Bu yazıma iki ayrı Gelibolu’yu anlatacağımı söyleyerek başlıyorum. Bir Trakyalı’nın ağzından doğal güzelliğiyle Gelibolu, diğeri ise bir askerin gözünden tarihin yazıldığı Gelibolu yarım adası… Bu ilk yazımda Trakyalıyım.

 

Gelibolu’nun Selamı

Gelibolu’yu ilk gördüğünüz anda -Anadolu’daysanız ya Lapseki’den arabalı vapurla geçiyorsunuzdur, ya Çardak’tan motorla ya da zaten Avrupa Yakası’nda olduğunuz için aracınızın camından bakıyorsunuzdur- Gelibolu size gülümser ama bu öyle alaycı ya da kötü bir gülümseme değildir, aksine şefkatli ama oyuncudur. Çünkü Gelibolu’nun içi dışı birdir. Bunu ilk andan anlarsınız, Lapseki’de GESTAŞ yetkilisinden vapura bilet alırkenki “Ooşgeldiniiz kaç kişilik bilet vereyim?” deyişinden “Araba da geççeek mi?”sindeki samimiyetinden anlarsınız. Çardak’ta tırları, kamyonları ve bir sürü küçük arabayı motora ucu ucuna yerleştiren en fazla 20 yaşındaki adama bakarken yüzünüzdeki hayretten anlarsınız, bir anda ayak uydurdunuz. Denizin ortasında giderken Gelibolu gittikçe büyür ve işte sizi selamlar tüm girintileri ve çıkınıtlarıyla arabalının yanaşacağı iskelesi ve arkasındaki iskele meydanıyla, meydanın tam arkasında Piri Reis Kalesi ve müzesiyle, sol tarafında dondurmacı ve çay bahçeleriyle dolu yürüyüş yoluyla, sağda eski fabrika, öğretmen evi, sahil yolu ve Hamza Koyu’yla…

 

Gelibolu’da Kısa Bir Tur

İskele’ye indiniz, kısa bir “çevremizi tanıyalım turu” yeni bir yere gittiğinizde yapılacak en eğlenceli ve mantıklı şeydir. Ben şu güzergahı izlemenizi öneririm: İskele Meydanı tam karşınız, göbekten sağa doğru bir tur planlayın, eğer güneş batmak üzere ise sona bıraktığım sol tarafının turunu güneşin batışını izlemek için öne alabilirsiniz. Sağ tarafta, Piri Reis Müzesi ve iç limanla başlayın turunuza. Sonra tam kalenin yanındaki balık halini bir turlayın, özellikle yaz aylarında her sabah taze balık bulunan hal çok güzel bir uğrak noktası, halden çıkmadan önce tam önündeki meydanda Venezüellalı bir heykeltraş olan İtilio Dàrrigos’un heykelini görmeden geçmeyin. Halden çıktıktan sonra düz devam ederken solda Roma Dondurmacısı var, buradan geçerken bir kaç top dondurma alarak turunuza devam edebilirsiniz, değişik tatlarıyla gezinize ayrı bir zevk katacaktır. Roma Dondurmacısı’nın tam karşısında Gelibolu’nun yerel lezetlerinden birine rastladınız bile, tuzlu balık, ama tuzlu balığı almanız gereken yeri yerel lezetler kısmına saklıyorum.

405Roma Dondurmacısı’nın soluna döndüğünüz zaman Gelibolu’nun çarşısını göreceksiniz, çarşıdan gezinerek yukarı çıkmaya başlayın, etrafınıza iyice bakın, solunuzda yine bir yerel lezzete olan peynir helvacısını göreceksiniz, ama mutlaka Zafer Pastanesi’ninkini deneyin, içine girip bir porsiyon helvanın ve sıcacık ortamın keyfini çıkarın. Çarşıyı tamamen gezin- sol taraftan gidip sağdan gelerek, sonra geri dönün. Tekrar Roma Dondurmacısı’nın önüne gediğinizde sola  doğru karşı taraftan devam edin ve sağ tarafta ilk deniz gören sokağa sapın. Şimdi sahil yolunun girişindesiniz, yolu takip edin. Etrafınıza bakının ve kokuları içinize çekin, deniz ve balık… Sağ tarafınızda bu seneki depremden zarar gördüğü için mühürlenmiş eski tuzlu balık fabrikasını göreceksiniz. Sonra yola devam edin, Eski Mehmetçik Gazinosu’nda bir keyif çayı için, gezinizin devamında Gelibolu’nun en güzel özelliklerinden birinin tadını çıkarın, sahilinin her yerinden denize girilebilmesi… İsterseniz kayalardan merdivenle, isterseniz tramplenle, isterseniz kumsalda denizin tadını çıkarın. Yürüyüşünüzün ortasında bir çay bahçesine rastlayacaksınız, burası gezimizin yine bir odak noktası… Buranın sol tarafındaki yokuş Gelibolu Feneri’ne çıkar. Yukarı çıkarken sol tarafınızdaki Çilehane de Gelibolu’nun tarihi yerlerinden biridir. Yukarı fenere çıktığınızda tarihi fener ve muhteşen hamza koy, sahil yolu ve boğaz manzarası ayaklarınızın altına seriliyor, yine burada da çay bahçeleri var veya Gelibolu Belediyesi’nin koyduğu banklar buranın keyfini çıkarmak için harika. Tekrar aşağı dönerken sağ tarafınızda Bayraklıbaba’nın türbesini göreceksiniz. Bir bayrak  asarak adak adyabilirsiniz.

