İNSANLIĞA BİR AYNA: BİTMEK BİLMEYEN BEKLENTİLERİMİZ

Her bir parçamız beklentiyle dolu değil midir? Peki neyin beklentisidir bu? İyi bir yaşam mı eş mi para mı, nedir insanoğlunun bu beklentisi, kimdendir? 

Bu soruların cevapları kişiden kişiye değişmekle beraber, beklentinin varlığı değişmeyendir. Değişmeyen; her bireyin geçmiş trenine bindiği ve gelecek durağına doğru yola koyulduğudur, yol boyu gelecek beklensinin esintisiyle içini ferahlatmaya sebep aramasıdır. Bunu bilinçli yaptığımız zamanlar olmasına karşın çoğunlukla şuursuzca beklentiye gireriz bir çok şey üzerinde. En çok da etrafımızdaki diğer insanlardan beklediklerimiz yorar bizi. Kimi zaman bir sevgi kırıntısı kimi zaman ise hak edilmiş bir beklentidir bu. En basit tabiriyle birine yaptığımız iyiliğin karşılığında bile başka bir iyiliğin beklentisi içerisine gireriz farkında dahi olmadan. Peki bu durumun bilinçaltımızda yarattığı korkunç tahribatın kaçımız farkına varıyoruz? Üzülerek söylüyorum ki neredeyse hiçbirimiz varamıyoruz bu farkındalığa. Oysa bunun bilincinde olsak, başkalarına karşı olan beklentilerimizi yok etmesek bile azaltırsak çok daha pozitif bir pencere açılacaktır hayatımıza. Bunun ne kadar onarıcı ve psikolojiyi geliştirici bir davranış olduğunu fark eden, görüp geçiren insanlar demişler ki “iyilik yap, denize at”. Ne de güzel söylememişler mi? Yaptığımız ufacık bir iyiliğin dahi peşine düşmesek, ardından beklentiye girmesek, o yaptığımız iyiliği denize atsak aslında kendimizi de o denizin ferah sularına bırakacağımızı, bir kuş kadar hafif hissedeceğimizi dile getirmeme gerek dahi yok. 

Maalesef ki bahsettiğim beklentinin insan bedenini terk etmesi ancak çocukluğunun da o bedenini terk etmesiyle eş zamanlı olarak yaşanabilir. İnsanlar ancak olgunlaşabildikleri zaman karşısındakinden beklentisini kesebiliyorlar, ona olan güvenini, umudunu ve inancını büyük ölçüde yitirirlerse ancak o zaman beklentiye girmekten vazgeçiyorlar. İnsanlığın en büyük kusurlarından biri olarak gördüğüm beklenti esintisi, başlangıçta ağustos sıcağında kalmış birini serinletircesine tatlı tatlı eser ama ardından o esinti büyür ve bir kasırga misali insanın içini üşütür, tahribatını bırakır, vereceği dersi verir ve sanki hiç gelmemişçesine geçer gider. Bu nedenle, hayatın sillesini yemiş, göreceğini görmüş kişiler dikkat ederseniz daima karşı taraftan beklentisini kesmiş olanlardır. Bu kişiler karşısındakiyle iletişim kurarken ona bel bağlamaz, varlığına bir değer atfetmez. Atfetmez ki yokluğu hayal kırıklığına uğratmasın. Aynı zamanda en mutlu en kendinden emin bireyler de bunlardır. Kendi içine dönmüş, beklenti oklarını kendi yönüne çevirmiş kişiler ne başkalarını mutlu etmekle ne de onların kendilerine vereceği mutlulukla ilgilenmezler, yalnızca o okun gösterdiği yönde sağlam adımlarla ilerlerler. 

Dilerim ki, bu yazıyı okuyanların tek beklentisi ve umudu kendi üzerinde olsun, başkalarına verdiği değer kendinden olan beklentisinin üzerine çıkmasın, terazide ağır basan taraf daima kendileri olsun.

Leave a Reply