Bir gün internette kitap ararken denk geldiğim, içeriğine kısa bir göz atınca oldukça ilgimi çeken ve okuyunca bu ilgi çekiciliğin anlamsız olmadığını gösteren, Fransız yazar Georges Bataille’nin eseri olan Lanetli Pay’ı kendi yorumlarımla sizlerle buluşturmaya çalışacağım. Bataille eserinde, insanlığın harcama biçimlerini genel iktisadın anlamı ve yasaları üzerinden değerlendirilerek nasıl oluştuğunu ve bu harcama kavramının tarihsel verilere farklı açılardan bakarak günümüzdeki iktisadi yaşam şeklini nasıl oluşturduğunu bizlere göstermeye çalışmış.
Yeryüzündeki bütün canlılarda olduğu gibi insanların da yaşamını devam ettirebilmeleri için temel ihtiyaçları vardır ve insanlığın başlangıcından beri insanlar bu ihtiyaçlarını giderebilmek için tüketim yapmak zorundadır. İnsanın tüketim ihtiyaçları da zaman içinde artmaya ve değişmeye başlamıştı. Nüfusun fazla olmadığı zamanlarda insanlar sadece yeme, içme, korunma ve barınma gibi temel ihtiyaçlarına göre tüketim zihniyetine sahipti. Topluluk halinde yaşayan insanlar genellikle üretimlerini de ortak bir düşünce ile yapıyordu. İhtiyaçları kadar yiyecek, kullanacakları kadar giyecek, eşya ve barınma gereçleri üretiliyordu. Fazlalık yani Lanetli Pay, henüz hayatlarında yer edinmemişti. Zaman geçtikçe ve insan nüfusu arttıkça insanlık daha geniş bir alana yayıldı ve tüketim kavramı yavaş yavaş gelişmeye ve değişmeye başladı. Ticaret kavramı da tüketim ile birlikte giderek daha da gelişti ve günümüzde inanılmaz boyutlara ulaştı.
Peki ne oldu da “Lanetli Pay” ortaya çıktı? İnsanları tüketim ihtiyacından fazlasını üretmeye zorlayan sebepler nelerdi? Doğada her canlı ihtiyacı olan şeyleri ihtiyacı olduğu kadar kullanır. Eski zamanlardaki insanlarda buna dahildi. Yani, insan tüketimine göre üretim yapıyordu. Ancak problem şu noktada başlıyordu ki, doğa canlılara sınırsız kaynaklar sunmasına rağmen, yeryüzündeki canlı organizmanın bir sınırı vardı. Bu yüzden, eskiden tüketim ihtiyaçlarına göre üretim yapılırken artık insanlar üretmek için tüketiyordu. Örneğin, çıkan bir cep telefonu modelinin ardına hemen biraz daha farklısı üretiliyor ve onun tüketilmesi bekleniyor. Yeni moda kıyafetlerin, yeni model arabaların ve daha fazlasının insanların tüketmesi için tanıtımlar, reklamlar ve sözüm ona promosyonlar yapılıyor. Bunların hepsi daha fazla üretmek ve daha fazla kazanmak için yapılıyordu. Bu yüzden, dünyanın neredeyse bütün yerleşim yerlerinde inanılmaz derecede büyük çöplükler oluşmuştu. Kullanılmayan giysiler, yarım bırakılmış veya tarihi geçmiş yiyecekler, bozulmuş veya modası geçmiş elektronik aletler ve daha fazlası. Yani kısacası, etrafımız “Lanetli Pay” lerle sarılmış durumda.
İhtiyacımız olandan fazlasını kullanmanın geçmişte de birçok farklı örneği bulunuyor. Bataille’a göre Aztekler, aşırı kullanımın en güzel örneklerinden biriydi. Azteklerin inancına göre Güneş onların tanrılarıydı ve onun ışığını eksik etmemesi için ona sürekli kurban vermeleri gerekiyordu. Kurban onlar için bir şenlik gibi geçiyordu ve aşırı bir tüketim mevcuttu. Bu yüzden savaşlar bir diğer açıdan yitirme ve israf, tanrılarına kurban sunmaları için kaçınılmaz bir yoldu. Böylece doğanın bize vermiş olduğu kaynaklar yavaş yavaş ihtiyaç fazlası olarak yok ediliyordu.
