Geçenlerde bir belgesel izledim BBC’de Kazakistan’ın yer altı zenginliği ile ilgili. Sonrasında Kazakistan ile Türkiye arasında niçin yeterli ticari hacmin olmadığı takıldı aklıma ve oradan sağa sola bakarken İsrailli bir maden şirketinin en fazla işbirliğine sahip olduğu ülkenin Kazakistan olduğuna dair bir istatistik geçti elime. Dolayısıyla bu yazımı İsrail-Kazakistan ilişkisi üzerine yazmak istedim.
Son birkaç yılda Kazakistan, yeni ve Türkçe adıyla Kazak Eli inanılmaz ekonomik ve siyasi hamleler yapmaktadır. Aynı soy bağına sahibiz Kazaklarla. 1990’a kadar Rusya’nın birlikte hareket ettiği, SSCB içinde yer alan coğrafyada kilit bir ülke Kazakistan. İnanılmaz yeraltı petrol ve doğalgaz rezervleri bulunuyor. Petrol ve doğalgazın yanında 1225 çeşit mineral içeren 493 yatak mevcut Kazakistan’da. Petrol, doğal gaz, kömür, demir, kurşun, çinko, uranyum, wolfram, alüminyum, asbest, barit, berilyum, bizmut, fosfat, titanyum, bor, altın bakır ve krom önemli madenlerdir. Kazakistan tungstende dünya birincisi, kromda, manganezde dünya ikincisi, bor rezervleri bakımından dünya üçüncüsü, molibden ve fosfatta ise dünya dördüncüsü olan bir ülkedir.
Bu yeraltı kaynaklarından dolayı bütün Dünya’nın ilgisini çekmektedir. Rusya da bu sebepten Kazakistan ile ilişkilerini koparmamıştır. SSCB dönemi kadar olmasa da yakın ilişkiye sahipler. Türkiye rahmetli Turgut Özal döneminde tüm bölge ülkeleriyle olduğu gibi Kazakistan ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Ancak Türkiye alanı boş sanmakla hata yapmıştır. Rusya, İran, Çin ve İsrail’de bölgede aktif olabilmek için çaba sarf etmektedir. Rahmetli İsmail Cem dönemi ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kültürel faaliyetleri arttırmak amacıyla yaptığı ziyaretler hariç 2009’a kadar bölgeye gerekli önem verilmemiştir. Tam bu sırada İsrail Kazakistan üzerinde etkin bir role sahip olmuştur.
Arap ülkelerinin baskısından bıkan, Ortadoğu’da her fırsatta değişik kartlar oynayabilen İsrail, bu bataklıktan kurtulmak için Avrasya’yı bir kurtuluş reçetesi olarak görmekte. İsrail yer altı kaynakları bakımından dışa bağımlı bir ülke. Bundan dolayı Avrasya onun için gerçek bir kurtuluş reçetesi. Bunun yanında İran’ı çevrelemek için de İsrail sadece Arap ülkelerini değil aynı zamanda İran’ın doğusundaki ülkeleri de kontrol altında tutmak, daha iyi ilişkiler kurmak zorunda. Kazakistan da hem yeraltı kaynakları bakımından hem de İran’a coğrafi yakınlığı bakımından İsrail’in göz bebeği diyebiliriz. Gelişmiş teknolojiye, üst düzey askeri kapasiteye, eğitimli personele ve modern tıp ve tarım teknolojisine sahip olan İsrail, bunları Kazakistan ile paylaşma karşılığında enerji kaynaklarından yararlanmaya hazır.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı İsrail, Kazakistan’a üst düzey ziyaretler gerçekleştiriyor. 2009 yılında Kazakistan’ı kalabalık bir heyet ile ziyaret eden Cumhurbaşkanı Peres, Kazakistan’da bu zamana kadar hiçbir anti-semitik hareketin olmayışından memnuniyet duyduğunu belirtiyor, İsrail ve Kazakistan’ın ekonomik anlamda birbirlerini tamamlayan iki ülke olduğunu belirtiyordu. Hemen sonrasında Sovyet nükleer silahlarını ülkesinden çıkartan Nazarbayev, İran’ın nükleer programını eleştirip, İsrail’e desteğini ortaya koyuyordu.
İsrail, Soğuk Savaş döneminde Arapların baskısından kurtulmak için yaptığı arayışı günümüzde sona erdirmiştir. Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Gürcistan gibi eski Sovyet Cumhuriyetlerine kısa zaman içinde İsrailli yetkililer akın etmiş, İran’a karşı önemli bir avantaj sağlamıştır. Tüm bunların yanı sıra bu eski Sovyet ülkelerine kısa zaman içinde İsrail yatırımları yağmıştır. Bunun en büyük örneği Kazakistan ve Azerbaycan ile özel olarak ilgilenen iki maden şirketidir.
Ayrıca İsrail sadece Avrasya ile değil Güney Doğu Asya’daki küçük ülkelerle bile özel olarak ilgilenmektedir. Bizim ülkemiz koskoca Afrika kıtası ile ilgilenecek 10 yetişmiş uzmanı zor bulurken İsrail bu ülkelere, ülke coğrafi yapısını, dilini, kültürünü gayet iyi bilen uzmanları tek tek yığmaktadır. Bu İsrail’in hem ekonomik hem de siyasi olarak avantajına dönüştürdüğü bir durumdur. Bana kalırsa son birkaç yılda küresel sermayenin Çin’den Vietnam ve Sri Lanka’ya kayması bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Kısaca İsrail günümüzde çok yönlü bir dış politika stratejisine sahip. Buna ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyacın en büyük kaynağı İran. İsrail bu güne kadar Ortadoğu’da elde ettiği başarının önemli kısmını çevreleme politikasıyla etti, kullandığı farklı kartlar ve çevreler bir anlamda ona güvenli bir ağ sundu. İsrail aynı stratejiyi İran için de uygulamak istiyor. Bunun yanında Yeni Türk Cumhuriyetleri ile kurduğu yakın ilişkiler sayesinde enerji kaynaklarına bugün daha kolay ulaşıyor. 2008-2009 yılında Kazakistan, İsrail’i Filistin sorunu nedeniyle kınasa da bu onların 1992 Kasım’ından bu yana kurduğu ortaklığı ve diyalogu bozmadı. Kazakistan, İsrail’in vazgeçilmezi olarak Avrasya’nın en önemli noktasında güçlenmeye başladı. Günümüzde bu gelişme artarak devam ediyor ve tabi işbirliği de.
Kaynakça
http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/4232/kazakistanin_yeralti_kaynaklari_ve_cevre_sorunlari