1980 sonrası Türk edebiyatının en önemli yazarları arasına ismini yazdırmayı başarmış olan Latife Tekin, 1957 yılında Kayseri’nin Bünyan kazasına bağlı Karacafenk köyünde dünyaya gelmiştir. Dokuz yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen yazarın ilk kitabı olan Sevgili Arsız Ölüm, 1983 yılında ilk baskısını yapmıştır. Daha sonra Gece Dersleri (1986), Aşk İşaretleri (1995), Unutma Bahçesi (2005) adlı romanları da dahil birçok eser ile edebiyat dünyamızı zenginleştirmiştir. Yazar, Unutma Bahçesi adlı romanı ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2006 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. Latife Tekin’in romanları pek çok dile çevrilerek dünya edebiyatına da kazandırılmıştır.
Latife Tekin’in eserleri arasında, üzerinde en çok inceleme yapılan romanlarından biri olan Sevgili Arsız Ölüm, en başta üslubu ile dikkat çekiyor. Ritim ve müziğe sahip olan bir anlatım… Her bir cümlesi olabilecek en kısa uzunlukta olan bu roman, olayları akış sırası içerisinde okuyucunun beğenisine sunuyor. Her ne kadar bazen bu kısa cümleler okuyucu için yorucu olsa da cümleler ve olaylar arasında kurulmuş olan olağanüstü bağlantı, okuyucuyu metinde tutmakta oldukça başarılı gözüküyor. Bu anlatım sayesinde okuyucu, “Huvat Aktaş’ın bir gündüz bir gece süren yolculuğunun, bir öğle vakti Alacüvek Köyü ağılının başında son bulması” ile kendini bir anda o köyde buluyor. Sonrasında ise karakterlerin yanı başında, onların yaşamlarına tanıklık etmekten kendini bir an geri alamıyor.
Sevgili Arsız Ölüm, anlattığı yaşamlar itibarı ile bu coğrafyada köyden kente göç etmek zorunda kalan milyonların kendine has bir hikâyesi… Kadın ve erkeğin toplumdaki yeri de dahil insanımızın sorunları üzerine eğilmiş; sıcak ve içten bir roman. Huvat ve eşi Atiye ile onların çocuklarının yaşamını konu alan Sevgili Arsız Ölüm, esasen iki parçadan oluşmaktadır. Romanın ilk bölümlerinde, Huvat’ın okuyucuyu da peşinden sürükleyerek getirdiği ve masalsı ögelerle dolu olan Alacüvek Köyü’ndeki Aktaş ailesinin yaşamı anlatılıyor. Köyde yaşanan her olayı yerel mitlerle açıklamaya çalışan köylüler arasında yabancı kalan Atiye, bir süre sonra ortama ayak uydurmaya başlıyor. 80’lerin Türkiye’sinde egemen olan kadın erkek ilişkileri romanda da göze çarpıyor: Evin babası olan Huvat ailenin geçimini sağlamak için çalışmak üzere İstanbul’a giderken, çocukların her problemiyle ilgilenme görevi ise Atiye’ye düşüyor. Yani evin maddi yükü baba Huvat’ın omuzlarındayken, manevi yükü ise Atiye’nin omuzlarına biniyor denebilir. Beş çocuktan biri olan Dirmit kız, ailenin eğitim gören tek çocuğu… Müzik ve şiir gibi alanlara olan ilgisi karşında ailenin diğer bireyleri, sıkı sıkıya bağlı kaldıkları gelenek ve mitler nedeniyle ona engel olmaya çalışıyorlar. Ailenin içinde bulunduğu buhrandan kaçmak için kendisine ilginç alışkanlıklar edinen bir karakter Dirmit… Mutluluklarını ve hüzünlerini ailesiyle paylaşmak yerine, evlerinin önündeki tulumbayla veya saksıdaki çiçeğiyle paylaşıyor.