 

2013-08-21-204Aşağı indikten sonra sahil yolundan gezinize devam edin ve Dumlupınar denizaltısının anıtını gezin. Biraz ilerisinde bir iskele göreceksiniz, günün her saatinde oltalarını kapıp gelmiş balıkçıları gözlemleyip onlarla sohbet edebilirsiniz. Geldik sahil yolunun incisine: Hamza Koy… buradaki çok sayıda kafe lokantaya geçmeden önce buranın yukarısında olan Gelibolu Mevlevihanesi‘ni ziyaret etmeyi unutmayın. Tekrar Hamza Koy’a geri dönün, güzel ve keyifli hafif bir şeyler yiyin. Ama doymayın, enerji toplayın. Tekrar sahil yolundan iskele meydanına dönün çünkü bu sefer sol tarafı gezeceğiz. Daha gezmeye başlamadan iskelede yürüyüş yoluna girişinde istediğiniz yerde Gelibolu’nun meşur sardalyalı balık ekmeğini yiyin ve denizin tadını çıkarın. Tekrar bir yürüyüş için hazırsınız artık, yürüyüş yolundan devam edin. Hediyelik eşya standlarına bir göz atın, çok ilgi çekici parçalar bulabiliyorsunuz. Giderken etrafınızı seyredin ve döniüşte bir keyif çayı için kendinize bir yer seçin. Yolun bitimine kadar gidin, yazın kurulan luna parka isterseniz uğrayın ve gününüzü burada tamamlayın.

 

Yerel Lezzetler

Peynir Helvası: Tuzsuz peynirden yapılan ağız sulandıran bu yöresel tatlıyı denemeden geçmeyin. Gelibolu’nun en iyi peynir helvacısı Zafer Pastanesi’dir. Çarşının içinde kendizi biraz şımartın ve bir porsiyon helva yiyin.

ozcanlar1

Tuzlu Balık: Gelibolu’da yöresel lezzetler deyince akla gelen ilk şey denebilir. Tuzlu balık tadılmadan geçilmemesi gereken bir lezzettir. Gelibolu ve tuzlu balık deyinceyse akla iki büyük marka gelir: Yakşi ve Alaeddin… Mağazalarının yerini sorarak öğrenebilirsiniz.

29-yakc59fisardalya-vert         ozcanlar2-vert

 

Roma Dondurmacısı: Buranın değişik tattaki dondurmalarını denemeden geçmeyin. Sakızlı, krokanlı v e kahveli dondurmaları özellikle bir harikalar. Hem İskelede hem çarşını girişinde mağazası vardır ama saat 4’ten önce gidecekseniz iskeledekinin açılmamış olma ihtimali var, bu küçük ipucuna dikkat edin.

Sardalya: Gelibolu’da sardalya deyince bir çok çeşidi akla gelir. Bunların ilki Gelibolu’nun meşhur Sardalya Festivali’nde yapılan boklu kebaptır. Her sene festivale bir kaç ton sardalya gelir ve festivalin ikinci günü halin önündeki yol boyunca balıkçılar mangalların üzerinde sardalya pişirirler ama sardalya miktarı her sene o kadar çok olduğu için balıkların ayıklanması mümkün olmuyor. Gelibolu halkı buna çare olarak ayıklamadan pişirmeyi şeçmiş ve ekmeğin arasına gelen ayıklanmamış sardalyaya da boklu kebaba adını takmış. Aslında yemesi kulağa zor veya tadı kötüymüş gibi gelse de tadı cidden çok güzeldir ve yemesi çok kolaydır. Sadece ekmeği açıp balığın kılçığının üzerindeki kısmı ayıklamanız yetiyor. Pişerken iç organlarının kalışının balığa verdiği aroma ayrı bır deniz tadı ve değişik bir lezzet sunuyor.

İkinci çeşit yukarıda bahsettiğim tuzlu balıktır.

Üçüncü çeşit ise hemen hemen her zaman bulabileceğiniz iskele tarafında çokça satılan balık ekmek tarzı sardalyadır. Bu çeşitteyse tamamen ayıklanmış balığı ızgara yapıp ekmek arasında sunarlar.

Mevlevi Tatlısı: Bu son yerel lezzetimiz… Bu tatlı tamamen doğal, şeker, un, yağ ve tuz içermeyen, Glutensiz bir tatlıdır. Sadece Gelibolu`ya özel olan tatlıyı çoğu pastanede bulabileceğiniz gibi kendi mağazasına özel olarak da gidebilirsiniz.

Gelibolu’nun gezilecek yerleri ile ilgili daha fazla bilgi için yazı dizisinin 2. yazısını takip edebilirsiniz.

Gelibolu Belediyesi internet sitesi

 

 

Leave a Reply

1 comment

  1. Hülya YILDIRIM

    Gelibolu, ancak bu kadar güzel tariflenebilirdi. Şu anda Gelibolu’da olmak, anlatılan güzelliklerin her birini doya doya yaşamak isterdim…
    Bu güzel paylaşım için Ece Begüm Hanım’a selamlarımı iletiyorum.