Meclisin kitap tarifine baktığımızda, basit anlamda şöyle bir cümle karşımıza çıkar: “ Geleneksel olarak, meclisler, devletin halka ait, hatta demokratik yüzü olarak, özel bir saygı ve statüye sahiptir”. Bu tanımda iki kilit sözcük öbeği vardır; halka ait ve demokratik yüz. Anlaşılacağı üzere meclis sandalyelerini dolduran şahsiyetler kendi oylarını temsil eden halkın sesi olmalı ve ses ayırt etmeksizin meclise taşımalıdırlar. Bu onların her birinin asli görevidir.
Şimdi bakalım bizde işler nasıl yürüyor? TBMM bünyesinde 550 milletvekili barındırmaktadır ve bu 550 şahısın asli görevi bu ülke sınırları içerisinde yaşayan her kimden oy almış iseler onların sesini mecliste duyurmak, onların duygu ve düşüncelerini bir aracı olarak dile getirmektir. Yani milletvekili ciddi derecede önemli ve kutsal bir aracılık makamıdır; bu yüzdendir ki tanımda özel bir saygı ve statüye sahip olduğu yazmaktadır. TBMM ise çok seslilikten uzak, çoğu zaman küfürlerin, yumrukların havada uçuştuğu, vekillerin kendilerine ayrılan sürede konu tercihlerinin oy topladığı kesimin duygu ve düşüncelerinden çok kendi egolarının yönlendirmesi ile karşı tarafa mahalli ağız ile yüklenmekten ibaret olduğu bir “kıraathaneyi” andırıyor. Uyumakla kalmayıp horlayan da bulabilirsiniz, kendi partisinin yasa teklifine, muhalefet evet dediği için muhalefetin yasa teklifi zannedip kabul etmeyen bir garip yolcular da bulabilirsiniz. Gerçekten hancıdan çok yolcu gibidirler. Etliye sütlüye karışmadan, başımızdakini kızdırmayıp şu 4 yılı bir bitireyim de kurtulayım dermişcesine…
Plato, ünlü felsefi düşüncelerini bir araya getirdiği “Devlet” kitabında yönetenlerin yönetmeyi ne para ne onur için istediklerini, onların ceza unsurundan ötürü yönetmeyi kabul ettiklerini dile getirir ki bu ceza kötüler tarafından yönetilmektir. İşin özü kötüler yönetmesin diye iyiler yönetimi ele almalıdır diyor kendileri… TBMM’deki milletin vekilleri de bu prensiple milletvekili olmuşlardır herhalde. Bu prensip doğrultusunda hareket ederek, uyumayı, küfür edip yumruklaşmayı, daha yasa teklifinin içeriğinin ne olduğunu bilmeden “evet” ya da “hayır” demeyi tercih etmişlerdir. Bunlara ek olarak, Platonun devlet kitabının bir diğer argümanı, yönetenlerin kendilerine fayda sağlama amaçları olmadıkları için, bir diğer deyişle yönetilenlerin menfaatlerini gözettiklerinden kendi menfaatlerini unuttukları için ücret yani maaş en doğal haklarıdır, der. Bizim vekillerimiz, maşallah, o kadar bizim menfaatlerimizi düşünürler ki, siz hesap edin artık, ülkede memur , işçi zamları için ondalık hesaplar yapılırken , kendi maaşlarının ve emeklilik haklarının azlığından yakınıp, iyileştirilmesine karar verip, tek oturumda iyileştirirler. E hakları bir yerde! Adamcağızlar bizim menfaatlerimizi gözetmekten, perperişan oldular. Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum.