Sömestr tatilinin ardından yeni bir öğrenim dönemine başlayan Bilkent öğrencilerinden, öyle bir kesim var ki bu onların belki de son sömestr tatiliydi. Evet, “senior”lardan yani son sınıf öğrencilerinden bahsediyorum. Mezuniyet çekimleri, balo hazırlıkları gibi tatlı heyecanların yanında onların başında öyle bir stres var ki ilk dönemden zorluğunu hissettirmeye başladığı görülmüştü. Herkes finalleri bitirip evlerine dağılırken, “Bitirme Projesi” ekipleri sunum hazırlama derdindelerdi. Bu yoğunluk bu dönem artarak devam edecek gibi görünüyor. O yüzden tüm bitirmecilere bir nebze olsun motivasyon olması adına ve henüz bitirme almamışları süreçten haberdar etmek adına, Endüstri Mühendisliği’nde geçen yılın birincileri ile bir röportaj gerçekleştirdik; onların bitirme hikayesini ve sonrasında gelen 2015 INFORMS Yöneylem Araştırması Ödülü’nün Amerika’da gerçekleşen finaline katılma maceralarını sizler için derledik.
Öncelikle röportajı yaptığım 3 kişiyi, ekibin yarısını tanıyacak olursak;
Kaan Yavuz, bir yıl Exchange’e gittiği için bir dönem uzattığı Bilkent Endüstri’den geçtiğimiz dönem mezun oldu.
Alaz Şenol da Exchange deneyimi geçirdiğinden dolayı bölümü uzattığını belirtiyor.
Ayça Karatepe ise Erasmus programına katıldığı için uzattığı bölümü, Kaan gibi geçtiğimiz dönem bitirmiş bulunmakta.
Geçen yıl 6 kişilik bir ekip olarak başladıkları bitirme projesinde neler yaşadıklarını, nasıl süreçlerden geçtiklerini sorduk:
-Proje konuları belirlenirken kendiniz mi seçtiniz yoksa okul mu dağıtıyor her gruba bitirme konularını?
Kaan: Ortalamaya ve aldığın derslere bakılarak hesaplanan bir grup puanı ile yapılan sıralama ve okulun verdiği proje listesinden bizim yaptığımız tercihlere göre bize uygun olan proje veriliyor.
Alaz: İki şekilde proje verilebiliyor. Okulun şirketlerle anlaştığı bir proje havuzu var, birincisi oradan verilebiliyor öğrencilere proje. İkincisi ise öğrencilerin staj yaptıkları şirketlerden kendi projelerini ayarlama şansları oluyor. Kaan da Pegasus’ta staj yapmıştı.
Kaan: Evet, ama biz şirkete gitmeden önce okulun dağıttığı listeye girmek istedik ama açıkçası bize verilen projeyi beğenmedik. Fazla geleneksel bulduk ve kendimizi gösteremeyeceğimiz bir proje olduğunu düşündük. Daha sonra şirkete sorduk ve Pegasus ile “Gecikmeleri azaltabilen bir proje” yapacağımız konusunda karara vardık. Bunun üzerine okulda gerekli kişilerle konuştuk ve kabul ettirdik bu projeyi.
-Anladım, yani bir şekilde kendiniz karar vermiş oldunuz proje konunuza. Peki, proje konusundan biraz bahsedebilir misiniz?
Kaan: Öncelikle gecikmeleri-rötarları azaltmak amacıyla başladık projeye, çevreden de güzel bir konu olduğuna dair tepkiler almıştık nitekim. Ancak, kendi projeni bulmanın da bazı dezavatajları var tabii. Bunlardan birisi de tam bu noktada karşımıza çıktı, şirketle sorun üzerine kesin bir sonuca varamadık ve ne yazık ki bir dönemimizi bu şekilde verimsiz geçirmiş olduk. İkinci dönem başında artık konumuz “Uçak kullanımı ile gecikmelerin arasındaki ikilem” halini alarak netleşti.
Alaz: Hem rötarı hem uçak kullanımını halledebilen bu konu daha trend olması açısından iyi oldu bizim için.
-Peki, okulda gerçekleşen Fuar’da ve INFORMS’a ilerlemenizde bu konunun büyük bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Kaan: Konunun trend olmasının Fuar’da etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Alaz: Biz zaten başından beri bu projenin her ayrıntısına çok önem vermiştik ve hiçbir şeyi atlamamaya özen göstermiştik. Okulda birinci olduğumuz sürece kadar her şey hazırdı, INFORMS için sadece ek olarak İngilizce’sini ve görünürlüğünü iyileştirmesi kalmıştı.
Ayça: Bir de tabii okuldaki daha sektör ve şirket odaklıydı; şirkete getirilerimiz, finansal değerler ve şirket bunu nasıl kullanır noktasına değinmiştik. Ama INFORMS için daha akademik açıdan bakmak gerekiyordu; bu yüzden matematiksel modellemelerimizi, literatüre katkılarımızı, üzerinde çalışılan projelere bizim nasıl bir bakış açısı ile baktığımızı ön plana çıkardık.
Kaan: Evet, ama bence okuldaki fuarda projenin “hava yolu” konusunda olması önemliydi.
