Her ülkenin siyasetinde aydınlatılmayı bekleyen karanlık sırlar vardır. Siyaset, doğası gereği her şeyi her zaman açık seçik göstermez; yüksek kademelerde bulunan insanlar zaman zaman bulundukları makamı koruma içgüdüsüyle, içinde bulunmamaları gereken durumlara düşerler. Bu yazımın konusu, Amerika Birleşik Devletleri siyasetinde kısmen kaldırılabilmiş bir sır perdesi; 37. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon’ın dahil olduğu Watergate Skandalı. Cumhuriyetçi Nixon’ın kadroları tarafından 1972 Seçimleri için kurulan Başkan’ı Yeniden Seçtirme Komitesi (Committee for the Re-election of the President), Nixon’ın seçim kampanyası için bağış toplama işlevini aşarak, Amerikan tarihinin aydınlatılabilmiş en büyük yolsuzluk skandalına imza attı.
Richard Nixon’ın siyasi kariyeri 1969’da başkan seçilmesinden çok önce önemli bir düzeye ulaşmıştı. 1952’den itibaren 8 yıl boyunca Başkan Dwight Eisenhower’ın başkan yardımcılığını üstlendi ve 1960’ta büyük umutlarla girdiği Başkanlık Seçimi’ni, Demokrat John F. Kennedy’ye kaybetti. Ancak Nixon bu yenilgiyle kolayca kabuğuna çekilecek bir karakter değildi; çabuk toparlandı ve 1968’de Cumhuriyetçi kanadın başkan adayı olmayı başardı. Yazımın asıl konusu olan Watergate’ten uzaklaşmamak adına, 60’lı yılların suikastlerle dolu kaos ortamının detaylarına burada değinmeyeceğim. Ancak Nixon’ın tekrar sahneye çıkabilmesinde bu ortamın önemli rolü olduğu bir gerçek.
[pullquote_right]1972 senesi Nixon’ın siyasi kariyeri için oldukça önemli bir sürecin başlangıcıydı.[/pullquote_right] Nixon yeniden başkan seçilmek istiyordu ve bunun için gereken her şeyi yapmaya hazırdı. Nixon’ın Demokrat rakipleri kendilerini kamuoyu önünde çeşitli sebeplerle bitirirken, Nixon sapasağlamdı. Karşısında durabilecek kimse yoktu. Tam da bu dönemde, 17 Haziran 1972 günü Amerika Birleşik Devletleri sarsıcı bir haberle çalkalandı. Büyük bir mesele değildi, ama Watergate Otel ve İş Merkezi Kompleksi’nde yer alan Demokratik Milli Komitesi (Democratic National Committee)’ne muhtemelen hırsızlık amacıyla girdiği sanılan 5 kişi tutuklanmıştı. Ancak olay sanıldığı gibi küçük bir mesele olarak kalmayacak, zamanla büyük bir skandala dönüşecekti.
Hırsız sanılan 5 kişinin asıl amacı, Demokratik Parti’ye bağlı komitenin gizli bilgilerini fotoğraflamak ve ofise dinleme cihazı yerleştirerek konuşmalardan haberdar olmaktı. Soruşturmanın derinlik kazanmasıyla ve medyanın olaya dahil olmasıyla birlikte, bu 5 kişinin Cumhuriyetçi Parti’yle alâkaları yavaş yavaş ortaya çıktı; harcamaları Başkan’ı Yeniden Seçtirme Komitesi tarafından finanse edilmişti. Nixon Hükumeti ilk planda bu iddiaları reddetti.
İddiaları reddedilemeyecek noktaya taşıyan ise medyanın gücüydü. Bu süreçte iki gazeteci öne çıktı: Washington Post yazarları Carl Bernstein ve Bob Woodward. İsimsiz kaynaklara dayanarak yaptıkları haberler sonucunda Watergate’in izinin Nixon’a kadar sürülebilmesinde önemli rol oynadılar. Başlangıçta Cumhuriyetçi Parti ve Başkan Nixon karşıtı propaganda yapmakla suçlanarak Amerikan medyasında yalnız bırakılan Washington Post ve iki gazeteci, Watergate’in aydınlanmasıyla birlikte el üstünde tutulur hale geldi. Gazetenin editöründen sahibine kadar iki gazetecisinin arkasında kararlı duruşu sürecin ilerlemesinde etkili oldu.
Richard Nixon’ı çöküşe doğru götüren önemli meselelerden bir diğeri, özellikle Başkan olduktan sonra yaşadığı paranoyaydı. Soğuk Savaş dönemi şartlarında güven duygusu yok denecek kadar azalan Nixon, Beyaz Saray’da kendisiyle yapılan bütün telefon konuşmalarını kaydediyordu. Bu işlemi gerçekleştirirken kayıtları yalnızca kendisinin dinleyeceğini düşünmüştü. Ancak Watergate ABD gündemini daha fazla meşgul etmeye ve soruşturma derinleşmeye başladığında, Nixon elindeki telefon kayıtlarını istemeyerek de olsa paylaşmak zorunda kaldı.
