Son zamanlarda dünya öyle bir hal aldı ki nereye gittiğini bilemez bir şekilde emsalsiz bir ivmeyle yol alıyor ve sonucunda garip sosyal gelişmeler ortaya çıkıyor. Dahası herhangi birisine karar verip de üzerinde düşünmeye vakit kalmıyor. Evet dünya gerçekten dönüyormuş hem de baş döndürücü bir şekilde. Aslında başka bir konu hakkında yazıyordum ki herkesin hiç beklemediği bir şey oldu ve Trump başkanlık seçimlerinde ipi göğüsleyen taraf oldu. Herkes şaşkın, herkes bu konuyla ilgili anlık değerlendirmelerde bulunuyor ve sadece bu nev-i şahsına münhasır kişinin şahsına odaklanarak gelecek periyotlar hakkında ihtimaller fetişistliği yapıyor.Bu yazım genel giriş mahiyetinde ve seçimin ABD ve Türkiye ekseninde öne çıkan durumlara ilişkin eleştirel bir eğilimde olacak. Trump’ınseçilmesi haddizatında sosyolojik bir olay ve temelleri ekonomik olgulara da dayanıyor. Buna da ikinci yazımda değineceğim.
Ne garip ve riskli bir durum ki şu an ki konjonktür etkisinde kalmış aktörler -ki buna analistleri, gazetecileri, kendilerine toplum mühendisliği görevini atfedenleri kastediyorum- realizmden yani reel politik ve reel ekonomiden uzak değerlendirmelerde bulunuyor. Halbuki felaket göstere göstere geldi, bu saydıklarım ise romantik bir tablo çizip bizleri de meşgul etmekten başka bir şey yapmadı. Felaketten kastım Trump’ın seçilmesi değil. Hillary Clinton fazlasıyla desteklenmiş gösterildi ve ilk kadın başkan olma beklentisi üstüne siyasi kariyeri, eğitimi ve tecrübesinden yola çıkılarak bir kurtarıcı imajı çizildi; Trump’tan ise ahmak,kaba, eğlenceli, siyaset bilmeyen zengin hayalperest olarak bahsedildi. ABD başta olmak üzere dünyanın geneline bakarak diyebiliriz ki herkes kendini Clinton’un seçileceğine inandırdı ve ona göre hazırlandı; kimisi yatırımlarını ona göre planladı kimisi basiret ve ferasetleri yettiğince strateji üretmeye koyuldu. Görüyoruz ki ferasetleri malulmuş, haliyle kendini bir sürprize hazırlamayan piyasalar da alt üst oldu. Bunu şöyle yorumlayabiliriz; ne yapacağını şaşırmış , korkunun da etkisiyle izanını yitiren birisi genellikle gelişigüzel koşmalar öncesinde çığlıklar atmaya başlar. Veyahut başka şekilde düşünelim, onca çabaya, programa rağmen arzusu gerçekleşmeyen insan, öfkesini açığa çıkarmak suretiyle avazı çıktığı kadar bağırır. İşte bu iki örnekten hareketle piyasaların da böyle davrandığı kanısına varabiliriz. Özellikle Türkiye’den bakarsak, Musul meselesi, Başika krizi, vekillerin derdest edilmesinin üstüne bir de bu olay eklenince dolar artan ivmeli bir şekilde yükselme eğilimi gösterdi. Bunlar bize Türkiye’ye karşı riskli bakışın devamında da Türk Lirası üzerinde var olan baskının iyiden iyiye arttığının bir göstergesidir. İşte tam bu noktada ferasetiyle bizlere öngörülerinin tersini yapmamızı iyi bir şekilde gösteren Yiğit Bulut’un nasıl bir tutumda bulunacağını merak ediyorum. Hatırlarsanız, yaptığı bir çok açıklamada doların düşeceğinden, piyasaların rahatlayacağından, faiz indirimine ek olarak başkanlık sistemiyle birlikte ekonominin şaha kalkacağından bahsediyor, daha