Türk istihbarat ağı herhalde epeydir hiç bu kadar alarma geçmemişti.
Haziran ayında Türkiye’de patlak veren Taksim Gezi Parkı Eylemlerini Twitter, Facebook gibi sosyal medya ağları tüm Türkiye’ye ve dünyaya anı anına yaymış, böylece eşine rastlanmamış olan bu halk hareketi bu sayede geniş yankı uyandırmış ve tarihe adını yazdırmıştı.
Türkiye’nin emniyet güçleri bu süreçte en aktif aktörlerdi, ama onlar bu olaylar neden çıktı, nereden çıktı bir türlü temelini bulamıyorlardı. Bazıları ağaç kesildi diye toplum kızdı dediler, bazıları ülkemizin huzurunu bozmak isteyenler var dediler, bazıları da ah bu dış güçler yok mu dediler.
Gerçeği bulmak için Türkiye’de kamu düzeni ve güvenliğinden sorumlu Adalet Bakanlığı yetkilileri Demokratikleşme Paketi’nin bir
uzantısı olarak geçenlerde “GEZİ Parkı Eylemleri Zirvesi”ni düzenledi. Zirvede MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, TRT, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Anadolu Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Telekominikasyon Başkanlığı’dan üst yetkililer bir araya geldiler nerede hatalar yapıldığını buldular. Bir kere bugün hala yürürlükte olan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası GEZİ süreci ve benzeri olaylar karşısında yetersizmiş ve hatta diğer yasalarda da kamu düzeninin bozulmasının suç olarak karşılığı yokmuş. Hele bir de demokratikleşme paketi gibi paketler bu tür olayları yargılamada olumsuz etki yapıyormuş. Savcılar bunun için zorlanıyorlarmış.
Çözümü var, çünkü düşman belli; 3G. 3G’yi artık herkes biliyor, üçüncü kuşak mobil iletişim sistemlerinin genel adı. Kuşak deyince GEZİ kuşağı akla geliyor diye de düşman olmuş olabilirler…
Zirvede kamu düzeni ve güvenliği kararları 3G Kapatılabilir mi? başlığı altında tartışılmış. Emniyet Genel Müdürlüğü, eylemlere katılanların örgütsel bağları olmayan, toplumun farklı kesimlerinden, değişik yaş gruplarından olduğuna şaşırmış, örgüt bağı olmayınca da görevini layıkıyla yerine getirememişler.
Sonuçta Zirvede, GEZİ eylemleri sürecinde istihbaratın, internet kesilemediği için zayıf kaldığı, bu konuda, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “örgütsel istihbarat” çalışmaları dışında, “stratejik istihbarat” alanında da çalışması gerektiği söylenmiş ve GEZİ’nin bu kapsamda değerlendirmesi görüşü geniş kabul görmüş. Herhalde en yakın zamanda stratejik istihbarat ile ilgili çıkaracakları bir kanunla 3G’nin kapatılmasını ve sosyal medyanın kısıtlanmasını gündeme getirecekler bu son derece ileri demokrasiye sahip ülkemizde…
Oysa, 3G’nin kapatılması ve sosyal medyanın kısıtlanması demek, haberleşme ve yayın hürriyetinin, yani bir nevi insan haklarının kısıtlanması demek, insanlar istedikleri paylaşımları yapamayacaklar demek. Evet belki de GEZİ sürecinde sosyal medyada yayılmış olan bağzı haberler doğrulanmadan, filtrelenmeden verilmiş olabilir ama buna karşılık, bir kısım medya da bu süreçteki tutumuyla vatandaşın haber alma özgürlüğünü kısıtlamadı mı? Yoksa, olan bitenin yandaş medya tarafından tüm şeffaflığıyla yayınlanamaması da stratejik istihbarat yetersizliğinden miydi acaba? Artık ülkemizde darbe falan olmayacak deniyor, ne güzel ama sımsıkı yönetim ilan edilirse biz 3G örgütüne üyeler ne yapacağız?
Yazan: Zeynep Talu