Aylin Kontente ile Tatlı Bir Söyleşi

Aylin Kontente…  10 yıldır oyunculuk yapan ve son zamanlarda daha da bilinip çok sevilen bir yetenek. Hep gülüp hep güldüren bir insan.  “Ne mutlu bana!” diyor. Hayatı huzurlu yaşamaya çalışan biriyim diyor ve yeni doğan oğlu Arel’le huzur buluyor bu sıralar en çok. Mesleği dışında dansa da tutkun. Çok uzun vadeli planlar yapmayı sevmiyor, “sürpriz olsun; hoş gelsin” diyor.

aylin röp

Aylin Kontente 30 Haziran 1982 yılında İzmir’de dünyaya geldi.

 

Biz de hayatın ona güzel sürprizler sunmasını umuyor, mutluluğunun ve başarısının daim olmasını diliyoruz. Çok yoğun olmasına rağmen sorularımızı uzun uzun, içtenlikle cevapladı; okurken onu daha çok seveceksiniz.

 

GazateBilkent: Yıllardır birçok işte rol almanıza rağmen İnsanlar Âlemi ile birlikte sizi tanıyıp sevenlerin sayısı bir anda çok arttı. İnsanlar Âlemi’nde ne farklıydı, dönüm noktanız sayabilir miyiz onu?

Kontente: 2003’ten beri çeşitli projelerde oyunculuk yapıyorum. Tanınabilirlik projenin reytingiyle ilgili oluyor, bunun yanında doğru proje ve rol  etmenleri de bir araya geldi. Böylece benim için şanslı ve çok keyifli bir dönem oldu. İnsanlar Âlemi’nde oyuncu oynadığı rol dışında improvizasyon imkânına sahip, bu hem zor hem çok keyifli. Bu tarz projelere televizyonda çok sık yer verilmiyor.

 

GazeteBilkent: Diğerlerine oranla sinema projelerinde sizi daha az görüyoruz. Tiyatro ve dizilere göre sinemadan daha uzak kalmak bilinçli bir tercih mi yoksa “İşte bu.” dediğiniz senaryolar ve roller denk gelmedi mi? Önümüzdeki yıl için bir film projesi var mı?

Kontente: İstediğim gibi bir senaryoyla karşılaşmadım bu seneye kadar. İstediklerim “Ah keşke ben de olsaydım” dediklerim de beni bulmamıştı. Bu sene geldi bir tane, bu sefer de hamileydim. Doğru zaman daha gelmemiş yani. Var, Alper’le (Alper Kul-eşi) ve birkaç dostumuzla üstünde düşündüğümüz birkaç proje mevcut.

 

GazeteBilkent: Tek kişilik komedi yapmayı düşünüyor musunuz?

Kontente: Düşünüyorum, üzerinde çalıştığım bir metin var.

aylin 4

Aylin Kontente, 9 Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü 2003 mezunu.

GazeteBilkent: Bizim gülmeye, eğlenceli vakit geçirmeye ihtiyacımız olduğunda yaptığımız şeylerden biri de sizi ve yer aldığınız programları izlemek. Peki, siz gülmeye ihtiyacınız olduğunda neler yaparsınız? İlacınız nedir?

Kontente: Ne mutlu bana! Beraber güldüğüm insanlarla olmayı, makara yapmayı tercih ederim. Saçma şarkılar da söylediğim olur kendi kendime (gülüyor). “Mr Bean” de favorim.

 

GazeteBilkent: Komedi haricinde kendinize en yakın bulduğunuz ikinci tür nedir? Aksiyon, dram, bilimkurgu, korku…

Kontente: Hepsini oynamak isterim aynı coşkuda.

 

GazeteBilkent: İnsanlar Âlemi ve Güldür Güldür’de doğaçlamaya da dayalı bir teknikle karşımızdasınız. Hayatınızda doğaçlamanın yeri nedir? Planlara programlara bağlı yaşamayı mı yoksa spontane yaşamayı mı tercih edersiniz?

Kontente: Uzun vadeli planlar yapan biri değilim hiç, bu beni strese sokup mutsuz ederdi.

 

GazeteBilkent: Kara komediyi nasıl buluyorsunuz, sizce ülkemizde başarılı örnekleri sergileniyor mu?

Kontente: Martin McDonagh’ın kara mizah metinlerini herkes gibi ben de çok beğeniyorum. Kendisi çok iyi bir çağdaş kara komedi yazarı. “Inishmorelu Yüzbaşı” adlı eserini Kenter Tiyatrosu’ndan, “Leenane’nin Güzellik Kraliçesi” oyununu da Devlet Tiyatroları’ndan izlemiştim. Çok iyi oyunculuklar seyrettim. Kara mizah tiyatro türleri içinde çok başka bir yere sahip; çünkü acıyı mizahla ele almak zekâ, ustalık gerektiren bir iş.
Mizahın sadece eğlencelik bir şey olmadığı, büyük dertlerin olduğu tür kara komedi.

Bizdeki tiyatro topluluklarını takip etmeye çalışıyorum. Harika oyunculuklar, reji ve metinler gördüğüm oldu. Çok güzel işler yapılıyor. İstanbul bu konuda çok şanslı, diğer şehirlere de ulaşılması için devletin bu konuda daha destekçi olmasını dilerdim, diliyorum.

