RAFLARIN ARASINDA KAYBOLMAK: PLAK KOLEKSİYONERLİĞİNE DÖNÜŞ

Son birkaç yıldır müzik dinleme alışkanlıklarımızda tuhaf ama hoş bir değişim yaşanıyor. Dijital platformlarda sınırsız şarkıya erişebildiğimiz bir dönemde olmamıza rağmen insanlar şaşırtıcı şekilde yeniden plaklara yöneliyor. Bu ilgi sadece nostalji arayışıyla açıklanacak kadar basit değil. Hızın, bildirimlerin ve ekranların hayatımıza tamamen hakim olduğu bir dönemde, pek çok kişi müziği yeniden dokunulabilir bir halde deneyimlemek istiyor. Bir plağın kapağını açmak, pikabın iğnesini yavaşça indirmek, o ilk tık sesiyle birlikte odanın havasının değiştiğini hissetmek gibi tüm bu detaylar müziği sadece kulağa değil, yaşanan ana da sabitleyen bir durum oluşturuyor.

Plak dinlemek, insanı farkında olmadan yavaşlatan bir süreç. Dijital müzikte bir şarkıdan diğerine atlamak, albümleri hiç tamamlamadan tüketmek ya da şarkı çalarken başka işlerle uğraşmak çok kolay. Oysa plakta bu mümkün değil. A yüzünü dinleyip B yüzüne geçmek, albümü baştan sona takip etmek ve müziği kesintisiz bir bütün olarak deneyimlemek gerekiyor. Bu zorunluluk aslında çok rahatlatıcı bir hal alıyor. Gün içinde sürekli bölünen dikkatin aksine, plak açtığınızda tüm odağınız istemeden de olsa müziğe kayıyor. Belki de plakların bu denli geri dönmesinin nedeni tam olarak bu odaklanma ve sakinleme ihtiyacı.

Bu kültürün şehirdeki karşılığını görmek de mümkün. Ankara’da özellikle Tunalı çevresi, plak meraklılarının uğrak noktalarından biri haline gelmiş durumda. Tunalı’nın ara sokaklarında, büyük tabelalar arasında kaybolmuş gibi duran küçük müzik dükkanları var. Kapıdan içeri adım attığınız anda bambaşka bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Raflara dizilmiş yüzlerce plak, yıllar içinde sararmış konser afişleri ve arka planda pikaptan gelen o müzik sesi… Dışarıda trafik, kalabalık ve hızlı adımlar varken bu dükkanların içi zamanın yavaşladığı küçük alanlara dönüşüyor. Satıcıların “Ne tarz dinlersin?” sorusuyla başlayan muhabbet de bambaşka bir zevk veriyor insana. Plak aramak sadece alışveriş değil küçük bir keşif, küçük bir sohbet, küçük bir karşılaşma.

Koleksiyona başlamak için özel bir bilgiye, teknik donanıma ya da çok özel parçalar toplamaya gerek yok. Birçok kişi ilk plağını tamamen kişisel bir sebeple seçiyor, çocukken evde dinlediği bir albüm, üniversite yıllarında sürekli açtığı bir grup ya da sadece kapağı hoşuna giden bir kayıt… Başlangıç noktası ister istemez kişisel oluyor ve bu da koleksiyonun daha doğal büyümesini sağlıyor. İlk plağı eve götürüp pikaba koymak, aslında koleksiyonculuğun başlangıç adımı.

Teknik tarafı başlangıçta göz korkutsa da gerçekte oldukça basit. Giriş seviyesi bir pikap, temel bir hoparlör ve düzenli sayılabilecek bir temizlik alışkanlığı başlangıç için fazlasıyla yeterli. Zamanla “daha iyi bir iğne”, “daha güçlü bir hoparlör” gibi yükseltmeler yapılır ancak bunlar zorunluluk değil. Plakları dik yerleştirmek, doğrudan güneş ışığından uzak tutmak ve çalmadan önce hafifçe temizlemek gibi küçük detaylar, koleksiyonun yıllarca sorunsuz bir şekilde korunmasını sağlıyor. Bu bakım aşamaları, çoğu koleksiyoner için hobinin rutin bir parçası haline geliyor.

Plakların asıl büyüsü, seslerinden çok fizikselliklerinde saklı. Dijitalde bir şarkı neredeyse ağırlıksızdır ve liste içinde kaybolur, kapak yoktur, dokunacak bir şey yoktur. Oysa bir plağın kapağını elinize aldığınızda, baskı yılına baktığınızda, plağın üzerindeki küçük çizikleri fark ettiğinizde müzik bir anda soyut olmaktan çıkıyor ve gerçek, elde tutulabilir bir şeye dönüşüyor. Bu sahiplik hissi birçok insan için dijital müziğin dolduramadığı bir boşluğu tamamlıyor. Bir albümü A yüzünden B yüzüne kadar takip etmek, müziği parçalara ayırmadan bütün haliyle dinleme alışkanlığını da geri getiriyor.

Bugün plak koleksiyonerliği geniş bir topluluğa ulaşmış olsa da özünde hala kişisel bir alan yaratma biçimi. Kimi yüzlerce plak topluyor, kimi yalnızca sevdiği birkaç albümü rafına ekliyor. Koleksiyonun büyüklüğü ya da sözde değerli olup olmaması hiç önemli değil. Önemli olan, pikabı açıp ilk notayı duyduğunuz anda günün hızının biraz yavaşlaması. Plak dinlemek insanı bir anda bulunduğu mekana, bulunduğu ana sabitliyor. Belki de bu yüzden pikapların başına geçen pek çok kişi, “sanki odanın havası değişti” hissini tarif ediyor.

Bir gün bir plakçı dükkanında rastgele bulduğunuz bir albüm bile bazen insanın ritmini değiştirebiliyor. Koleksiyona başlamak için özel bir zaman beklemeye gerek yok. Bazen sadece raftan bir albümü elinize alıp “Bu evde güzel durur” demek bile yeterli. Belki de plakların asıl çekiciliği, bütün bu sadeliğin içindeki gerçekliğinde gizli.

Kaynakça

GEÇMİŞE AÇILAN BİR PENCERE: PLAK KÜLTÜRÜ — GZT (2023) 

Breaking News: Live from Life! (t.y.). Shades Müzik – Tunalı Pasajı [Fotoğraf]. 
https://breakingnewslivefromlife.blogspot.com

Pexels. (2025). People browsing vinyl records photograph [Photograph]. https://www.pexels.com

Leave a Reply