da ileriye giderek son yıllardaki kronik sorunumuz olan ‘orta gelir tuzağı’ olgusunu reddetmenin de ötesine geçerek bunu bir algı operasyonu olarak değerlendiriyordu(1). Dolar şu an 3.35 seyrinde! Zamanında dolar 1.5 lira diye yazar-kasa fırlatan esnafın şimdilerde ne fırlatacağını cidden merak ediyorum. İşte tüm bunların sebebi romantik nesneler dünyasında gezmenin bir tezahürüdür. Eğer realist olunsaydı, hem piyasa hem kamuoyu sürprizlere, ekstrem gelişmelere hazırlıklı olurdu. İşte felaketten kastım budur. Neredeyse kimse Trump’ın seçilmesinin paralelinde B ve C planı oluşturmadı, sadece adayların şahsiyetleri ve profilleri üzerinden yaklaşımlar ve analizler üretildi ve herkesin buna göre davranması istendi. Haliyle şimdi yerden yere vurulan ,palyaço yerine konan Trump süper devletin başına Amerikan rüyası, korumacı ve milliyetçi ekonomi, Amerikan halkının istihdamı, vergi azaltımı ve Çin pazarının ABD’de var olan belirgin nüfuzunu kırmayı öngören vaatleriyle geldi. Eğer bir nebze realist olunsaydı, ABD toplumunun sanılanın aksine kendi beklentilerinin takipçisi olmaya namzet olacak kişileri tercih edeceğini görürlerdi. Buna ek olarak halkın eğitim ve sağlık alanlarında yeterli hizmeti alabilmek için çok fazla ücret ödemesi ve Obama-Care’in başarısız olması, Obama’nın safında ilerleyen Clinton’a yönelik şüpheleri artırdı. İdeolojiler zihinlere giydirilen deli gömlekler olsa da insanlar için gerçek olan bir şey var o da kıt kaynaklar paralelinde ekonomik kazançlardır. Bu nedenle de Trump’ın başarılı bir iş adamı olması da insanlara bir güven verdi.
Harvard profesörlerinden Nobel ödüllü ekonomist Oliver Haart Trump’ın seçilmesi ile birlikte bir acizlik ve yetersizlik dönemine geçileceğinden bahsediyor ve durumdan on kat dehşet duyduğunu ifade ediyor. Trump için bilgisizliğinin sınırlarını bilmeyen bir kişi olduğunu söylüyor(2). Bu yargıya kısmen inanırım zira Trump için yapılan komplo teorilerini en güzel anlatan şey sözlerden öte Photoshop ile düzenlenen korku filmi afişleridir. Zaten amiyane tabirle Trump dünyaya ‘I want to play game’ demiyor mu? Haart’ın bilgisizlik sözüne cevabım ise şu anda çoğu kimsenin bilgi, öngörü sınırlarını bilmemesidir. Evet, sayılar yalan söylemez ama sosyal olaylar bilgisayar programı değildir. Yoksa Hillary lehine yapılan sosyal mühendislik gerçekleşirdi.
Son olarak, Obama için söylenebilecek en güzel özet yeterli olmasa bile şudur. Siyah geldiği başkanlıktan Washington elitizminin etkisiyle beyaz! çıktı. Kötü yönetiminden kalan bir çok konu var. Trump’ın ekonomik tercihlerin yanlışlığından doğan dünya paydasındaki ABD’nin payının küçülmesini düzeltip düzeltemeyeceği ise merak konusu. Umuyorum ki Trump sarı olarak geldiği başkanlıktan yeşil($) bir şekilde çıkmaz. Yoksa toplumsal kriz iyiden iyiye artacaktır ve bir sonraki başkanlık seçimi hem dünya hem Amerika için çok daha sancılı olacaktır.
1)http://www.star.com.tr/yazar/orta-gelir-tuzagi-isimli-tuzak-yazi-914491/
2)http://www.dunya.com/dunya/nobel-odullu-ekonomi-profesor-10-kat-dehset-icindeyim-haberi-337454