Haruki Murakami’den “Tuhaf Kütüphane” ve Osmanlı’da Vergi Tahsili

Bir Japon çocuğunun Türk vergi tahsildarlarını merak etmesi “tuhaf” değil de nedir?

“Tuhaf Kütüphane” uğursuz ve karanlık bir çocuk masalı ve öğrenmenin tuhaflığıyla ilgili bir büyüme hikâyesi. Murakami, alışılagelmemiş garip metaforlarıyla ve edebi araçlarıyla meşhur bir yazar. Murakami’nin hiçbir işi tek bir şey hakkında değildir, genelde okuyucuya geniş bir olay örgüsüyle beraber bir deneyim sunar. Rüyaların, hayaletlerin ve mitolojinin bol bol yer bulduğu öyküleri gerçeküstü detaylarla bezelidir. “Tuhaf Kütüphane” de bundan farklı değil. Murakami, kendine has özelliklerini, masalcılığın getirdiği yüzeysellik ve sembolizmle beraber daha üst seviyelere çekerek kendine has üslubunun konsantre bir halini sunuyor okuyucuya. “Tuhaf Kütüphane” bir rüyanın içine davet ediyor okuyucuyu;  bazı şeylerin çözüldüğü gerçeküstü bir rüyaya. Türkçe baskısında yine Kat Menshik’in illüstrasyonları kullanılmış ve bu karanlık rüyanın görselleştirilmesi sağlanmış.

Strange Library open

“Tuhaf Kütüphane”nin ana karakteri olan çocuk, Osmanlı Vergi Tahsili hakkında bir şeyler öğrenmek için kütüphaneye gider ve kötü kalpli bir kütüphaneci tarafında esir alınır. Kütüphanede gizemli bir labirent ve bunun sonunda onu bekleyen karanlık bir hücre olduğunu görür. Kötü kütüphaneci kitapları ezberlemesini söyler ona, kitapları ezberlediğinde de yiyecektir onun beynini. Hücrede onu sessiz bir kız çocuğu ve nazik Koyun Adam ara ara ziyaret eder. Bu gibi masalsı ögeler bir noktadan sonra karanlıklaşmaya başlıyor, bir noktadan sonra Murakami’nin metaforlarına hâkim olmaya başlıyor okuyucu. Bu nokta da hikayenin sonu oluyor. “Tuhaf Kütüphane” aslında sonuyla anlam kazanan ve gerçeklikle bağdaşan bir yapıt.Her masalda olduğu gibi biraz derinleri kazarsak bu masalın da bir mesajına ulaşılabiliriz.

Çözümlemek gerekirse; ana karakter, annesinin ölümünün üstesinden gelmeye çalışmaktadır aslında, hatta belki de annesi küçük yaşta ölmüş bir yetişkindir. Küçükken beslediği sığırcık kuşu bu öyküde sesiz bir kıza dönüşerek ona hücreden çıkmasına yardım eder. Annesinin ölümü, aslında ezberlemesi gereken vergi tahsil kitaplarıdır. Ölümü öğrenmesi gerekmektedir. Aradığı kurtuluşu ancak eski anılarına bir ziyaretle birlikte çocukluk travmasını görselleştirip, kederinin labirentinden çıkışı nazik Koyun Adam ile bulabilir. Bu noktada onun hücreden çıkarken ayakkabılarını geride bırakması hüzünlü bir ayrıntıdır. Büyüdüğümüzde ayakkabılarımız bize olmaz, çocuklar sık sık ayakkabılarını yeniler. Tuhaf Kütüphanenin ziyaretçisi de travmasından kaçarken ayakkabılarını geride bırakmış, büyümüştür.

PicMonkey Collage

Öğrenmek bizi olgunlaştırır mı? Hayatlarımızda belki de tek kesinlik olan ölümün öğrenilmesi hayatın kaçınılmaz bir gerçekliğidir. Bütün anneler ölür, bütün masallar sona erer. Ölümü kavramaya çalışmak sıkıcı veya tuhaf mıdır?

Tuhaf olan hayatın kendisidir aslında. Çocukluğumuz, kişiliğimizi şekillendirir ve garip olan bunda bizim pek de söz sahibi olmayışımızdır. Osmanlı vergi tahsildarlarıyla ilgili üç kitabı ezberlemeye çalışmak da ölümü anlamaya çalışmak kadar tuhaftır. Rüyalar ölüm kadar gerçektir. Osmanlı vergi tahsildarı ve onun yaşadığı İstanbul, “Tuhaf Kütüphane”deki Koyun Adam kadar gerçektir.

917JN++YxjL

Hepimiz bazen küçüklüğümüzü ziyaret edip karanlık anılarımızla yüzleşmek isteriz. Murakami, burada anılarımızdaki gölgelerin aslında biraz sevgi ve cesaret ile aydınlanabileceğini söylüyor. Kabusa dönüşen, gözlerimizi kapattığımızda yüzümüzü ekşiten anılar, bizleri korkutan yaşlı kütüphanecilerdir. Küçükken bizi ısıran yeşil gözlü siyah köpeklerdir, kafesinden kaçan kuşlarımız, bazen de kaybettiğimiz yakınlarımızdır. O kitapları biz de ezberleyebiliriz aslında, acıları biz de kavrayabiliriz. Tek gereken şey ise biraz şefkat, nezaket, belki de aşktır. Belki ayakkabılarımız hep geride kalacak, aklımızın bir köşesinde hiç öğrenmemiş olmayı diliyor olacağız. Çocukluk ayakkabılarımızı giymek isteyeceğiz. Öğrenmek istemeyeceğiz ama belki de öğrenmek kütüphaneden çıkmanın tek yoludur. Acıyla, kederle ve bizi biz yapan karanlık ayrıntılara karşı durarak labirentin çıkışına varabiliriz. Bilmediğimiz şeyler varsa, kendimiz, çocukluğumuz ve gerçekle ilgili,  öğrenmeye çalışmamız gerekir, ne kadar tuhaf da olsa. 

Görsel kaynakları:

http://www.theoxenofthesun.com/2014/12/haruki-murakami-strange-library-signed.html

 

Leave a Reply