Ayça: Çünkü okulda genelde üretim hatları, lojistik tarzı iş hayatında geleneksel, heyecansız denilen konularda projeler oluyordu. Ama biz de INFORMS’ta geleneksel kaldık mesela, Yöneylem Araştırması (OR) bilindiğinden beri zaten “scheduling” olduğu için merkezde. Orada hakikaten birinci olan, dereceye giren projelere baktığımız zaman; toplumsal etkileri olan, sürdürülebilirlik ile alakalı projelerdi. Buna rağmen Bilkent’teki hiçbir proje öyle değildi, biz en azından uçak konumuzla Finalist olmayı başardık.
-INFORMS’a başvuru sürecinizin nasıl geliştiğini sorsam?
Kaan: Okul seçtiği en iyi 5 takıma, siz bu projelerle INFORMS’a gidebilirsiniz deyip düşünmemizi istedi. Bizim zaten ilk dönemden beri INFORMS aklımızdaydı ve başvuruyu gerçekleştirdik dolayısıyla. Bilkent’ten daha önce ilk giden ve kazanan bir takım da olduğunu biliyorduk.
-Sizin gittiğiniz dönemde Türkiye’den Bilkent dışında bir üniversiteden gelen takımlar var mıydı?
Alaz: Koç Üniversitesi’nden bir takım vardı. Birincilik değil ama Onur Ödülü almışlardı.
-Projeye hazırlanırken ne gibi zorluklar yaşadınız?
Alaz: Şirketle ilgili bir dönem boyunca net bir beklentinin gelmemiş olması bizim için zorluklardan bir tanesiydi.
Ayça: Aslında burada sorunu bizim bulmamızdan kaynaklı da bazı gecikmeler oldu sanırım. Ama verilerin sağlanması konusunda şirket hiçbir sıkıntı yaratmadı ve ne istediysek verdiler. Bunun dışında takım dinamiğine gelirsek, bazı sıkıntılar yaşadık tabii. Bu biraz da hepimizin Erasmus’tan veya Exchange’den dönmüş ve bu sebeple yoğun dersler almış olmamız ile alakalıydı. İlk dönem projenin yük dağılımında sıkıntılar yaşasak da ikinci dönem herkesin daha çok emek vermesiyle sorunları azaltmış olduk.
Kaan: Danışman hocalarımızdan yardım alamadığımız ve kendi başımıza kaldığımız zamanlar oldu. Ayrıca, grup üyeleri olarak ortalamalarımız pek parlak değildi ve bununla birlikte bizim farklı tecrübeler olarak gördüğümüz Kulüpçülük yıllarımız, okulun bizden beklentilerini düşük tutmasına ve bize kötü proje vermesine neden oldu. Halbuki biz 3 Exchange, 2 Erasmus deneyimi ile ortalama açısından olmasa da farklı açılardan bakınca kötü bir grup değildik. Buna rağmen diğer gruplar dahi bizden çok bir şey beklemese de biz onlardan daha çok ciddiye aldık ve sonuç ile gerçekten Bilkent’in dogmalarından birine darbe indirdiğimize inanıyoruz. Hatta Bölüm Başkanı Selim Hoca bile “Gördük ki GPA ile Fuar başarısının arasında positive correlation olmak zorunda değilmiş.” demişti bizim birinciliğimiz üzerine.
-Son olarak, bu proje ile INFORMS gibi uluslararası bir deneyim yaşamanın sizlere ne kattığını düşünüyorsunuz?
Ayça: INFORMS daha çok akademik alanda büyük ses getiren bir oluşum olduğu için, akademik alanda ilerlemek isteyenler için büyük bir artı. Ama iş hayatı için çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyemem. Bunun yanında proje yapımı dersek; şirketle olan ilişkimiz, kendi aramızdaki ve şirketle olan dinamik, kurumsal iletişimler tabii ki çok şey kattı.
Kaan: Bence şöyle düşünmek lazım: Yarışmaya katılmak bir süreç ama asıl önemli süreç projeyi yapmak Ayça’nın dediği gibi. Asıl kazandıklarını orada kazanıyorsun.
Alaz: Ben yarışma ile ilgili bir şey eklemek istiyorum. Bence önemli bir network fırsatıydı. Mesela sunumu yaparken orada izleyen SouthWest diye Amerikan bir havayolu şirketi, bize gelip iş kartlarını dağıttı, sorular sordu ve ilgilendi.
Kaan: Ayrıca orada INFORMS’un Yönetim Kurulu ile tanıştık, yemek yedik. Merak ettiklerimi sorma fırsatı buldum. Güzel bir deneyimdi.
Bize bu detayları verip, herkesin bilgilenmesine vesile oldukları için grup üyelerine teşekkürler. Ne yazık ki röportaj sonrası dikkat çekilmesi gereken bir olay karşımıza çıkıyor ki: Bölüm Başkanı dahi GPA ile proje başarısının arasında kurulmaya çalışılan ilişkiyi yok saysa da hala Bilkent’te bitirme projeleri dağıtılırken gruplara sırf GPA’leri düşük diye güçlü projeler verilmemeye devam ediliyor, insanların potansiyelleri not ortalaması ile sınırlandırılıyor. Umarım ileride bu sorunda da bir gelişme kaydedilir ve daha nice bu arkadaşlarımızın gerçekleştirdiği gibi başarılar görürüz.