 

GazeteBilkent: Oyunculuk dışındaki tutkularınız nelerdir? Sizi başka ne çok heyecanlandırır ya da size çok huzur verir?

Kontente: Dans! Küçüklüğümden beri en çok istediklerimden biridir her gün uzun saatler dans ediyor olabilmek. Her dans türüne ayrı ilgim var. Okul yıllarında çok sağlam bir eğitim aldık; dans, beden ve hareket üzerine. Workshoplara katılıyorum, kurslara gidiyorum. Bana bir dans tiyatrosu projesi desen heyecandan çıldırırım. Huzur veren şeyler; şu aralar oğlum Arel (gülüyor), Alper, sevdiklerimle olmak, keyifli anlar, film izlemek, tiyatroya gitmek, güzel bir akşam yemeği, bir manzara, bir akşamüstü… Hayatı genelde huzurla geçirmeye çalışan biriyim.

aylin

Kampüsistan Dizisi’yle televizyona adım atan Kontente, yer aldığı son projeler İnsanlar Alemi ve Güldür Güldür’de büyük bir hayran kitlesine ulaştı.

GazeteBilkent: Beşiktaş Kültür Merkezi komedide çok önemli bir yerde. Onun çatısı altında çalışmak nasıl bir duygu?

Kontente: Komedide önemli bir yer olmasından ayrı olarak, benim için en önemlisi çalıştığım yerin huzuru. Burası tüm çalışanlarını sahiplenen bir tiyatro. Sahne arkasından önüne emek veren koca bir ekip var. Hepsi işini çok severek yapıyor. Onlarla olmak büyük şans ve keyif… Ayrıca yapımcımız Necati Akpınar ağabeyimizin insanlığına hayranım. Bu sektörde zor bulunan özelliktedir kendisi.

 

GazeteBilkent: Bu yıl keşfedip en çok beğendiğiniz tiyatro oyununu ve sinema filmini bizimle paylaşır mısınız?

Kontente: En son Oyun Atölyesi’nden “Antonius ve Kleopatra”’ yı izlemiştim. Bu sezon devam ediyorsa tavsiye ederim. Giuseppe Tornatore’nin “The Best Offer” filminde oyunculuklar ve seneryo cok başarılı.

 

GazeteBilkent: Ben 91 doğumluyum, sizi Kampüsistan Dizisi’yle tanıdım. Pek çok yaşıtım için de öyle olduğunu duyuyorum. Nasıl bir roldü Mine, nasıl bir setti Kampüsistan seti? O zamanlarda dizide oynamak ile şimdi oynamak arasında farklar var mı?

Kontente: Kampüsistan okuldan mezun olur olmaz aldığım ilk profesyonel işti. O zamanlar o kadar çok dizi yoktu. İlk gençlik dizilerinden biri olduğumuzdan ekip ve oyuncular da gençti. Üniversite kampüsü havasındaydık, muhabbeti bol, keyifli bir setti. O zamanki arkadaşlıklar hala devam eder. Mine saf komik doğal bir kızdı, severek oynamıştım.

Şimdilerde tüm ekipte, yapımcı ve oyuncularda, reyting kaygısı çok daha yoğun ama o dönem bu kadar reyting peşinde değildi kimse. Yine uzun saatler çalışıyorduk. Hepimiz genç olduğumuz için uykusuz geceler muhabbetle makarayla geçerdi. Kuşadası çekimlerimiz yazın tam bir tatil olmuştu. Ay ne güzeldi, selam olsun herkese. (gülüyor)

 

GazeteBilkent: Öğrencilik yıllarınıza dönmek ister miydiniz? Nasıl anlatırsınız 9 Eylül günlerinizi; keşke yapsaydım dediğiniz, içinizde çok kalan bir şey var mı o yıllara dair? Hala öğrenciyim diyor musunuz?

Kontente: En çok dönmek istediğim anlara sahip yıllar 9 Eylül yıllarım. Şahane bir öğrencilik geçirdim. Eğitimi çok sağlamdı. Şimdi çok daha iyi değerlendirebiliyor insan, o zaman bazı şeyleri anlamıyorduk. 4 yılda mezun oldum, “keşke” diyorum, “2 yıl daha uzatsa mıydım?”. Dönem arkadaşlarımı ve çok kıymetli hocalarımı, neredeyse yedi yirmi dört tiyatro konuşup tiyatro yapmayı çok özledim. Gözümü kapatıp hep anımsarım; büyük sahneyi, kısa oyunları, sahne sınavlarını. Ahh ahhh… (gülüyor)

 

GazeteBilkent: İleride ilgilenmeyi düşündüğünüz ama şimdiye kadar sizi görmediğimiz başka bir sanat dalı ya da uğraşınız var mı?

Kontente: Şu lohusa dönemimi de atlatayım, hemen dansla ilgili bir şeyler yapmak istiyorum kendim için. Tiyatroyu çok özledim. Alper ceviz ekti, ileride onunla ilgili, sektörden çok başka bir ugraşım olacak belli ki. Gerisi bana da sürpriz. İlerisini çok planlamayalım, geldiği gibi hoşgelsin diyorum.

 

GazeteBilkent: Çok keyifli bir röportaj oldu. Röportaj teklifimizi kırmadığınız ve sorulara içtenlikle cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Kontente: Teşekkür ederim. Hoşçakalın.

aylin 3

 

 

 

 

Leave a Reply