Anayasa Yenileniyor: Erdoğan’a Yol Açmak mı? Hukuku Güçlendirmek mi?

Bilindiği üzere, 22 Mayıs 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu ve Türkiye’nin 20 yıllık bir anayasa ile yönetilemeyeceğini belirten açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklamanın ardından ülkedeki bazı kesimler, yeni anayasa söylemi hakkında ihanet belgesi yakıştırması yaparken bazı kesimler yeni anayasanın bir ihtiyaç olduğu söyleminde bulundu. Yeni anayasa tartışmalarının giderek yoğunlaştığı bu dönemi anlayabilmek için öncelikle anayasanın tanımına, 1982 Anayasası’nın yapım sürecine, geçirdiği değişimlere ve Türkiye’de demokrasinin uğradığı aşamalara göz atmak gerekir. Bu çerçevede, 2017 anayasa değişikliği ile birlikte belirginleşen dönüşümün ardından, günümüzde yeni anayasa sürecinin yaratabileceği olası riskler değerlendirilmelidir.

Kısaca Anayasa

Anayasa, en basit tabiriyle herkesin uyması gereken birtakım kurallar bütünü olan hukukun genel kurallarını çizen ve herkes bakımından bağlayıcı olan hukuki norma verilen addır. Hans Kelsen’in de belirttiği üzere, anayasa hukuk düzeninin temeli olup onun üzerine yükselen bir yapı gibidir. 

Anayasa, bir hukuk metni olmasının yanı sıra toplumsal bir uzlaşma metnidir. Bu metin ile egemen erkler arasındaki ilişki, halkın hakları ve yükümlülükleri ile yeki sahiplerinin sahip olması gereken prensiplerin içeriği belirlenir. Bu uzlaşma metnindeki temel amacın, yetki sahibi olanların keyfiliğinin önlenmesi, dolayısıyla hukuk devleti ve eşitlik gibi prensiplerin sağlanması olduğu söylenebilir.

Mevcut Anayasamız  

Halihazırda yürürlükte olan anayasamız olan 1982 anayasası, 80 darbesinden sonra yapılmıştır. Bu anayasa 2001’e kadar, ruhu itibariyle yasaklayıcı bir içeriğe sahiptir. Öyle ki, haklar ve özgürlüklerin kısıtlanması konusunda toplumsal sözleşmenin yönetenler tarafında olanlara tanınan hareket alanı, yönetilenler tarafındakilerin alanına göre orantısız bir şekilde daha geniştir. Bu durum, var olduğu iddia edilen demokrasinin varlığını sorgulatıcı niteliktedir. 

Demokrasilerin olmazsa olmazı olarak görülen yargı bağımsızlığının, her ne kadar var olduğu söylense de, bu anayasanın yürürlüğe girdiği ilk zamanlarda ve sonrasında sağlanmadığı görülmektedir. Bu duruma örnek olarak darbenin başı ve sonrasında seçim yapılmaksızın cumhurbaşkanı olan Kenan Evren’in yargı hakkında söylediği “Yargı, yürütmeye köstek olmamalı.” yönündeki ifadesi gösterilebilir. 

Öte yandan, 2001’e kadar temel hak ve hürriyetler bakımından çifte sınırlamanın olması,yani hakların hem ilgili maddelerdeki özel sebeplerle hem de kamu güvenliği gibi genel sebeplerle kısıtlanabilmesi, anayasanın 82-2001 arası sahip olduğu ruhu gözler önüne sermektedir.

Anayasanın ruhunun değiştiği yıl olarak belirtilen 2001 yılında yapılan anayasa değişikliği sürecinde, İbrahim Kaboğlu’nun ifadesine göre, siyasilerin Kopenhag Kriterlerine uyum çabası, anayasanın toplumsal bir uzlaşının ürünü olması gerektiği görüşüne ağır basmıştır. 

2001 değişikliği ile beraber kamu güvenliği gibi sebepler, temel hakların sınırlandırılmasının sebepleri arasından çıkarıldı ve yönetenler bakımından yetkinin kötüye kullanılması yasağı getirilerek sözleşmenin iki tarafındakiler bakımından yukarıda bahsedilen hareket alanı, dengelenmeye çalışılmıştır. 

Bu değişiklik ile 2001’den önce kısıtlamacı bir ruha sahip olan anayasa, daha özgürlükçü bir ruha bürünmüştür. 

