Bilinç akışı methodu, romanlarda, öykülerde hikayenin belirli kurgu bandının dışında, kendine has zaman aralığı dolayısıyla esnekliği olan ve bu esneklik, çeşitli kavramların idrak edilmesine yarar ve ardından bu bilgiler ışığında dünya ile iletişim kurulmasını sağlar. Okuyucular, bu zaman aralıklarının yarattığı illüzyonlar ile sorular sormaya başlar ve kendilerini bilinmezlik okyanusuna bırakır bu da methodla beraber yazılan eserin sürükleyiciliğini ziyadesiyle arttırır. Bilinç akışı methodu birçok fazla yöntem barındırsada göze en çok çarpan iki yöntem uzun soluklu iç monologlar ve parçalanmış, farklı zamanlara ait olan düşüncelerin bağlantılarının serbest çağrışım ile birbirine bağlandığı yöntem.
Uzun soluklu iç monologlar genellikle iç hesaplaşmaya, olumsuz düşüncelere, çaresizliğe dönüşür. Düşünceler üzerinden gelinen bu noktada durum sağlıklı bir içsel iletişim, yapıcı özeleştirilerden ziyade karanlığı ve bilinmezliği çağırır. Bu yüzden eserlerde daha depresif ve karanlık bir tema genel itibarıyla gözlenebilir. Yöntemin okuyucuyu tamamiyle içine aldığı bir başka nokta ise, insanların kendilerine dahi soramadığı, sorduğunda ise cevabını ekseriyetle gizlemeye çalıştığı bu soruların bir başkası tarafından şahit olduğu nokta da okuyucuya karşı bir illüzyon bir bağlayıcı etmen olarak karşımıza çıkabilir. İç monologlar aynı zamanda eserdeki karakteri okuyucuya derin ve sade bir şekilde tanıdır keza karakterin fazla iç monologları saf olarak kendisini ve düşüncelerini yansıtır. Karakterin o esnada kaybedecek hiçbir şeyinin olmaması ve yine aynı esnada varlığının getirdiği bütün enerjiyi sadece soruların cevaplarına yöneltmesi okuyucunun bu saflığı görmesini sağlar. İç monologları yazan eser sahibi üzerinden bir yaklaşımda bulunabilirsek eğer, yazarın gerçek hayatında maruz kaldığı veya gerçek hayatında maruz kalmadan aklından bu düşünceleri geçirip buna davranmak yerine bu düşünceleri kağıda dökerek eserler yazarak içindeki kağıtlara dökebilir. Yazarın bu durumları tecrübe edişi, gelecekteki herhangi bir kişi için önemli bir bilgidir. Çünkü bir insanın tecrübesi makam farketmeksizin ders niteliği taşır.
Zihinimiz zaman içinde durumlarla bağlantılı olarak düşünceler üretir. Bunların bazıları kalıcı olarak bir davranış biçimine veya bilgiye dönüşür kimisi ise o zamanın aralığında zihnin arşivine gider. Ancak farklı zaman periyotlarında aynı düşüncenin meydana çıkması gayet öngörülebilir olduğundan bu farklı zamanlar arasında çağrışım yapılabilir. Serbest çağrışımlar bu şekilde meydana gelir. Herhangi bir bilgi birikim gerektirmeyen, insanın aklına zayıf düşünceler kıvılcım etkisi niteliğinde kendiliğinden dile gelir. Hikayeye uyarlandığında okuyucuda bir aydınlanma hissiyatı yaratan bu etki ise yine bilinç akışı methoduyla ilişkilendirilebilir. Bu methoda göre yazılan bir esere üstünkörü olarak bir göz atarsak örneğin Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar kitabında uzun ve iç karartıcı iç monologlar bulundururken farklı zaman dilimlerinde anlatmak istediği konuları, adeta yerden rastgele meyve toplarmış gibi zamanları değerlendirip hikayeyi ortaya çıkarma çabası ile okuyucuyu kitapla baş başa bırakır. Zamanların içerisindeyken üretilen farklı veya fazla düşünceler her aşamada okuyucuya, kitaptaki karaktere veya yazara fayda sağlayabilir. Her düşüncenin bir getirisi vardır, iyi anlamda da kötü anlamda da.
Bu kadar derin iç monologların, değişkenlik gösteren bir zaman algısının yarattığı sarhoşlukla eserlere dalmış okuyucular kimi zaman başarıyla hikayeyi yakalayabilmiş kimi zamanda hikayenin parçalarını uygun adımlarla tamamlamaya çalışabilir. Birden fazla perspektiften bakıldığını farkeden okuyucu o eserdeki bütün kelimeleri daha farklı bir bakış açısı ile ele alabilir. Düşüncelerin birbirine farklı etkenlere rağmen bağlanması ve bu bağlanma sürecini soyut olarak görebilen okuyucular, kitabın devamında farklı bağlantılar ve farklı düşünceler tanımak için sayfaları bir su gibi içebilir.