İnsan her zaman kendisiyle mücadele eder. Mücadele bir çatışmadır. Sonuç olarak bu çatışmadan bir enerji doğar. Peki, insan bu enerji ile nasıl başa çıkabilmeli? İşte bu soruyu cevaplamaya çalışan birçok insanın rehberi tabii ki Ayfer Tunç. Bunun nedeni ise, Ayfer Tunç’un kaleme almış olduğu “Suzan Defter” adlı eser. Birbirine iyi gelen iki insanın yaşadığı yalnızlığı ve çabalamayı iki karakterin gözüyle de verdiği eser çok derin alıntılara sahip. Kendine hayran bırakan benzersiz üslubuyla Ayfer Tunç’un, “Dünya Ağrısı” adlı kitabı ise sahip olunan melankolik enerjiyi kontrol edebilmek veya ona sahip çıkmak için ideal bir roman. Çünkü insan duygularına sahip çıktıkça, onları şereflendirdikçe onu yiyip bitiren şeyler üzerinde hâkimiyet kurabilir.
Kitabı okumadan önce yaklaşık on dakika düşündüren başlık, yani “Dünya Ağrısı” kelimesi hakkında etimolojik bilgi alt metin niteliği taşıyor. Bilinçli ağrı çekmek bu olsa gerek! “Dünya Ağrısı,” “weltschmerz” adında Almanca bir terimden geliyormuş. Sözlük anlamı “yaşamaktan usanç getirme; pesimizm, bedbinlik, melâl”, edebiyat terimi olarak da “zamane hastalığı”. “Weltschmerz” terimini ilk kez 1763 – 1825 tarihleri arasında yaşayan Alman Romantiklerinden Johann Paul Friedrich Richter, 1827’de yayımlanan “pesimistik” romanı “Selina”da Lord Byron’ın hoşnutsuzluğunu, tedirgin ruh halini tanımlamak için kullanmış (Cumhuriyet Kitap Eki, 2014). Kitabın başlığından bile buram buram bir metinlerarasılık kokusu alınıyor.
Gelelim “Dünya Ağrısı’nın” okuyanlarda nasıl bir kalp ağrısı bıraktığına… “Dünya Ağrısı,” bizim insanımızı, yani sahip olduğumuz değerleri öylesine etkileyici gözlemlerle anlatıyor ki Ayfer Tunç her birimizin evinde birer gün konaklamış gibi hissettiriyor. “Dünya Ağrısı”nın baş, diş ağrısına benzemediğini de şiddetle vuruyor okuyucunun yüzüne. Kitabı konusu okuyucu nereye, hangi acılara, çekerse oraya gidecek cinsten ama temelinde sizin romanın kahramanı Mürşit’le bağdaştığınız miktara bağlı bir acı söz konusu. Her ne kadar Mürşit ile bağdaşamayacak gibi hissetseniz de Mürşit’in dışında kalabilmenizin çok güç olduğunu belirtmekte fayda var. Roman, görmezden gelinen suçların ağırlığını taşıdığımızı hiç çekinmeden belirtiyor. En çok da bir şey yapamamak yakıyor canımızı. Kalp ağrısı çekeceğiniz ama bu ağrıyla sürüklenirken de kendinizi kitabın sonuna bulacağınız bir yapıt.
Kitabın arkasında şu sözler ile karşılanıyorsunuz: “Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir.” Kitapların arka kapaklarını okuyanlar için güzel bir başlangıç açıkçası. Dünyeviyetten uzaklaşmamız gerektiği tokat gibi vuruluyor okuyucunun yüzüne. Kimin senden hoşlanmadığı, sınavdan kaç aldığın veya yarın ne giyeceğin hiç de önemli gelmemeye başlıyor. Lakin ruhunuzu yaşlandırırsanız bedelini her gün ağır ağır ödeyebileceğinizi fark ediyorsunuz. Uyuklamanın bile seni yekpare öldüreceği bir yaşam bulutunun kaplaması bedenini… Ne kadar acı ne kadar yazık bir his, değil mi?
