toplanmış ve yaklaşık 100.000’i yer değiştirmiştir. Batı’da yaşamayı kabullenen yerliler, topraklarının değer kazanması ve yoğun göç almasıyla tekrar sıkıntılarla boğuşmaya başlamıştır. Toprakların yerlilere mi göçmenlere mi ait olduğu yıllarca tartışılmış ve ‘toprak keşfedenindir’ anlayışıyla ellerindekini kaybetmişlerdir. Doğal kaynakların tahribatı da yerliler arasında rahatsızlığa neden oldu. Buffalo sürülerinde azalma, ağaçların kesilmesi, derelerin kirletilmesi verilebilecek örneklerden sadece bazılarıydı. Yaşam şartları ve alanları azaltılan yerliler takriben 1865’te ilk saldırılarını kamplara yapmışlardır. Bu saldırının peşini ise John Civington’ın iki kabileye saldırısı ve 105 tane yerliyi, kadınlar ve çocuklar dâhil, öldürmesi izlemiştir. Sonrasında olan olaylar iki ırkın birbirine olan mücadelesinden ibaretti ve bu gibi kaos ortamlarında kurtarıcı bir kahramana ihtiyaç duyan halk, onlarca kahraman ve efsane üretti. Günümüzde karşımıza çıkan Vahşi Batı kahramanları, kovboylar ve ‘iyi adamlar’ bu ihtiyacın birer ürünüdür.

Kovboyların Serüveni

İç Savaş sırasında altı kovboy

Kovboy İspanyolca’daki vaqueros sözcüğünden gelmektedir. Vaqa ise sığır demektir. Meksika’da ortaya çıkan ilk kovboylar hayvanların bakımı ve kontrolü için işe alınıyor; ip kullanma, ata binme ve sürü kontrolü gibi yetenekler aranıyordu. 1800’lerdeki California göçü ile ortaya çıkan iş gücü sayesinde kovboyluk buralarda da benimsendi ve kıyafet stilinden görev tanımına kadar kopyalandı. Asıl patlama ise tren yollarının Batı’da tamamlanması ve nakliyatın gelişmesiyle başladı. Ülkenin dört bir yanından birçok ürün gelmeye başladı: Sebzeler, giysiler hatta canlı hayvanlar… Canlı hayvanların, özellikler sığırların, bir bölgeden diğerine nakliyesinde kovboylar görevliydi. En önde at sırtında gidiyor ve sığır sürüsünü hareket ettiriyorlardı. Fakat bunun saygın bir iş olduğunu söylemek doğru olmaz.

Günümüzden bakıldığında özgür, cesur ve hak savunucusu bir kahraman modeli çizen kovboyluk o zamanlar sadece alt sınıftakilerin talip olduğu bir konumdu. Gerek zorlu çalışma gerekse işin fiziksel pisliği caydırıcı etki yaratıyordu. Hatta bilinenin aksine kovboyların çoğunluğu beyaz değil, siyahi veya Amerikan yerlisiydi. Kovboyların nakde ihtiyacı olan gençlerden oluştuğu ve aylık maaşlarının 25-40  dolar arası değiştiği düşünülmektedir. Günümüz popüler kültüründe kovboy imajıyla aslı arasında sıkı bir bağ olmadığını söyleyebiliriz. Ne Kızılderililerle savaşmışlardır ne de haksızlıklarla mücadele etmişlerdir. İnek hırsızlarıyla olan münasebetlerinden çıkan birkaç olay ve insanların hikayeleştirme arzusu günümüzdeki portrelerini çizmiştir. Yine de birkaç efsane ve karakter var ki Batı kültürünü anlamak için bunları bilmek gerekir.

Billy The Kid(1859-1881)

Billy The Kid

Billy, kimsenin onu yenemediği hızı, öldürme yeteneği ve Vahşi Batı’da estirdiği rüzgârla günümüze kadar ününü sürdüren bir hayduttur. Tüm bu vahşeti sergilerken yaşça küçük olduğu için Billy the Kid ünvanını almıştır. Henry Mccarthy olarak 1859 yılında New York’ta İrlandalı bir ailede doğan Billy, annesinin yeniden evlenmesiyle kendini New Mexico’da bulur. Hayatını değiştirecek olaylar da burada başlayacaktır. Annesinin ölümü ardından koruyucu aileleri dolaşan Billy, ilk kez peynir çalma gerekçesiyle tutuklanır. Kısa bir süre sonra ise onu rahat bırakmayan bir demirciyi öldürür ve cinayetler serisi başlar. Tanınmamak için isim değiştirir ve hayvan yetiştiricisi John Tunstall’ın yanında koruma olarak işe başlar.

Belli bir süre sonra kendini dönemin en büyük arazi savaşından birinin içinde bulur: Lawrence Murphy ve James Dolan tüm çiftlik arazilerini kendi aralarında paylaşmak istemekte ve bu uğurda her şeyi yapmaktadırlar. Kendi patronu da bu adamlar tarafından öldürülen Billy hapse girmiştir, belli bir süre sonra ise Murphy ve James’e karşı tanıklık yapmak ve karşılığında serbest bırakılmak üzere vali tarafından çağrılır. Fakat vali sözünde durmaz ve Billy bunun üzerine kaçarak haydutlara katılır. Yağmalar ve cinayetlerle geçen bir süre sonra tekrar yakalanır. Bu hapis süresinde, kısa hayatına sığdırdığı türlü hikâyeleri anlatır ve kendi efsanesini yaratmaya böylelikle başlar. İdama mahkûm edilmiştir ama tam idam esnasında iki celladı da öldürerek yine kaçar. Bu durumdan usanan vali, şerif Garret’ı görevlendirir ve şerif 15 Temmuz 1881’de ‘Billy the Kid’ efsanesini noktalar.

