İŞ DÜNYASINDA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ

“Cinsiyetçilik, çoğu zaman bir tebessümle başlar.” – Rachel Feltman

Günümüzde devamlı olarak değişmekte olan makroekonomik faktörlerin içinde toplumların ve toplumları oluşturan bireylerin rolleri ve yarattıkları etkiler gün geçtikçe gelişmekte. Toplumsal rollerdeki değişimin en önemli örneklerinden biri olan toplumsal cinsiyet rolleri ise günümüzde Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomiye sahip pek çok farklı coğrafyada soru işaretleri yaratıyor. Toplumları stabil bir resim olarak görmek ve tanımlamak isteyen liderler için cinsiyet rolleri yüz yıllardır yeri doldurulamaz bir araç olarak kullanılıyor. Öğretilen ve kimi zaman dikte edilen toplumsal cinsiyet rollerinin yükü altında yalnızca toplumdaki aykırı bireyler değil, toplumun kendisi kalmakta. Özellikle pandeminin negatif sosyal etkilerinden biri, Dünya’da artan cinsiyetçilik oldu ve World Economic Forum’un Mart 2021 Küresel Cinsiyet Ayrımı Raporu’na göre Dünya’da cinsiyet eşitliğini sağlamak için gereken süre 135 yılın üstünde. Peki, toplumdaki cinsiyetçiliğin ülkeler için negatif ekonomik sonuçları var mıdır? Toplumsal bir konu olan cinsiyet eşitliği ile ekonomik sonuçları arasındaki bağlantının altında neler yatmaktadır ve Türkiye’nin iş hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğindeki konumu nedir?

Günümüzde yürütülen çeşitli araştırmalar ve edinilmiş veriler toplumsal cinsiyet eşitliğinin pozitif sosyal sonuçlarının yanı sıra pozitif ekonomik sonuçları olduğunu göstermekte ve bu veriler “Ülkelerin sağladığı toplumsal cinsiyet eşitliği ve ekonomik refah arasında doğru orantı mevcuttur” hipotezini destekler nitelikte. Öncelikle, cinsiyet eşitliği olarak önde gelen beş ülkeyi ve bu ülkelerinin kişi başına düşen milli gelirini inceleyerek başlamak istiyorum.

World Economic Forum’un Mart 2021 Küresel Cinsiyet Ayrımı Raporu’na göre toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlaması ile 153 ülke içinde ön plana çıkan beş ülke ve bu ülkelerin milli gelir sıralamaları aşağıda belirtildiği gibidir:

Bu ülkelerin ekonomik refah seviyesini kişi başına düşen milli gelir kriteri ile International Monetary Fund 2021 yılı tahminlerine göre mercek altına aldığımızda, cinsiyet eşitliği ile öne çıkan bu beş ülkenin 188 ülke içinde kişi başına düşen yüksek gelirleri ile ilk yirmi sıralamasında yani yüzde onluk dilimde olduğunu görmekteyiz. Cinsiyet eşitliğini sağlama alanında gösterdikleri başarının bir benzerini ekonomik alanda da göstermişler. Daha geniş bir perspektiften bakmak amacıyla kıtalara göre cinsiyet eşitliği ve kişi başına gelir dağılımlarını gösteren verileri incelediğimizde en belirgin örneklerden biri Afrika kıtası olarak karşımıza çıkıyor. Kişi başına düşen milli gelirin  en düşük olduğu Afrika kıtası, aynı zamanda cinsiyet eşitliğinde de son sırada yer almakta.

Bu destekleyici örneklerin yanında, aksi örnekler de bulunmakta. Kişi başına düşen milli gelirin en yüksek olduğu ülke Katar, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında benzer bir başarıyı gösterememiş ve toplumsal cinsiyet endeksine göre 153 ülke içinde 135. sırada yer almış. Bunun yanında, Ruanda gibi toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinde başarıyı yakalamış ülkeler, ekonomik refah alanında hedeflenen başarıyı yakalayamamışlar.

Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü’nün raporuna göre Avrupa kıtasında gözlemlenen veriler, toplumsal cinsiyet eşitliğinde yükselişin beraberinde milli gelirde yükselişi getirdiğini işaret etmekte. Avrupa’da kişi başına düşen gelirin 2050 yılına kadar %10’a kadar artış  göstermesi bekleniyor. Bu oran gayri safi yurt içi hasılada €3.15 trilyonluk bir artışa denk gelmektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin doğurduğu pozitif ekonomik tablolar kaynağını çok basit bir matematik denkleminden almaktadır. Bir işçinin 5 birim ürettiği bir senaryoda, iki işçi 10 birim üretir. Nüfusun yaklaşık olarak yarısını oluşturan kadınların üretimden ayrıştırılmasının ülke ekonomisine negatif etkisi kaçınılmazdır. Toplumlara kimi zaman kültür başlığı altında dayatılan “cinsiyet” temelli ayrıştırmalar, o ülkedeki üretimin dolayısıyla da milli gelirin düşmesine yol açmaktadır. Bu basit denklemin sonucunda toplumun “marjinal” bir kesiminin değil, toplumun tamamının toplumsal cinsiyet rollerinden ve ayrıştırılmaktan negatif olarak etkilendiği anlaşılır.