Demokrasinin Kan Kaybı

Ancak 2007’de mevcut iktidar partisinin belki de gücünün doruk noktasına ulaşması ve sonrasında bu gücün aşağı yukarı aynı oranda devam ettirmesi, ülkede anayasal düzlemde yürütmenin güçlenmesi ve yargıya müdahaleleri doğurdu. 

Yürütmenin güçlenmesine örnek olarak 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TCMB başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden alması ve 2025 yılında geçirilen torba yasa ile Erdoğan’a Devlet Denetleme Kurulu’ndaki her kamu görevlisini görevinden alabilme yetkisinin verilmesi gösterilebilir.

Yargıya yapılan müdahale ile ilgili olarak öncelikle “court-packing” kavramını açıklamak daha faydalı olacaktır. Court-packing esasen yüksek yargı organlarındaki üye sayısının artırılıp azaltılarak yürütmedeki partinin yargıda “temsilini” değiştirmektedir.

Court-Packing’i anlatan bir görsel

Bunu somutlaştırmak adına şöyle bir senaryo kurulabilir: İktidar partisi A’nın meclisteki koltuk sayısı oran olarak %52’ye denk geliyor ve ülkenin anayasasında yapılan değişiklik ile parlamentoya Anayasa Mahkemesi’ne 3 üye atama hakkı veriliyor. Parlamentoda halihazırda çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisinin gösterdiği adaylar Anayasa Mahkemesi’ne üye olarak atanacak çünkü parlamentoda çoğunluk A partisinin. Ek olarak parlamentoda çoğunluk olan parti, iktidarı da elinde bulundurduğu için erkler arası ayrılık ortadan kalkmış olacak ve iktidar partisi kendi görüşü çerçevesinde yargıdan karar çıkarma adına güçlü kartlara sahip olacak.

Ülkemizde de 2010 yılında court-packing kapsamında AYM’nin ve HSK’nın üye sayısı artırıldı. Bu yargıya müdahalenin emekleyen adımları gibiydi.

İlerleyen yıllarda, 2017’de yapılan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi ve yürütme artık hiç olmadığı kadar güçlüydü. Çünkü öncesinde meclisin güvenoylaması aracıyla hükümeti denetleyebilmesi kaldırıldı ve cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanların yüce divana sevki için gereken oran, halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile aynı olacak şekilde öngörüldü.

2017 değişikliği sürecinde TBMM

Ek olarak, idare içindeki RTÜK, EPDK, Rekabet Kurumu ve YÖK gibi kurumların başkanını atama yetkisi doğrudan cumhurbaşkanına verildi. 

Yürütmenin güçlü olmasının belki de en uç noktası, Cumhurbaşkanının AYM’nin kararlarına uymayacağını ve AYM’nin verdiği kararları, kendisinin hazmedemediği yönündeki ifadeleridir. 

Bunun yargının bağımsızlığı, dolayısıyla demokrasinin ölüm fermanı olarak değerlendirilmesi orantısız olmayacaktır

Çünkü Anayasa Mahkemesi bu ülkenin yüksek mahkemelerinden biri olup kararları herkesi bağlar ve mutlaka uygulanması gerekir. Ancak Cumhurbaşkanı, anayasanın 153.Maddesinde açıkça belirtilen bu maddeye aykırı hareket etmiştir. 

2023 seçimlerinde Hatay milletvekili olarak seçilen ve mahkumiyeti onanan Can Atalay’ın vekilliğinin verilmesi yönünde karar veren AYM’nin kararına, Yargıtay 3.Ceza Dairesi tarafından “yok hükmünde” olduğunu belirtilerek uyulmaması, bazı kesimler tarafından Erdoğan’ın iradesinin yargıya yansıması olarak değerlendirilmektedir.

Yeni Anayasa Sürecinin Tartışıldığı Dönemin Gündem Ana Başlıkları 

Yeni anayasanın tartışıldığı bugünlerde gündemdeki en çarpıcı konulardan biri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağı meselesidir. 

Anayasa’nın 101. maddesi, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini açık bir şekilde belirtmektedir. Erdoğan, 2014 ve 2018 yıllarında iki kez seçildiği için, bu maddeye göre yeniden aday olamaması gerektiği öne sürülmektedir. Ancak son günlerde kamuoyuna yansıyan haberlerde, anayasanın ilgili maddelerinde yapılacak bazı değişikliklerle bu sınırlamanın aşılmasının planlandığı iddia edilmektedir. Özellikle “cumhurbaşkanı” ifadesinin “başkan” olarak değiştirilmesi gibi sembolik görülebilecek bir değişikliğin, görev süresinin sıfırlanması anlamına gelip gelmeyeceği tartışma konusudur.

