Önce içeri aldılar, hiç değilse açık cezaeviydi. Züğürt tesellisi derler ya hani.
Yeni durağı Buca Kapalı Cezaevi. Hayırlısı.
Ne desem, ne yazsam olmaz Sevan Nişanyan için. Bu yazı kaçıncı denemem saymadım bile. Hep eksik kalıyor, bitmiyor diyeceklerim.
Bazen,
Bu millete hakaretin ne olduğunu anlatacağına, “bir hata ettim, bundan böyle Ya Allah Ya Muhammed” deseydi keşke.
Doğru bildiğini bir kenara koyup, hükümet şöyle güzel, böyle güzel deyip yeni moda bir vekillik kapsaydı diyorum. Dokunulmazlık hiç de fena olmazdı hani.
Hem belki o zaman şu şirince işine de bir yol yordam bulunurdu. Ne bileyim, vekiller menfaatte ihtilafa düşmez gibi geliyor. Bir torba yasa da ona çıkardı belki.
Dışarıda, bizimle olurdu. Estetik kaygıdan yoksun, mide bulandırıcı sabahlara uyanırdı bizimle. Birlikte göğüs gererdik. Şimdi intihara direnişimiz bir kişi eksik.
Hiç olmadı içeride biçilen role uysaydı diyorum. Nefes alacak, üretecek alanından olmasaydı.
Olmaz elbet. Uymaz O’na. Felsefeye lüzum yok.
Çaresizlikten midir, Buca fikrine alıştığımdan mı bilmem ama bu adaletsizlik kendisi için en hayırlısı galiba diyorum içimden.
Muhammed’e hakaret ettiği iddiasıyla kendisine topyekün saldıranlar, birkaç güne kalmaz peygamber hususunda da ayrılık yasacaklar gibi.
Kaçak, rant, çirkinlik desen gırla.
İçeride kötü adam da kalmadı pek. Dışarıdaki güzel adamların da vadesi belli değil.
Buluşmamız O’na yakın tarafta olacak hissi var içimde.
O sebepten, “çıkıp da ne yapacaksın abi?” diyesim geliyor. Düşüncesizlik olur, demiyorum.