Christopher Nolan’ın yeni bilim-kurgu filmi Interstellar 7 Kasım’da vizyona girdi. Uzak yolculuğu konulu filmin başrollerini Matthew McConaughey ve Anne Hathaway paylaşıyor. Interstellar’da Dünya yok olmanın eşiğinde. İklim değişiklikleri kuraklığa, dolayısıyla da kıtlığa yol açmış. Bu sırada uzay-zaman bütünlüğünde (space-time continuum) bir yırtık keşfediliyor. Uzay yolculuğunu mümkün kılan bu keşfin ardından yaşamın sürdürülebileceği yeni bir gezegen bulmak ve insan ırkını kurtarmak amacıyla bir grup araştırmacı yola çıkıyor. Akıllara durgunluk veren yıldızlar arası mesafeleri nasıl mı kat ediyorlar? Tabi ki solucan delikleri yardımıyla. Birçok bilim-kurgu filminde galaksiler arası kestirme yollar olarak karşımıza çıkan solucan deliklerinin bilimsel arka planını kısaca araştırdım ve sizlerle paylaşmak istedim.
Henüz büyük çaplı uzay yolculukları gerçekleştirmek mümkün değil. Yıldızlar arası yolculuk yapılamamasının sebeplerinden biri de evrenin büyüklüğü. Yıldızlar ve galaksiler arasındaki mesafe o kadar fazla ki bilimsel altyapı ve maddi imkânlar yeterli olsa bile insan ömrü bu yolculuklar için fazla kısa. Örneğin Dünya’ya en yakın yıldız olan Proxima Dünya’dan tam 4.22 ışık yılı uzaklıkta. Bu da günümüzün en hızlı uzay gemisinin 80.000 yılda kat edebileceği mesafeden bile fazla. Solucan delikleri de tam bu noktada devreye girerek yıldızlar arası mesafelerin çok daha kolay aşılabileceğini öneriyor.
Solucan Delikleri
19.yüzyıla kadar bir kuvvet olarak bilinen yerçekimini Einstein tekrar tanımlayarak solucan deliği kavramını bilimin gündemine dâhil etti. Einstein’a göre yerçekimi bir kuvvet değil, uzay-zamandaki kıvrımlardı. Bu teori üzerine Albert Einstein ve Nathan Rosen uzayın bazı noktalarda kıvrılması yani şekil değiştirmesiyle evrende birbirine çok uzak olan iki noktanın bir araya gelebileceğini önerdiler. Bu tünel benzeri yapılara ise solucan delikleri (wormhole) adını verdiler. Bir kâğıdın iki ucunu bir araya getirdiğimizde nasıl en uzak iki nokta aynı noktada birleşiyorsa, Einstein’ın matematik modeline göre uzay da kâğıt gibi kıvrılabiliyor ve uzayın farklı noktaları birleşebiliyor.
Uzay yolculuğunun kilit noktası gibi görünen solucan delikleri maalesef galaksiler arası yolculukları henüz mümkün kılamıyor. Gözlenebilen uzayda hala bir solucan deliği bulunamadı ve solucan deliklerinin nasıl oluştuğu hakkında net bir bilgi yok. Teorik fizikçi Wheeler’a göre ise solucan deliklerinin devamlı oluşup kaybolması mümkün. Fakat Wheeler’ın teorisine göre bu delikler yaklaşık 10^-33 santim. Yani bırakın bu delikler aracılığıyla seyahat etmeyi, solucan deliklerinin tespit edilebilmesi bile çok zor.
Eğer bir deliğin yeri tespit edilebilirse bunun genişletilmesi şart. Bilim insanları bir solucan deliğinin genişletilmesinin “egzotik madde” ile mümkün olabileceğini söylüyor. Egzotik madde bildiğimiz maddelerin aksine negatif enerji yoğunluğuna ve negatif basınca sahip. Bu maddenin sahip olduğu negatif enerjinin solucan deliğini büyütebileceği ve yapıyı daha stabil hale getirebileceği öngörülüyor. Egzotik madde teoriye göre evrende mevcut fakat bu amaçla kullanılabilecek bir egzotik madde örneği henüz bulunamadı.
Egzotik madde ile solucan delikleri genişletilse bile bu yapıların uzay yolculuğunda kullanılıp kullanılamayacağı belli değil. Çünkü egzotik madde yardımıyla stabil hale gelen solucan deliğine egzotik olmayan bir madde mesela bir uzay gemisi dâhil olduğunda yapının kararlılığı bozulabilir. Bu durumun sonucunda neler olabileceğini ise tahmin etmek çok da zor değil.
Diyelim ki bir solucan deliği bulundu, genişletildi ve bir uzay gemisi başarıyla bu yapıdan geçti. Peki tünelin diğer ucunda ne var? Bilim adamları solucan deliklerinin farklı zamanlarla hatta farklı evrenlerle bağlantılı olabileceğini öngörüyor. Yani bu kestirme yollar bizi zamanın farklı bir dilimine veya bambaşka evrenlere götürebilir.
Günümüzde solucan delikleri ile yıldızlar arası yolculuk arasında büyük engeller var. Fakat evrenin keşfi için solucan delikleri ve daha birçok metot üzerine çalışmalar yürütülüyor. Interstellar günümüzün bilimsel gerçeklerinden uzak olabilir ancak uzay yolculuğunu bilimin gündemine taşıdığını ve filmden sonra uzay araştırmalarına yeterince önem verilip verilmediğinin konuşulmaya başlandığını düşünürsek bu filmin uzay bilimi çalışmalarına az da olsa katkıda bulunduğu sonucuna ulaşabiliriz.