” O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. ”
YAŞAR KEMAL
Gür saçlı, yağız delikanlılardı. Tarlada ırgattı biri, bir diğeri pazarda tezgahtar. İyi kötü geçindiriyorlardı ailelerini. Fakat bir gün, yel esti ve düşman aldı her yeri. Öyle pek de sürpriz bir gelişme olmamıştı bu onlar için. Zaten devletin gidişatı pek de hayra alamet değildi ama hala bir umuttu, bu beklentilerinin asılsız olması. Devletten umut kesilmez. Devletten umudu kesmek, bir yiğidin tutunacak başka dalının olmadığına işarettir. Böyle “devlet baba” olgusuyla, ama iyi ama kötü, bir hayat sürdürmek pekala daha rahattı. Sorumluluğu bir nebze azaltıyordu da.
Savaşlar ardı arkası kesilmeden devam ediyordu. Tarlada çalışacak güç kalmadı. Kadınlar ekti, sürdü tarlayı, besledi mandayı. El kadar kalmış toprağı korumak hepsinin boynunun borcuydu. Savaş bitince eve dönecek olan evin direğine “Ben de direndim” diyebilmek için geceyi gündüz etti hanımlar. Evdeki çocuklar da büyüdü. Top, tüfek seslerini nni eyleyip büyüdü. Büyüdükçe asker oldular. Savaş zamanı pek kolay değildir ya çocuk büyütmek, ordunun her bir kalpaklıya ihtiyacı vardı. Bir bir koştular araziye. Ağırlığınca kum torbalarının arkasında feragat ettiler hayatlarından. Okullar mezun vermez oldu. Ülke adeta, bir kara sisin gölgesinde çırpınıyordu. Ölmek üzere, son nefesi için çırpınan hasta bir kadındı Osmanlı. Yüzyıllarca sürdürdüğü şanından pek çoğunu kaybetmişti.
Gür saçlı yağız delikanlılardı. hele içlerinden birinin, bir başka planları vardı. Belki diğerlerine göre daha bir mektepli bu delikanlı, tırnaklarını saplayarak tırmandı kimi mevkilere. Herkesin onu görebileceği, herkesi onun görebileceği yerlere gelebilmek çok kolay değildir.
Herkes kimliğini, ismini, ünvanını bırakıp dağa taşa koştu, araziye vurdu kendini. Çamurdu yerler, kandı. Demir soğuk, çelik soğuk. Top sesleri geceyi bölerken, uykusuz kaldı erler. Çok kayıp verdi devlet baba. Toprağa çok evlat verdi. Gür saçlı, engin, yağız delikanlılardı. Hayatta kalanı, yeni bir düzen, yeni bir hayat için Kemal’in yanında yerini aldı. O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Bilinmez diyarlara göçtüler. Kalanlarıysa, şimdilerde torunlarına bu hikayeleri bir masal gibi anlatırlar.