BEKLENTİSİZ BİR YAŞAM BEKLENTİSİ

Tüm düş kırıklarımızın başrol oyuncusu ve üzüntülerimizin sorumlusu bence çok basit bir fiile dayanıyor: Beklemek! Merak içinde sorguluyorum bazen yaşamımızın ne kadarı beklemekle geçiyor. Sürekli bekliyoruz isteklerimizin bir gün tamamen gerçekleşmesi için. Bahanelerin ardına sığınan kaç tane hayalimiz var acaba? Şu sınavlar bitsin yeniden başlayacağız kitap okumaya, yeni yıl gelsin de yeni dileklerimizi gerçekleştirme şansı bulalım ya da pazartesi günü bir an önce gelsin de spora başlayalım değil mi? Dünyayı gezmek istemiyorum ben diyen ve gerçekleştiren kaç kişi tanıdık ki? Herkes dünyayı gezmek istiyor da o koşturmacanın içinde kendi önümüze koyduğumuz kadar büyük engelleri bir başkası asla koyamaz. Dünyayı gezmek istiyorsak koşulların uygun olması için beklemek değil yapmamız gereken, yaşadığınız şehrin en yakınından başlamak olabilir mesela. Yarınlar yokmuş gibi yaşamak deyimi de en çok bu noktada sürükleyebilir bizi beklememeye ve yaşamaya, doya doya.

Beklemek fiilinin doğurduğu bir diğer sorun ise “beklenti”. Bu kez bir tarihi veya uygun koşulu beklemek gibi değil de yeni yıldan veya çevremizdeki insanlardan beklentiye sahip olmamız sorun yaratıyor. Hayal kırıklığıyla dans edebilecek bir terim olan beklenti bizi genelde üzüntüye sürükleyen durumun ta kendisi oluyor. Sınavından yüksek not almayı beklerken açıklanan düşük ders notumuz, yıllarca süreceğini beklediğimiz arkadaşlıkların ansızın bitmesi veya duymayı beklediğiniz ama hiç duyamadığımız bazı cümleler bizi sürükledikleri beklenti çukurlarında üzüntüye boğabiliyor. Hayal kurmazsak hayal kırıklığı da oluşmaz demek değil bu. Hayal kurabilmek bir kabiliyettir bence, evrenden talep ettiklerimizi yeniden alabilmek için sesli veya sessiz attığımız çığlıklardır hayal kurabilmek. Fakat kendimizi beklentiye düşüren herhangi bir durum hayal kurmaktan farklıdır diye düşünüyorum.

Belki çok basmakalıp gelecek kulaklara ama hayat ne yazık ki beklemek için gerçekten çok kısa. Mutluluk sırrı veya formülü olarak değerlendirilebilir beklentisiz bir yaşam beklentisi hayali. Bu yazıyı oluşturmak için yurda varabilmeyi değil ilham perilerim gelmişken gecenin bir yarısı Ankara tren yolculuğunda oluşturmayı tercih ettim. Yarın sabah şehre ulaştığımda ne olacağı veya vaktimin yetip yetmeyeceği belirsizliğine kapılmadan dönüşsün kelimeler cümlelere veya kendime vakit ayırmak için beklemeyeyim sınavların bitişini.

Kulağa bazen bencilliğin yankıları gibi gelebilir ama herkesin dünyasının merkezi kendisidir bence. Yaşadığımız süre boyunca birilerini veya birilerinin bir şey yapmasını beklemek, zamanın bir şeyleri iyileştirmesini veya mucizevi şekilde yenilikler getirmesini beklemek de kendi dünyamıza yaptığımız en büyük ihanet olabilir. Mesela zaman ne yazık ki her şeyin ilacı değildir. Kötü bir deneyimden sonra çaba sarf etmeden zamanın iyileştirmesini beklemek veya ailemizin destek sağlaması adına beklenti içerisinde olmak neyi düzeltebilir ki? Bir arkadaşın veya sevgilinin bizi sevmesini beklemek, beklentimizi karşıladığı için mutlu ediyor olabilir bizi ama gerçekten karşılıklı sevgiyi hissettiğimiz için olmalı aslında.

Beklentilerin açabileceği tüm yaraları önlemek için harekete geçme zamanı sanırım. Eğer düzenli kitap okuma alışkanlığı kazanmak istiyorsak çözümü yeni yılı beklemek değil, spora başlamak için çarşamba günü de epey uygun olabilir, dünyayı gezmeye Eskişehir’den de başlayabilirim ve de mutlu olmak için şu an çok iyi bir zaman gibi. Çözümler içimizde, benliğimizde yani orada bir yerde. Bulmak için çok uzaklara gitmeye gerek olmayabilir.

Leave a Reply