 

Wild Bill Hickok(1837-1876)

Wild Bill Hickok

Bill, Vahşi Batı’daki en yetenekli silahşörlerden biriydi ve İç Savaş’taki katkılarından dolayı birçok rütbeyle ödüllendirilmişti; şeriflik, polis yardımcılığı… Her ne kadar kanun adamı gibi görünse de işin aslı öyle değildi ve belki de Eski Batı’yı özetleyecek en iyi adamdı: Vahşi Batı’da kötüler çok kötü, iyilerse çok daha kötüdür! Bill, kumarbaz bir adamdı ve belli ki pokerdeki başarısını gerçeğe de uyguluyordu. İşlediği cinayetler sonuçsuz kalıyor, jüri bir şekilde onu affediyor ve halk onu kahramanlaştırmaya devam ediyordu. Bir röportajında 100 kişiyi öldürdüğünü söylemesi bile onu karalayamamıştı. Halk Bill’e bir film karakteri gibi yaklaşıyordu ve rolü de ‘iyi adamdı’. Hatta bir gün Buffalo Bill Cody ile maceralarını anlattığı bir oyuna katıldı ve o gün giymeyi seçtiği kıyafetler, geyik derisinden çizme ve belinde altıpatlar modern kovboy görüntüsünü oluşturdu. Deadwood’da bir kumar masasında sırtından vurulana kadar sürdü hayatı.

Daltonlar

Red Kit’teki Daltonlar’ın gerçekte aynı isimli bu aileden esinlendiği ve ufak değiştirmelerle günümüze uzadığı söylenir. Dalton ailesi, dini açıdan tutucu anne-baba; Frank, Grat, Bob ve Emmet kardeşlerden oluşuyordu. İyi bir aileydi ve ilerde kanundışı işlere dâhil olacak gibi görünmüyorlardı. Zaten en büyük kardeş Frank, bir çete tarafından öldürülene kadar polis şefliğini sürdürdü. Diğer kardeşler de başta abilerini izleyip kanun yolunda ilerseler de, maaşlarının ödenmediği gerekçesiyle işlerini bıraktılar ve başka yollara yöneldiler. İlk soygunlarını henüz yirmilerinin başındayken Teksas Ekspresi’ni soyarak yaptılar.

Dalton Kardeşler Yakalandıktan Sonra

Uzun süre tren soygunlarına devam eden Daltonlar 5 Ekim 1892’de yanlarına iki kişi daha alarak başka bir işe giriştiler. Bu sefer hedefleri, çocukluklarını geçirdikleri Coffeyville’deki iki bankaydı. Tanınmamak için kılık değiştiren beş adam, aynı anda iki bankaya girdi. Bob ve Emmett, First National Bank’ı, Grat ve geri kalanlar ise Condon Bank’ı soyacaktı. Fakat işler yolunda gitmedi. Kasabadakiler olayı anlayınca Daltonlara karşı silahlandı ve kısa bir süre içinde silahlar patladı. Ellerinde para torbalarıyla kaçmaya çalışan Daltonlar bu sefer yakalanmıştı. Grat ve Bob olay yerinde öldü, ağır yaralanan Emmett ise iyileştikten sonra ömür boyu hapse mahkûm edildi ve 15 yıl sonra afla serbest bırakıldı. Kasaba halkı ise dört kaybıyla birlikte Daltonları 5 Ekim 1892’de tarihe gömdü

Son Bakış

Red Kit ve Düldül

Vahşi Batı adını düzensizlikten, kanunsuzluktan ve yönetim boşluğundan alır. Amerika’nın Doğu’su zaten keşfedilmiş ve sömürülmeye başlanmışken batısı daha yeniydi ve henüz el değmemişti. Hal böyle olunca Batı’da bakir bir sürü kaynak ve onlara bağlı fırsat vardı. Tüm bu etmenler, belki de daha azı, bir bölgeyi herkese cazip hale getirebilir. İrlandalısı, almanı, çiftçisi, tüccarı, zekisi, delisi… Hepsini bir yere toplayınca ve ortaya kural koymayınca neler olabileceğinin bir gösterisidir Eski Batı. İç Savaş’ın perçinlediği bu atmosfer sayesinde birçok kültür oluşmuş, fakat bunun yanında da kontrolsüz bırakılan insanın neler yapabileceği de ortaya çıkmıştır. Popüler kültüre yansıması 1930-1940’lı yılları bulan Vahşi Batı rüzgârı filmlerle, şarkılarla ve güzel hikâyelere ihtiyaç duyan insanlarla şiddetlenmiş, dünyanın dört bir yanını etkisi altına almıştır. Red Kit’le ve çizgi filmlerle kendini çocuklara bile tanıtmış ve nesiller arası bir köprü oluşturmuştur. türkiye’de bile Pazar sabahı yayınlanan Western filmler bir kültür oluşturmuştur. Bu kadar sevilmesinin sebebi belki de her türlü insanın kendisine benzer bir tipleme bulabilmesidir bu dünyada: haydut da, şerif de, kovboy da yan yanadır ve ne olacağımızı seçmek bize kalmıştır.

Kaynak

 

 

Leave a Reply