2023 genel seçimlerinde de benzer bir tartışma yaşanmış ve 2014 ile 2018’de iki kez cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın 2023 seçimlerinde aday olmasının anayasanın 101.maddesine göre mümkün olmaması gerektiği anayasa profesörleri tarafından dile getirmişti.

Bu noktada Bilkent Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Prof. Dr. Ece Göztepe Çelebi’nin şu ifadesi dikkate değerdir:

2014-2018 dönemlerinde iki kez seçilen Cumhurbaşkanı, Meclis’in erken seçim kararı vermesi halinde üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olabiliyor. Ama eğer seçimlerin yenilenmesine kendi karar verirse ve ikinci dönemindeyse, üçüncü defa aday olma şansı yok. Herkes gerçeğin yarısını söylüyor.”

Ancak YSK verdiği kararda, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği ilk yıl olan 2014’te hükümet sisteminin parlamenter sistem olduğunu, 2017’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiği için 2018’de seçilmesinin yeni hükümet sistemi içine 1. adaylığı olduğunu ve Erdoğan’ın bu sebeple 2023 seçimlerinde aday olmasının anayasa aykırı olmadığını belirtmiştir. YSK’nın 2023’te yaptığı bu absürt yorumdan hareketle yeni anayasada “cumhurbaşkanı” ifadesinin “başkan” olarak değiştirilmesinden sonra, yeni cumhurbaşkanı tanımından dolayı, Erdoğan’ın yine aday olmasına yasal dayanak oluşturulmak istendiğinin iddia edilmesi tutarsız gözükmemektedir.

Yeni Anayasanın Olası Tehlikeleri

Ülkemizde 2007’den sonra güçlenmeye başlayan ve yargıya müdahalesi git gide artan yürütmenin ve yürütmenin mensup olduğu partinin yeni anayasa çalışması yapması, çoğulcu demokrasilerin azınlık sesleri koruması ilkesine yönelik bir tehdit olarak değerlendirilebilir.

Demokratik bir anayasa eşitlik, adalet ve azınlık görüşlerinin korunması esaslarını benimsemelidir. Ancak mevcut iktidarın geçmişteki söylem ve pratiklerine bakıldığında, demokratik esaslara sahip bir anayasanın yapılmasının hedeflendiği söylenemez. 

İktidarın yeni anayasa için “sivil anayasa” söyleminde bulunmasına karşın yeni anayasa sürecinde sadece kendi ittifak ortaklarını sürece dahil etmesi, bu anayasa taslağına “toplumsal uzlaşı” ve “toplumsal sözleşme” niteliği kazandırmaktan uzaktır.

Öte yandan, her ne kadar sadece bir kelime değişikliği gibi dursa da “cumhurbaşkanı” ifadesinin “başkan” ifadesiyle değiştirilmek istenmesi, Cumhurbaşkanının görev süresini sıfırlama olanağının doğmasına sebep verecektir. Bu durum, anayasanın işlevsizleştirilmesine, dolayısıyla can çekişmekte olan demokrasinin ölmesine sebep verebilecektir. 

Unutulmamalıdır ki, anayasa bir devletin karakterini belirler. O karakter, kişilere göre eğilip bükülebiliyorsa orada hukuk değil, keyfilik hüküm sürmeye başlamış demektir. Bu nedenle yeni anayasa süreci, sadece hukuki değil, aynı zamanda tarihsel ve vicdani bir demokrasi sınavıdır.

KAYNAKÇA:

https://ayam.anayasa.gov.tr/media/6326/turgut_tan.pdf

https://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2002-20023-796

https://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/anyarg19/kaboglu.pdf

https://tr.euronews.com/2024/02/15/erdogan-anayasa-mahkemesinin-almis-oldugu-bu-kararlari-hazmedemiyorum

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-48893168

https://www.bbc.com/turkce/articles/czxk4pk76yko

https://www.rutgers.edu/news/what-court-packing

https://www.gazetepencere.com/gundem/cumhurbaskani-ifadesi-baskan-olarak-degisecek-iddiasi-659957h

https://tr.euronews.com/2023/01/04/meclis-erken-secime-evet-demezse-erdogan-meclisi-feshedip-ucuncu-kez-aday-olabilir-mi

https://www.bbc.com/turkce/articles/clkwdjxd32eo

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38632468

https://enment.dpdns.org/products.aspx?cname=roosevelt+court+packing+plan&cid=29&url=www.maskim.com.tr/hakkimizda.aspx

Leave a Reply