KAVUŞULMAYAN AŞKIN GÜZELLİĞİNİN ve ÖLDÜRÜCÜLÜĞÜNÜN SEMBOLÜ: NERGİS ÇİÇEĞİ

Nergis çiçeği, bildiğim en narin ve nadide çiçek benim için, tarih boyunca, anlatılan aşk hikayelerinin sembolü olmuş bir çiçek. Çok anlamlı ve bir o kadar da etkileyici bir hikayesi var nergis çiçeğinin. İlk okuduğumda beni derinden sarsmıştı, hem şaşırmış hem biraz kızmış hem de bolca üzülmüştüm ve en önemlisi de hayata dair ders çıkarmıştım. O günden beri de daha bir anlamlı oldu bu çiçek benim için. Her gördüğümde bir buket almaktan kendi alıkoyamaz oldum. Mis gibi kokan bu güzeller güzeli çiçeğin aşkı sembolize ediyor olduğunu bilmek beni her seferinde etkiliyor ve gülümsetiyor. Yani bu hikaye aklıma gelince hem gülümsüyorum hem de üzülüyorum aslında. Çok fazla efsaneye konu olmuş bu güzel çiçek, çok fazla anlatılmış, çok fazla dinlenmiş ama Yunan Mitolojisinde geçen hikayesi en etkileyici ve dikkat çekici olanı. Hikaye, bir peri kızının bir adama olan karşılıksız aşkı nedeniyle yitip gitmesine ve adamın kendine olan saplantılı aşkını anlatıyor. Bu hikaye, nergis çiçeğini, kavuşulmayan aşkın güzelliğinin ve öldürücülüğünün sembolü haline getiriyor…

Hikaye şöyle, Efsaneye göre bir peri ile tanrının oğlu olan Narkissos, dünyanın en yakışıklı erkeğiymiş. Onu bir defa gören dillere destan yakışıklılığı karşısında büyülenirmiş ve tüm genç kızlar ona aşık olurmuş. Fakat Narkissos hiçbirine yüz vermezmiş, hiç birini beğenmezmiş. Dağlarda yaşayan güzeller güzeli peri kızı Ekho da bir gün hiç ummadığı bir anda Narkissos ile karşılaşmış. O da tıpkı diğer kızlar gibi Narkissos’a o an, ilk görüşte aşık olmuş. Günlerce düşünmüş ve en sonunda aşkını itiraf etmeye karar vermiş. Fakat Ekho konuşamıyormuş, sadece kendisine söylenen sözleri tekrar edebiliyormuş. Eğer Narkissos beni gördüğünde bana güzel sözler söylerse ben de onları tekrar ederek ona olan aşkımı dile getirebilirim diye düşünmüş kendince. Narkissos’un karşısına çıkmaya karar vermiş. Bir gün Narkissos gezerken peri kızıyla karşılaşmış. Fakat Narkissos, Ekho’nun güzelliği karşısında tepkisiz kalmış ve tıpkı diğer kızlara yaptığı gibi ona da yüz vermemiş. Bunu gören Ekho üzüntüsünden ne yapacağını bilemez halde oradan uzaklaşmış. Aşkından ne yemek yemiş, ne su içmiş. En sonunda eriyip gitmiş. Ekho’dan geriye sadece sesi kalmış. Ne zaman birisi dağlara, taşlara doğru seslense tekrar etmiş. Onu görmezlikten gelen Narkissos için de “O da benim gibi sevsin ve kavuşamasın.” diye ah etmiş. Narkissos bir gün ormanda dolaşırken susamış ve berrak bir pınarın yanına gelmiş. Tam suyu içmek üzere pınara eğildiğinde sudaki yansımasını görmüş, kendi güzelliğine öylesine hayran kalmış ki gözlerini yansımasından ayıramamış. Günlerini kendi yansımasına hayran hayran bakarak geçirmiş. Elini uzatmış dokunamamış, seslenmiş cevap gelmemiş. Çaresizce kendi yansımasına ulaşmaya çalışmış. En sonunda da kendisine aşık olmuş ama ulaşamamış. Tıpkı Ekho’nun ah ettiği gibi sevmiş ama kavuşamamış. Kalbi en sonunda aşkına dayanamamış ve olduğu yerde üzüntüler içinde ölmüş ve yok olmuş. Narkissos’un öldüğü gün tam da yansımasının olduğu yerde sapsarı, mis kokulu bir çiçek açmış. O çiçeğin adı da Narkissos yani Nergis çiçeği olmuş. Böylece o muhteşem çiçek olan nergis dile gelmeyen sevginin, imkansız aşkın ve aşkın öldürücü cazibesinin sembolü olmuş o günden bu güne. 

Bu hikayeyi ilk okuduğumda elimde bir buket nergis çiçeği vardı, kokusuna ve sade güzelliğine hayran olduğum bir buket nergis. Benim için daha anlamlı oldu o an o çiçekler. Bazen cazibesiyle gözümü kör eden herhangi bir şeyi düşündüm tıpkı bu hikayede aşkın, Narkissos ve Ekho’nun gözünü kör ettiği gibi, benim de istediğim ama ulaşamadığım herhangi bir şey. Bu hikayeye bakınca ne kadar da farkında olmadan esir olduğumu fark ettim o şeye, kendimi ne denli tükettiğimi, içimin ne denli tükendiğini anımsadım. Sadece aşk için değil belki de bazen en basit bir duygu ya da arzumuz için bile kendimizi tüketebiliyoruz. Acaba ne kadar doğruyuz bunu yaparken ? Oysa ki aşk böylesine vazgeçilmez bir duyguyken bile bunca üzüntüye hatta ölmeye değer mi ? Umarım gözünüzü kör eden, deliler gibi arzuladığınız, sizi tüketen her neyse, durup bir kez daha düşünürsünüz değiyor mu bunca üzüntüye, sizden giden yaşama sevincinize, ömrünüze ya da göremediğiniz yitip giden etrafınızdaki başka güzelliklere. Bu soru işaretleriyle, bu hikayeyle ve biraz da düşüncelerinizle baş başa bırakıyorum siz.

Nergis çiçekleriyle kalın.

Leave a Reply