Geleceğe dönüş, Godzilla, Yıldız Savaşları, E.T: The Extra-terrestrial, Terminatör, Maymunlar Cehennemi, Matrix, Avatar, Başlangıç, Yaratık ve daha nice değinmeyi unuttuğum hayatımıza heyecan katan bilim kurgular. Aslında sıkıcı tanımlamalar yapmayı pek sevmem ama yazar Mark C. Glassy’nin tanımlaması oldukça iyi gözüküyor. “Onun ne olduğunu bilmezsiniz ama görünce tanırsınız.” 2. yüzyılda Lucian’ın “True History”si (yeni dünyalar keşfetmek üzere seyahat eden maceraperestlerin öyküsü) ile başlayan ve şimdi zaman kavramının alt üst edildiği, rüya alemine girilip insanların fikirlerinin değiştirildiği, başka gezegenlerdeki ezilen halkların başka bir forma girerek kurtarıldığı, dünyamızın maymunlar tarafından işgal edildiği, makineler tarafından tasarlanan bir bilgisayar programına hapsolan insanların varlıklarını sorgulamaları gibi insanın hayal gücü sınırlarını zorlayan bir çağa geldi bilim-kurgu. Bununla birlikte bu yazıda çağımızın bilim kurgusuna değinmeyeceğim. Onun yerine 20-30 sene önceki efsane bilim kurgulara şöyle bir bakalım. Pek çok ortak nokta göreceğimize eminim.
Geçen yıllarda babamın eve heyecanla geldiğini gördüm. Bir kitapçıda Uzay Yolu’nun 3 sezonunu bulmuş ve almıştı. Yaptığı ilk iş filmi DVD oynatıcıya takıp izlemeye başlamak oldu. Çocukluna gidiyordu bu şekilde. Ben de yanına oturdum ve izlemeye başladım. Çok güçlü bir senaryosu olmakla birlikte, filmi boş gözlerle izledim diyebilirim. Nedeni oldukça açık: Benim cebimdeki cep telefonu koskoca Kaptan Kirk’ün iletişim cihazından daha iyi idi. Özetle şöyle söyleyebilirim, ışınlanma haricinde 60-70’lerin en popüler bilim kurgusunda bizim sahip olmadığımız bir şey yoktu. Buna ek olarak pek çok bilim kurgunun vazgeçilmezi olan robotları şu anda eğlence için dövüştürüp üzerine bahis oynuyoruz.
Öyleyse gelecek için heyecanlanabiliriz. Eğer 30 sene sonra bugünün bilim kurgusu gerçeğe dönüşürse, olağanüstü bir dünyada yaşıyor olacağız. İnsanoğlunun hayal gücü düşünüldüğünde bilim kurgu her zaman önden gidecek ve bilim onu yakalayacak. Şimdi koltuklarınıza oturup kemerlerinizi bağlayın, çünkü hayatımda duyduğum en ilginç tahmine tanık olacaksınız. Zombi filmlerine hayran bir arkadaşımla konuştuğumda o da bilim kurgunun gerçeğe dönüştüğünü ve Amerikan sinemasının geleceği işlediğini söylemişti. Sonra sorusunu sordu, “Sence neden bu aralar çok fazla zombi filmi çekiliyor? Çünkü aslında zombilik kavramı sadece kuduzun biraz daha üst safası.” Umarım haklı değildir.
Yazımı yeni çekilen bilim kurgulardan Kaptan Amerika’dan bir sahneyle bitiriyorum;
Shield ajanı kaptana sorar:
-Neden durgunsunuz kaptan?
Kaptan cevaplar:
– Benim zamanımda uçan kalelere, bulutları delen gökdelenlere, lazer silahlarına bilim denmezdi. Bilim-kurgu denirdi.