İlk planda transkriptleri yayınlanan telefon konuşmaları Amerikan halkında ve medyada Nixon’ın istifa etmesi veya “görevi kötüye kullanmadan ötürü başkanlığının düşürülmesi” (impeachment) gerektiği kanısını kuvvetlendirdi. Kayıtlarda Nixon’un kurmaylarına karşı kullandığı küçük düşürücü ses tonu, güvensiz tavrı ve genel anlamda ABD kurumlarını hor görür yaklaşımı, Cumhuriyetçi kesim dahil Amerikan halkının tamamını Nixon’dan soğuttu.
Ses kayıtlarının ham hallerini Yüksek Mahkeme’ye (Supreme Court) vermeyi başkan olmasının verdiği yönetimsel inisiyatife atıfta bulunarak reddeden Nixon’a karşı açılan dava, 30 Temmuz 1974’te Nixon’ın ses kayıtlarını teslim etmesiyle son buldu. Halk artık gerçekleri birinci ağızdan öğrenebilecekti. Transkriptlerde daha önce çeşitli sebeplerle yapılan düzeltmeler de böylece aradan çekilmiş oluyordu.
Ses kayıtlarında Başkan Nixon’ın danışmanı John Dean ile konuşurken başından itibaren Watergate olayından haberdar olduğu ve hatta Komite ofisine giren 5 kişiye en yakın büroktarlardan gelen şantajların parayla susturulması gerektiğini söylediği ortaya çıktı. Nixon’ın hukuka aykırı işlerde parmağı bulunduğu artık barizdi. Sonradan aydınlanan bir gerçek de kayıtların bazılarının kasten silinmiş olduğuydu.
Takvimler 5 Ağustos 1974 tarihini gösterdiğinde, Nixon’ın sonunu getiren son ama en vurucu ses kaydı Beyaz Saray tarafından paylaşıldı. “Dumanı tüten silah” (Smoking Gun) adı verilen kayıtta Nixon’ın CIA (Central Intelligence Agency)’i kullanarak FBI (Federal Bureau of Investigation)’ın Watergate soruşturmasını derinleştirmesini engelleme planları yaptığı ortaya çıktı. Aynı kayıtta Başkan’ı Yeniden Seçtirme Komitesi’nin Watergate’teki Demokratik Milli Komitesi’ne giren kişilerle olan bağlantısı da gözler önüne seriliyordu. 5 Ağustos’a kadar Watergate skandalındaki rolünü reddeden Başkan Nixon, bu kayıtla beraber halka yalan söyleyen başkan olarak anılmaya başladı. Nixon başından beri Watergate’in üstünü örtmeye çalışıyordu.
Başkanlığının düşürülmesi aleyhinde Kongre’deki son cılız desteği de bu teyple kaybeden Nixon, 8 Ağustos 1974 tarihinde televizyonda yayınlanan ulusa seslenişinde ertesi gün (9 Ağustos) başkanlık makamından istifa edeceğini duyurdu. O an için başka çaresi kalmamıştı. Siyasi kariyerinde yaşadığı yenilgilere rağmen yılmadan yoluna devam eden ve Watergate’e kadar kariyerinin zirvesinde olan Nixon artık yolun sonuna gelmişti. Halkın, Temsilciler Meclisi’nin, Kongre’nin, medyanın ve en sadık destekçilerinin güvenini kaybetmişti.
İstifa ile birlikte “görevi kötüye kullanmadan ötürü başkanlığın düşürülmesi” (impeachment) soruşturması düşürüldü. Ancak Nixon halen yargılanabilirdi. Bu ihtimali ortadan kaldıran kişi Nixon’ın halefi, yeni başkan Gerald Ford oldu. Ford, 8 Eylül 1974’te Nixon’ı bütün suçlamalardan affettiğini duyurdu. Bir teoriye göre Nixon ve Ford, istifadan önce anlaşmaya varmıştı. Kanıtlanamamış olsa da bu teori Gerald Ford’un 1976 seçimlerini kaybetmesinde önemli rol oynadı.
Watergate Skandalı Amerikan siyasetini etkilediği kadar dünya siyasetinde de geniş yer buldu. Soğuk Savaş’ın yol açtığı çarpık siyasi ortamın ve siyasetin bir gerçeği olan yolsuzluğun insanların yüzüne tokat gibi çarpıldığı bir süreç olarak hafızalara kazındı.
Not: Watergate Skandalı’nın aydınlatılmasında Washington Post gazetecileri Carl Bernstein ve Bob Woodward‘ın rolünü objektif bir şekilde yansıtan “All the President’s Men” filmini, konuya meraklı okurlara tavsiye ederim.
KAYNAKÇA
http://www.fordlibrarymuseum.gov/museum/exhibits/watergate_files/content.php?section=1&page=a
http://www.washingtonpost.com/wp-srv/politics/special/watergate/timeline.html
Deniz tatilıpnar
Teşekkürler
Numan Ayhan
Midnight Express filmini izledikten sonra senin makaleni buldum gerçekten bu bilgileri ve daha fazlasını paylaştığınızın farkında olduğunuz için size minnet ediyorum teşekkür ediyorum muhabbet ediyorum içimden . .
Gamze
Çok iyi .. Teşekkürler
Smyy
Teşekkürler, baudrillard okurken çok işime yaradı ?
İmamrabbani el talbani bin mahmud el zeki
Bodü yü okurkene bende buraya smüle oldum.