Zaman ilerledikçe ve insanlık geliştikçe üretim artıyor ve üretim arttıkça da büyüme daha da hızlanıyordu. Üretimin fazla kısmı belki büyümeye kullanılıyordu. Ancak büyümenin de sınırları vardı. Bataille bunu boğa güreşlerinin yapıldığı arenalar üzerinden açıklıyordu. Boğa güreşleri geliştikçe insanlar ona daha fazla ilgi duyuyor ve arenalar daha büyük alanlara taşınıyordu. Bu sayede dışarıda kalan insanlar da izleme imkanı bulabiliyordu. Ancak arenaların da bir sınırı vardı. Bu yüzden artık büyüme yerine güreşler daha lüks bir hale gelmeye başladı. İşte yeryüzünde de bir sınır olduğu için büyüme duruyor ve ihtiyaç fazlası üretim yaşamın daha lüks hale gelmesi için kullanılıyordu. Yani, bugünün deyimiyle insanların yaşam standartlarını yükseltmeye yarıyordu. Yaşam standardı adı altında ise, bir Lanetli Pay üretim sistemi oluşturduğumuzun belki de farkında değiliz.
Üretim gittikçe artıyordu ve artık yeni bir anlayış daha ortaya çıkmıştı. Yaşamak için üreten insandan sömürmek için üretene dönüşmüş yeni canavarlar mevcuttu yeryüzünde. Daha fazla üretmeliydiler. Çünkü güçlerini kaybetmemeli ve daha da artırmalıydılar. Güç, insanların gözünü karartıyordu ve onları ihtiyaç fazlasını kullanmaya yani israfa yani daha fazla Lanetli Pay oluşturmaya sevk ediyordu. Eski zamanlarda kralların şöhretlerini korumak için kaynakları gereksizce kullandıkları gibi şimdi de modern krallar yani patronlar, onların yolundan gitmeye devam ediyorlar. Kapitalizm denen sistemin içinde patronlar sömürmek ve daha fazla güce sahip olmak için çılgınca bir üretim yarışına giriyor, doğanın bize verdiği kaynakları israf etmekten kaçınmıyorlar. Ürettikçe de çeşitli zihin oyunları ve yönlendirmelerle de insanları tüketmeye zorluyorlar. Bataille’ın kitapta verdiği bir örnekte de olduğu gibi, bankaların birkaç adım ötesinde vitrinlerdeki mücevherler, giysiler ve arabalar insanları teşvik etmek için sıralanmıştı. Çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi yeniden üretebilmeleri için tüketime ihtiyaçları var. Biz tükettikçe onlar bize yenisini verecek ve elimizdekiler artık birer çöp yani Lanetli Pay olarak doğaya karışacak.
Yeryüzünü, etrafımızı hatta evlerimizi kaplamış olan Lanetli Pay’lar dediğimiz çöplerden kurtulmadığımız sürece çöplerimiz, Lanetli Pay’lar bize daha büyük sıkıntılar verecek. Onlardan kurtulabilmemiz için de, onları yok etmek yerine onları oluşturan sistemi yok etmemiz gerekiyor. Ancak günümüzde inanılmaz boyutlara ulaşmış patronların hizmetindeki sanayi üretiminin kolay kolay yok edilebileceğini sanmıyorum. Yinede kendi küçük dünyalarımızda tüketim yaparken ihtiyaç fazlası tüketimlerimize dikkat edersek ve bireysel yararın yanında genelin de yararını gözetirsek en azından kendi payımıza düşen görevi yerine getirmiş oluruz.