Romanın ikinci bölümünde ise, köydeki işsizlik nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Aktaş ailesinin kent hayatına uyum sağlamakta çektiği sıkıntılar anlatılmakta. Köyde geçirdikleri yıllar boyunca içselleştirdikleri folklorik alışkanlıklar ve sıkı sıkıya bağlı oldukları yerel mitleri ile birlikte kente göç eden bu aile, doğal olarak kent hayatına yabancı kalmakta. Hayatı boyunca geçmişini arayan Atiye, ailesinde yaşanan bu sıkıntılara daha fazla katlanamayınca ölümü aramaya başlıyor çünkü, tek kurtuluş yolunun ölüm olduğuna inanıyor. Kent yaşamı boyunca, romandaki aile bireylerinin karakterlerinde meydana gelen radikal değişimler ise bireylerin bu hayat içinde bocaladıklarının açık bir göstergesi…
Latife Tekin, imzasını taşıyan Sevgili Arsız Ölüm romanıyla birlikte, büyülü gerçeklik akımının Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi olarak değerlendirilmektedir. Büyülü gerçeklik akımının en önemli özelliği, fantastik unsurlarla gerçekçi unsurların karıştırılarak yan yana kullanılmasıdır. Bu akımın izleri görülen eserlerde, ustalıklı zaman değişimlerine, yerel mitlere ve hatta cinlerle, perilerle dolu masalsı anlatıma yer verilmektedir. Aynı zaman da bu olağanüstü unsurlar, sıradanmış gibi eserdeki karakterlerin hayatlarında yer alır. Bu eserlerde olaylar her ne kadar olağanüstü ve gerçek dışı unsurlar içerse de mekan, her zaman gerçek dünyaya aittir. Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm romanına hakim olan masalsı anlatım ve karakterlerin olağan dışı unsurlara hayatlarında yer vermesi düşünüldüğünde, romanın büyülü gerçeklik akımına dahil edilmesi oldukça doğal olacaktır.
Peki, Latife Tekin bu romanın neresinde? Romanda anlatılanlar bir gözlem sonucunda mı ortaya çıkmış, yoksa gerçek hayattan alınan bir yaşam öyküsü mü? Bu soruların cevabına yine kitabın kendisinden ulaşılabilir. Kitabın henüz başında yer alan “Annemin anısına” ithafı ile romanın İletişim Yayınları’ndan çıkan baskısının arka kapak sayfasında yer alan ifadeler birleştiğinde, yazarın adeta kendi hayatını romanlaştırdığı söylenebilir:
Okul, evimizin erkek odasıydı. Sedirlerin altında cinlerle oynaşırken okumayı yazmayı öğrendim. Karacafenk’te sedirlerin altında cinler ve periler yaşardı. Çocukluğum onların arasında geçti. (…) Babam İstanbul’da çalışırdı. Annemin yüreği yaralı, garip bir kadın olduğunu kim söyledi bana, şimdi unuttum. (…) Onun geçmişini aranıp durması çocukluğuma bulaşan ilk acıydı. (…) 1966 yılında İstanbul’a geldim. Çocukluğum keskin bir acıyla ikiye bölündü sanki. (…) Korku ve yalnızlığın içinde okula gitmenin bedelini ödedim. İnanılmaz savrulmalar, inkâr ve baskının bin çeşidi. Kente ayak uydurabilmek için boğuşup durdum. (…) Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır.
KAYNAKÇA:
Latife Tekin, Sevgili Arsız Ölüm, İletişim Yayınları
http://www.turkiyatjournal.com/Makaleler/1894092169_18-Sevg%C3%BCl%20T%C3%9CRKMENO%C4%9ELU.pdf
http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/seyit_battal_ugurlu_sevgili_arsiz_olum_gelenek_yenilik.pdf
https://gaiadergi.com/sevgili-arsiz-olumun-dirmitin-bir-de-sahnede-gorun