Hayatımızın en büyük trajedilerinden biriyle karşı karşıyayız. İçinden geçtiğimiz günlerde hissettiğimiz duyguları kelimelerle ne kadar anlatabiliriz bilmiyorum. Sözcüklerin yetersiz kaldığı bu anlarda, elimden geldiğince duygularımızı yansıtmak ve içinde bulunduğumuz durumdan bir anlam çıkarmak için bu yazıyı sizlere sunuyorum. Bu yazıyı yazdığım sırada yaşamını yitirenlerin sayısı Ülkemizde 19.000’e dayandı, Türkiye ve Suriye’de toplamda yaşamını yitirenlerin sayısı da 22.000’i geçti. Acı bir gerçek de var: Bu sayılar artmaya devam ediyor. Binlerce insan hâlâ enkaz altında ve on binlerce insan da yaralı. Milyonlarca insanın etkilendiği depremde, sayısız insanın hâlâ yardımlarımıza çok ihtiyacı var. Binlerce insan gereken yardımları toplamak ve depremzedelere ulaştırmak için birlik oldu ve yorulmak bilmeksizin emek sarf ediyor.
Herkesin çabalarını ve dünyanın dört bir ucundan gelen yardımları görmek çok güzel bir şey, ancak bir yandan da afet sırasında karşılaştığımız rezalet ve vicdansızlık da dehşet verici; geçtiğimiz günlerde insanlığı hem yücelten olaylara hem de sayısız insanlık ayıbına tanık olduk. Hem hüzün hem de öfke hissediyorum. Öfkeliyim çünkü gerekli sorumluluklar yerine getirilseydi binlerce, belki on binlerce can kurtulacaktı… Öfkeliyim çünkü insanlar nefretini sorumlulara değil birbirlerine yöneltiyor… Öfkeliyim çünkü bu dünyada hâlâ kazançları için kolon kıran marketler, insan öldüren binaları göz göre göre inşa edenler ve o binaları onaylayan yetkililer var… Ve hüzünlüyüm çünkü ölen ve ölecek on binlerce insan son anlarını çaresizlik içinde geçirdiler, geçiriyorlar… Hüzünlüyüm çünkü ailesini kaybeden insanların, evladını kaybeden ebeveynlerin çığlıkları durmuyor… Hüzünlüyüm çünkü evim sıcak ve karnım tok.
Sarf ettiğimiz çaba, gönderdiğimiz yardım, ulaşmaya çalıştığımız insanlar… yaptığımız her şey sayısız hayat kurtarıyor, ama yine de yardıma ihtiyacı olan sayısız insan var. Omuz omuza verelim, yanımızda duranın kim olduğundansa kime yardım ettiğimize bakalım. Fakat unutmamamız ve görmezden gelemeyeceğimiz şeyler var. Yıllar boyu bitmemiş açgözlülüğün, utanmazlığın ve vicdansızlığın bir sonucudur bu ölümler. Bunları belirtmek ve unutturmamak bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için hayati önem taşıyor. Geçmişte de yaşamıştık bu felaketleri, ders çıkarılmamış. Bilim adamları uyardılar, önlem alınması lazım dediler. Ne kadar alındı? Alındı mı? Depremler olmaya devam edecek, istediğimiz kadar düşünmek istemeyelim. Bu afetlerde olan ölümleri önemli derecede azaltmak mümkün. Bu deprem için de mümkündü. Şu an kaybettiğimiz sayısız kişi hayatta olacaktı. Birçok anne-baba evlatlarını kaybetmeyecekti, sayısız çocuk annesiz-babasız kalmayacaktı. Geçtiğimiz her an bizi bu noktaya taşıdı. İster kazanç için olsun ister beceriksizlikten olsun; yanlış yapılan her bina, bu yanlış binalara verilen her izin ve şu an bu durumu inkâr eden herkes sorumludur. Bu felaket sırasında mağdurları kurtarmaya çalışan sayısız insanın karşısında; emek sarf eden kahramanlara farklı mecralardan saldıranları ve iftira atanları, başka yerlerden gelen yardım eforlarına utanmadan kendi reklamlarını yerleştiren hükümet yetkililerini, insanlıklarını bir kenara bırakıp depremzedelerle dalga geçenleri, gelecek yardımı engelleyenleri de unutmamalıyız, çünkü onlar da sorumludur. Bu sorumlular hak ettiklerini bulmadan da bu süreç bitmeyecek.
Şimdilik devam edelim çabalarımıza. Erzakları toplanma alanlarına götürenler, onları kolilerde birleştirenler, yardımları depremzede illere ulaştıranlar, mağdurları enkaz altından çıkaranlar, yardıma ihtiyacı olanları arama-kurtarma ekiplerine bildirenler, yaraları saranlar, maddi ve manevi her desteği verenler ve arama-kurtarma ekipleri: Asla kaybetmeyin bir kişiyi daha kurtarmanın umudunu. İnsan hayatının değeri sonsuzdur. Kaybında izinizin olması en kötü şeydir, kurtarmada izinizin olması ise en az o kadar iyidir. Benim hissettiklerim bunlar. Söylenmesi gereken şeyler bunlar. Yardıma devam, çabalara devam.
Herkese Geçmiş Olsun