Kendi ülkemize yani Türkiye’ye odaklandığımızda, TÜİK verilerine göre cinsiyetin nüfustaki dağılımının %49,9 kadın, %50,1 erkek olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki kadınların iş hayatındaki yerini anlamak amacıyla TÜİK tarafından oluşturulan İstatistiklerle Kadın (2020) Raporu’nda yer alan aşağıdaki tablo açıklayıcı bir rol alıyor:

İstihdam oranlarına odaklanıldığında, kadın nüfusunun %28,7’sinin, erkek nüfusunun %63,1’inin istihdam edildiğini görmekteyiz. Bunun yanında, kadın nüfusunun %16,5’i istihdam edilmek istediği halde iş bulamamaktayken erkek nüfusu için bu oran %12,4. Kadınlar işgücüne katılma oranı itibari ile de erkek nüfusun gerisinde kalmaktadır. Bu tablo, Türkiye’de kadınların iş hayatındaki küçük payını net bir şekilde betimlemektedir.

Kadınlar yalnızca istihdam edilinceye kadar cinsiyetçi engellerle karşılaşmakla kalmayıp cinsiyetçi problemler istihdam sonrasında, iş hayatının içinde de devam etmektedir. S360’ın hazırladığı İş Hayatında Kadın Olmak Raporuna göre kadınların iş hayatında karşılaştığı problemler sırasıyla erilleme, korumacı cinsiyetçilik, fiziksel stereotipleme olarak gelmektedir. Erilleme, erkek “aklının” kadınınkinden üst gören ataerkil toplumsal yapıdan kaynaklanmaktadır. Bu rapordaki verilere göre, bir erkeğin sunduğu fikirin iş hayatında kabul görmesi, bir kadının fikrine göre daha hızlı gerçekleşiyor. Bu durum ise fikir hırsızlığı ve terfi süreçlerinde farklılaşma gibi sonuçlar doğuruyor. İkinci sırada yer alan korumacı cinsiyetçilik kavramı, iyi niyetli olarak yapılan fakat sonuç itibari ile ayrıştırmaya yol açan bir önyargı ürünüdür. Kadının iş hayatı dahil olmak üzere hayatın her alanında erkeğin desteğine ve korumasına ihtiyacı olduğu düşüncesidir. Üçüncü sırada yer alan fiziksel stereotipleme, kaynağını kadın dış görünüşünün belirli kalıplara sıkıştırılmasından alır. Bunun sonucu olarak kadınlar, nasıl giyinmeleri gerektiğinden nasıl konuşmaları gerektiğine kadar farklı mecburiyetler altında kalırlar. Bu mecburiyetler, kadınların kendi dış görünüşleri için daha fazla zaman ve bütçe gibi kaynaklar ayırmalarıyla sonuçlanır. Aşağıda yer alan Türkiye’de yönetici kadrolarında kadın oranları incelendiğinde, karşılaşılan bu cinsiyetçi engellerin yarattığı sonuçlar gözler önüne serilir:

Bu tabloda gözlemlendiği üzere kadınların iş hayatında yönetici pozisyonuna erişim oranı 2018 yılında %16,3 ile sınırlı kalmıştır. Bu gösterge, 2017 ve 2018 yılları arasında bir kötüye gidişe işaret etmektedir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-23.png

DİSK’in Uluslararası Eşit Ücret Günü Araştırma Raporuna göre (2020), Türkiye’de erkekler yıllık ortalama fert ücreti olarak %20,7 oranında kadınlardan daha yüksek gelir elde etmektedir ve aradaki bu açıklık yıldan yıla artmaktadır. Bu gelir eşitsizliği, yanda görüldüğü üzere artan bir grafik izlemekte. Bunun yanında, erkekler kadınlardan %31,4 oranında daha yüksek yıllık ortalama gelir elde etmektedir.

Türkiye’nin ve diğer ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek için ekonomik ve sosyal alanlarda aşması gereken pek çok farklı cinsiyetçi ön yargı ve toplumsal tabu var. Her ne kadar incelenen tablolar iyiye gidişe sinyal vermese de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için 135 yıldan uzun bir süre beklememek adına, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerini günlük hayatımızın bir parçası olarak edinmeliyiz. Bu yolla sürdürülebilir yarınlar yaratabiliriz.

Kaynakça

https://www.weforum.org/reports/global-gender-gap-report-2021

https://eige.europa.eu/gender-mainstreaming/policy-areas/economic-and-financial-affairs/economic-benefits-gender-equality

https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=37221

https://www.s360.com.tr/Contents360/images/dragslider/is_hayatinda_kadin_olmak.pdf

http://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/10/%C3%BCcret-ve-gelirlerde-cinsiyet-e%C5%9Fitsizli%C4%9Fi.pdf

https://www.dogrulukpayi.com/bulten/turkiye-de-calisma-hayatinda-yasanan-cinsiyet-esitsizligi

http://kafkadesk.org/

Leave a Reply