Kitabın ruhu Mürşit’te can bulmuş ve böylece somut bir hal almış. Mürşit, hayatını bir “yolcu” olarak geçirmek isterken kendini baba mirası otelin başında bulur. Bunun yanında aile denilen, tanımakta güçlük çektiği bir insan topluluğunun “reisi” olmak zorunda kalır. Romandaki sosyolojik unsurları zirveye çıkaran tamahkârlaşmış bir şehir yapısının etkisi altında Mürşit, gerçek dostluğu İstanbul’da bıraktığı hayaletlerden kaçarak oteline sığınan Madenci’de buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya “Türkiye tarihindeki düşünülmesi gereken zamanlarını birebir yansımasını sunuyor. Arka planı toplumsal facialar, kitlesel cinnet hikâyeleriyle örülen “Dünya Ağrısı’nda”, geçmişle hesaplaşma cesaretini gösteren insanları yaşadıkları toplumdan ayıran sınır imleniyor.” (Cumhuriyet Kitap Eki, 2014). Böylece, “Dünya Ağrısı” okuyucunun zihninde kelimelerle sıkılmış bir yumruk niteliği taşıyor.
Etkileyici diğer bir nokta ise kelimelere dökmekte zorlanılan bu dünya ağrısının genetik olabileceği kuşkusu… Belirtilmesi gerek ki, Mürşit yaşamdan kendini soyutlayıp içine kapandığı için dünya ağrısının genetik olabileceği aklına gelmiyor. “Baba – kız ilişkisi kuramadığı ve zamanla iyice uzaklaştığı kızı Elvan’ın kendiyle aynı halde olduğunu anlaması içinse bir an boş bulunup “Baba neyin var?” sorusuna “Hiç kızım… İçim ağrıyor” diye cevap vermesi gerekiyor. Elvan “Benim de ağrıyor baba”, “herkesin az çok ağrıyor içi” demekle kalmıyor. “Yaşamak böyle bir şey değil mi zaten baba.. Dinmeyen bir ağrı” diye ekliyor” (s.242) (Cumhuriyet Kitap Eki, 2014). Tunç, bu diyaloglarla kitabın varoluşçuluk eksenini ortaya çıkarıyor. Ama diğer bir düşünce ise, Elvan’ın iç ağrısının dibinde bir travma yatması olabilir. İlginç bir detaydır ki kitaptaki karakterler bu noktada Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam” adlı romanından başka hiçbir şey hatırlatmıyor. İşte yine bir metinlerarasılık!
Ayfer Tunç’un güçlü poetikası ve betimlemeleri bu aralar kafası karışık, yorulmuş okuyucular için doyurucu nitelikte. Kitaptaki güçlü melankoli sizi öyle bir sarsıyor ki adeta yorgunluğunuz size son derece bencil geliyor ve kendinize geliyorsunuz. Kendinize geliyorsunuz derken yanlış anlaşılmasın… Kim olduğunuzu, neyi amaçladığınızı, neyin sizi mutlu edebileceğini hatırlıyorsunuz. Tunç’un, romanıyla hayatlara anlam kazandıran gayeler bahşettiği yadsınamaz bir gerçek. Hayatta önemli olan iki şey vardır ve bunları elde edersen kazanmış sayılacaksın. Bunlar; özgüven ve öz benliğin keşfi. Özgüven, insanın varoluşundan itibaren başa çıkmaya çalıştığı egoyu doyururken, öz benliğini keşfetmen yani varoluşundaki benzersiz kılınan nitelikleri ezberlemen seni senin doğrularına götürecektir. Ancak öz benliğin keşfini özgüvenden ayıramazsın çünkü özgüvenin olmadan bu keşfe çıkacak enerjiyi kendinde bulamazsın. “Mücadele bir çatışmadır. Sonuç olarak bu çatışmadan bir enerji doğar.” Kendi mücadelelerini edinin. Gerekirse çatışın. Kazandığınız enerji de bırakın sizin öz benliğinize çıkacağınız o yolculuğun mazotu olsun.
Kaynakça
Cumhuriyet Kitap Eki. (2014, Şubat 11). Ayfer Tunç’tan “Dünya Ağrısı”. Cumhuriyet Gazetesi, 1.
Görsel Kaynakları
- http://www.yenicikanlar.com.tr/ayfer-tunctan-yeni-roman-dunya-agrisi-20364
- http://aylagingunlugu.blogspot.com/2014/01/tuhaf-kelimeler-sozlugu-ve-dunya-agrs.html
- http://kacakyolcu.com/dunya-agrisi/
Sinan
Çok güzel değerlendirme…
Yılmaz TUĞRA
Değerli genç kardeşim kitap ile ilgili yorumun çok güzeldi tebrik eder hayatta başarılı olmanı dilerim.