Adalet: Gemiyi En Son Kaptanlar Terk Eder

 

Geçen hafta Cumhuriyet Gazetesi davasının 6.duruşmasında neredeyse beş yüz gündür cezaevinde bulunan muhabir Ahmet Şık ve Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu tahliye edildi. Fakat İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın ise tutukluluk halinin devamına karar verildi. Cumhuriyet davasıyla ilgili sıkıntılar bir yana, benim dikkatimi çeken nokta Mahkeme Başkanının kararı açıklarken kullandığı ifadelerdi. Ahmet Şık’ın tahliyesi için “Ahmet Şık’ın annesi ermişmiş, onu üzmeyelim”, Murat Sabuncu’nun tahliyesi için “Boğazı görmek istiyormuş görsün” ve son olarak Akın Atalay’ın tutukluluk halinin devamı için ise “Gemiyi en son kaptanlar terk eder” cümlelerini kullandı. Fakat Akın Atalay hakkında söylenen bu cümlede dikkat edilmesi gereken bir nokta var bana göre. Gemiyi en son kaptan terk edecekse, yani terk edeceği biliniyorsa neden hala içeride?

Aslında bu olay Deniz Yücel’in tahliyesi ile paralellik gösteriyor. Hatırlarsanız Deniz Yücel’in tahliyesinin Alman makamlarca önceden bilindiği ve hazırlık amaçlı önceden özel bir uçak kiralandığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Deniz Yücel’de kirli bir pazarlığın ürünü olarak tahliye edilmek istemediğine dair bir açıklama yapmıştı. O zamanda sorulan sorular bence Cumhuriyet davası için de geçerli aslında. Bu insanlar tahliye edileceklerse neden bir yılı aşkın süredir içerideler?. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu’nun tahliyesi yukarıda da söylendiği gibi hadi size bir kıyak geçelim temalı kararlar mıdır? Yok eğer bu insanlar suçluysa ve haklarında ciddi deliller varsa neden serbest bırakıldılar? Akın Atalay hakkında söylenene baktığımda ise aslında hakkındaki kararın çoktan verildiğine dair biz izlenime kapılıyorum. Sadece serbest bırakılmak için sırasını bekliyor diğer herkes gibi. Akın Atalay serbest bırakılacaksa ve hukuka göre de bırakılması gerekiyor ise neden bir sonraki duruşmayı beklemek zorunda? Haksız yere fazladan içeride kalarak mağdur edilmiyor mu? Yine eğer Akın Atalay suçlu ise neden böyle bir cümle ile ileriki bir tarihte serbest bırakılacağına dair bir izlenim oluşturuluyor?

Yaşanan bu olayların ışığında geriye dönüp baktığım zaman aslında ülkemizde adalet kavramının ne kadar yıpratıldığını daha iyi anlıyorum. Her ne kadar elimizde bu konu hakkında bir çok veri olsa dahi, suratımıza sert bir şekilde çarpan olaylar durumun vahametini bize daha iyi gösteriyor. Artık halkın vicdanının temsilcisi olmaktan uzak ve hukuk ilkelerini hiçe sayan bir adalet kavramına sahip olmaya başladık aslında. Özünde bir şeyin yasal olması onun aynı zamanda meşru olduğu anlamına gelmiyor. Ülkemizde adaleti tahsis ederken yasaları insan haklarıyla dengeleyerek bir meşruiyet zeminine oturtmalıyız. Fakat bir takım hedefler uğruna bazı insan haklarını – ki bunun başında düşünce özgürlüğü gelmekte- hiçe sayarak bir adalet zemini oluşturmaya çalışıyoruz. Sonuç olarak halkın vicdanını insan hakları çerçevesinde temsil etmesi gereken adalet, bu şekilde yıpratıldığı için ne yazık ki biz gazetecilerin tahliyesine sevinmek zorunda bırakılıyoruz. Bu olayların yaşandığı bir ortamda herkes için adalet sloganıyla yürüyüşler yapılmak zorunda kalınıyor ve demokrasi işleyemiyor.

Kaynak:

http://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/4717/yasallik-ile-mesr%C3%BBluk-geriliminde-hukuk-devleti#.WqUADeehmUk

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/939789/Adalet_yine__bir__eksik…_Murat_Sabuncu_ve_Ahmet_Sik_a_tahliye__Akin_Atalay_in_tutukluluguna_devam.html

Leave a Reply