Josef K. ile tanışın. Otuz yaşında, bir bankada çalışan, farklı insanların içinde oturduğu kiralık bir evde yaşayan, hayatı sürekli ve düzenli bir rutin içinde geçen bir bekar… Bir sabah onun içi her şey değişecek ve rutin hayatı bir bilinmezliğe sürüklenecektir.
Kafka’nın “Dava” (Der Prozess) isimli, mutlaka okunması gereken kitaplar arasına girmiş klasiğini henüz bitirdim. Ağır ve anlaşılması güç olmasını beklerken, Kafka’nın çoğu kitabında olduğu gibi “Dava”da da baş karakterin korkuları, gelgitleri ve çöküşü akıcı bir dille anlatılmış. “Dava,” kısaca, çaresiz bir adamın hikayesi.
Joseph K. bir sabah uyandığında henüz kahvaltısını yapmamışken, tutuklanmış olduğunu evine giren birkaç memurdan öğrenir. Söylediklerine göre eve gelen bu alt düzey memurlar K.nın suçunu bilmemektedir ve aslında kitap boyunca hiçbir zaman ortada olmayan bir suçtur bu. K.nın suçu, sadece, varlıklarının bile şüpheli olduğu üst düzey yargıçlar tarafından bilinmektedir. Bu süre zarfı boyunca K., her zamanki yaşantısına devam edecek, işine gelip gidecek ama bir yandan da bu belirsizlikler içindeki “dava” onun hayatının bir parçası olacaktır. K. suçunun ne olduğunu asla öğrenemeyeceğini anlayınca, bu davadan nasıl kurtulabileceği konusunda çaresiz bir arayışa girer. Daha fazla şey öğrenmeye başladıkça gerçekler onun için daha da şaşırtıcı bir hal alacaktır. Davadan beraat etmek mümkün değildir, eğer dava açılmışsa eninde sonunda bu kişi suçlu bulunacaktır.
“Tek kişi miydi? Birçok kişi miydi? Mantık ne kadar sarsılmaz olsa da yaşamak isteyen bir insanın önünde duramazdı. Şimdiye kadar yüzünü hiç görmediği yargıç neredeydi? Bir türlü çıkamadığı o yüksek mahkeme neredeydi?
Bütününe bakıldığında, kitap yozlaşmış bir hukuk sistemine yapılan göndermelerle dolu. Her hafta düzenli olarak mahkemeye gitmesi istenen K.ya hiçbir saat söylenmez. Bazı haftalarda mahkeme toplanmamıştır bile. Yargıçların kitaplarını bulan K. içlerinde çocuk çizimleri olduğunu görür. Sürekli bahsedilen “üst düzey” insanlar hiçbir zaman ortada yoktur. Dava K.nın hayatını ele geçirmiştir. K.ya yardım etmek isteyen amcası onu bir avukatla tanıştırır. Bu avukat kötürümdür. Hukuk sisteminin başka bir hasta ayağını temsil etmektedir. K. davadan kurtulabilmek için her türlü umuda sarılır. Yargıçlarla iyi ilişkileri olan bir ressamdan yardım ister. Zira davanın seyri tamamen yargıçların “keyfine,” iyi ilişkiler kurdukları kimselerden aldıkları “yardımlara” bağlıdır.
K. için üç ihtimal vardır: Beraat etme bunlar arasında değildir. Şartlı beraat durumda ise dava her an tekrar başlayabilir ya da sürüncemede kalma, yani yargıçlarla iyi ilişkiler sayesinde davanın seyrinde herhangi bir değişiklik olmadan askıda kalması…
Ne için mücadele ettiğini bilmeden sadece çaresizce içine sürüklendiği bu durumdan kurtulmaya çalışan K. bir uçuruma sürüklenmiştir.
Geleceği öngören ve hatta Nazi Almanyasına dair bir önsezi barındırdığı düşünülen bu roman aslında çok uzun bir zaman önce, 1925 yılında yazılmış. Kafka sözde kurallara göre dönen bir çarkta, sıradan bir insanın nasıl kaybolduğunu ve harcandığını ismi bile belirsiz olan K. karakteri ile anlatıyor. Güç figürü devlet; anlaşılmaz kısıtlamalar ve bürokrasi yığını olarak karşımıza çıkıyor.
Kitaptaki her karakterin de bu çarkta ve bilmecede farklı bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz.
K: “Beni bekleyen tehlikelerden söz etmeyin artık. Tehlikeden ancak kendim istersem korkarım.”
“Yalan, dünyanın düzenine dönüşüyor.”
Ressam: “Şimdi şurada bütün yargıçların resimlerini bir tuvalin üzerine çizsem de karşılarına geçip kendinizi savunmaya kalksanız, gerçek bir mahkeme önündekinden daha çok başarı kazanırdınız.”
Rahip: “Her şeyin gerçek olduğunu kabul etmek gerekmez, gerekli olduğunu kabul etmek yeter.”
Avukat: “Çoğu zaman özgür olmaktansa zincire vurulmuş olmak daha iyidir.”
Bu yazı; Kafka’nın başta adalet, özgürlük gibi kavramlar olmak üzere daha birçok yapıyı sorguladığı klasik eseri “Dava”yı okumak için umuyorum ki sizlere motive edici bir başlangıç sunmuştur…