Arkadaş ortamında çokça konuşulan konulardandır diziler. Kimileri yeni çıkan her diziden haberdardır, kimileri ise efsaneleşmiş ya da klasikleşmiş dizileri izlemeyi tercih eder. Konu olarak da her kişinin tercihi farklıdır elbette. Dizi seçimi konusunda çok klasikleşmiş olan bir ayrım daha vardır: yerli ve yabancı diziler.
Bazı insanlar yerli dizilere ön yargıyla yaklaşır. Bu, o kişinin sözde “elit olma” çabasından kaynaklanabileceği gibi, gerçekten ön yargılı olmadan, haklı gerekçelerle yerli dizilerden uzak duranlar da mevcuttur. Senaryoların tekdüzeliği, hikayelerin yavaş ilerleyişi, her bir bölümün Hollywood filmlerinden daha uzun sürmesi, yerli dizilerden uzak durmak için gayet mantıklı sebeplerdir. Sezonlar boyu diziyi devam ettirme çabaları, 135 sayfalık romandan altı sezon dizi yapılması, reyting uğruna hikayelerin baltalanması, televizyon kanallarında sıklıkla tecrübe edilen gerçeklerdendir. Bu açılardan bakıldığında, yerli dizi sektörüne ön yargıyla yaklaşmamak bazı durumlarda elde olan bir şey değildir.
Ekranlarca yüzlerce dizinin olması kaliteyi düşürse de; yönetmeniyle, senaryosuyla, müzikleriyle kalitesini ortaya koyan yapımlar hala çıkmaya devam ediyor. Bu yapımlardan birisi de geçtiğimiz sonbaharda yayın hayatına başlayan, yönetmenliğini “Ezel”le tanıdığımız Uluç Bayraktar’ın üstlendiği ve neredeyse her hafta reyting sıralamasında o günü zirvede kapatan “İçerde” dizisi. Dizi, klasikleşmiş mafya dizilerinden ayrılıyor ve orijinal bir senaryoyla karşımıza çıkıyor. Show TV’de verilen kısa tanıtım işe şu şekilde:
Polis Akademisi’nde okuyan Sarp (Çağatay Ulusoy) ve Mert (Aras Bulut İynemli) kardeş olduklarından habersiz birbirlerine rakip olurlar. Sarp, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Yusuf (Mustafa Uğurlu) tarafından Polis Akademisi’nden mezun olmasına bir hafta kala polislikten atılır. Mezuniyet günü Yusuf’a silah çeken Sarp böylece daha önce hiç bilmediği yepyeni bir hayata adım atar. Bu yeni ve karanlık dünyada Sarp’ın en yakın düşmanı ise Akademi’nin diğer göz bebeği Mert olacaktır.
Show TV’de verilen bu tanıtımın hemen ardından senaryo, heyecanını ilk bölümde hissetiriyor. Seyirciyi her bölümde ters köşe yapan, yeni sırları ortaya döken dizi, reyting sıralamasını da buna borçlu. Sadece reyting sıralaması elbette ki bir dizinin kalitesini ortaya koyamaz, çünkü seyircilerin düşünce yapıları, hoşlandığı konular değişiklik gösterebilir. Bunun yanında, iki saatten fazla süren dizilere reklamların da eklenmesiyle tüm akşamını televizyon başında geçirmek istemeyen seyirciler, dizileri internetten takip etmeyi tercih edebiliyor. Bu açıdan da “İçerde” dizisinin internetteki izlenme sayıları ve dizi hakkında yapılan yorumlar incelendiğinde, Türkiye’nin en kaliteli yapımlarından biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kaliteye ulaşmada, yönetmen Uluç Bayraktar’ın ve senaristler Ertan Kurtulan ve Toprak Karaoğlu’nun etkisi elbette ki yadsınamaz. Ay Yapım’ın yapımını üstlendiği dizide müziklerin milli dizi müzisyenimiz Toygar Işıklı tarafından yapılması da kaliteyi daha yukarılara taşıyor elbette. On yıllardır Türk sinema ve dizisine çok büyük katkı sağlamış Çetin Tekindor’un yanına oyunculuğunu daha da ilerleterek üst seviyeye taşımış Çağatay Ulusoy ve Aras Bulut İynemli de eklenince “İçerde” dizisi tadından yenmez bir hale geliyor.
“İçerde” dizisi, yerli yapım dizileri sevmeyen dizi severlere dahi tavsiye edebileceğim birkaç diziden birisidir. Senaryosunun akıcılığı, oyunculukların ve çekim kalitesinin üst seviyeye ulaştığı bir dizi olmasının yanı sıra, 39 bölümlük tek sezonda dizinin sona ereceğinin açıklanmış olması da, yapımcıların izleyiciyi sıkmadan, arkada hoş bir sada bırakarak ayrılmayı planladıklarının göstergesi.
Ancak dizinin bir olumsuz yönü var ki, dizinin kendisinden kaynaklanan bir sorun değil, Türkiye’deki dizi politikasından kaynaklanan ve tüm Türk dizilerinin bundan payını aldığı bir sorun. İki saati geçen dizi süreleri, izleyiciyi sıkmakla kalmıyor, senaryo kalitelerini de zaman zaman etkiliyor. Bunun yanında aldıkları para değişmeden çalışma süreleri katlanan set ekibi, en büyük zararı görenlerden. Dünya genelinde en çok beğenilen dizilerin sürelerinin bir saati geçmemesi, çoğunun süresinin 40-45 dakika olması, dizi sektörümüzdeki en büyük yanlışlardan birini açıkça ortaya koyuyor. Bu konuda hem kaliteli dizi sayısının artırılması, hem set çalışanlarının iş yükünün azalması, hem izleyicinin sıkılmaması adına 2000 yıllarındaki sisteme geri dönüp dizi sürelerinin bir saat civarına düşürülmesi gerekiyor. Aksi takdirde büyük bir potansiyele sahip olduğumuz bu sektörde ilerlemenin önüne geçilmiş olacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
http://www.medyatava.com/rating/2016-12-05
http://www.showtv.com.tr/dizi/tanitim/icerde/1681
Resimler
https://puhutv.com/icerde-detay
http://www.ayyapim.com/icerde