Yıl 2015, aylardan Nisan’sa ve ben her ay sanatsal ve kültürel gelişmelerin paylaşıldığı GazeteBilkent Kültür-Sanat biriminin bir üyesiysem; bu ayın, hatta bu yılın en güçlü yapımlarından biri olan Hızlı ve Öfkeli serisinin 7. filmini es geçmek büyük hata olur dedim ve işte buradayım! Aksiyon filmleri üzerine yeterli bilgiye sahip olduğumu düşünmediğim için; bu yazıyı film eleştirisi formatından uzak tutma ve filmi, üç gün içinde izlemiş olan 783.692 izleyiciden sadece biri olarak değerlendirme niyetindeyim.
İlk üç gün içerisinde 783.692 kere izlenen ve klasik söylemle “gişeleri alt üst eden” ‘Hızlı ve Öfkeli 7’yi vizyona girdiği ilk gün (3 Nisan) izleme şansı buldum ve daha önce hiçbir film için almadığım bir kararla, filmi 24 saat içerisinde 2 kere izledim. Neden mi?
Filmin gerek tekniksel, gerekse içerik açısından tek seferde hazmedilebileceğini düşünmüyorum. Filmi izlediyseniz eğer, bana hak vereceğiniz kanısındayım. Serinin önceki filmlerini şans eseri izlemiş ve ‘Hızlı ve Öfkeli’ ruhunu öncesinden tadamamış bir izleyici olarak yapabileceğim ilk yorum; 7. filmin serinin diğer filmlerinden gerek teknik, gerekse içerik bağlamında çok daha ileri bir noktada bulunduğu. Öncelikle, ‘İntikam Evi Vuruyor’ başlıklı film; aksiyon seven kemik izleyici kitlesini hayal kırıklığına uğratmıyor. Nefesinizi tutmuş filmi izlerken salonu bir an için hissetmeye çalışırsanız eğer; filmin, içerdiği aksiyon sahneleriyle izleyici üzerinde bıraktığı “yok artık”ı ve heyecanı rahatlıkla fark edebilirsiniz.
Tüm bu “yok artık”lar içerisinde, seyircinin gerçekten çok uzak kaldığı için filmden kopmasını engelleyen etken, bence görüntü yönetmeni Stephen F. Windon’ın yakaladığı başarı. Önünüzde gerçekten son derece uzak olaylar ardı ardına gerçekleşirken, durup “Bu kadarı da saçma artık.” demiyorsanız eğer; (ki inanın demiyorsunuz) sizi bu yorumu yapmaktan alıkoyan husus, olaylara beyaz perdeye yansıtılırken kazandırılan gerçekçilik.
Filmin arka planında gizli olan, Hızlı ve Öfkeli ekibinin aslında bir “aile” olduğu hissi; bu filmde serinin diğer filmlerine kıyasla çok daha ağır basıyor. Ekibin esas üyelerinden olan ve 2013 yılının Kasım ayında kaybettiğimiz Paul Walker’ın bir daha ekibiyle aynı kadrajda var olamayacağını bilmek; filmin ilk anından son sahnesine kadar gerek seyircisini, gerekse oyuncularını saran bir hüzne dönüşüyor. Paul Walker için ayrılan bölümde; Vin Diesel’in (yani Dominic Toretto’nun) onu ve anısını sonsuza dek derinden hissedeceğimizi vurgulayan konuşması, “Ben böyle şeylerden etkilenmem.” diyen izleyicinin gözlerini doldurmaya yetiyor.
Aile olmanın, aşkın, hızın, kurşunları özleyebilmenin ve efsane olmanın tek kadrajda birleştiği bu filmin fragmanı için: