“Vurmayın!” diye haykırdı, ölüyordu. Ama dinlemediler, vurdukça vurdular. Bir insan hayatı, 19 yaşında hayalleri olan bir insan hayatı, bu kadar ucuz mudur? Emel Korkmaz haykırarak soruyor “Oğlumun canı bu kadar ucuz mu?”
Gezi olayları sırasında Eskişehir’de bulunan Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran 2013 gecesi polisten kaçarken bir ara sokağa sığındı. Sokakta, esnaf ve sivil polisler tarafından sıkıştırılan Ali İsmail, sopalarla dövüldü. Başına aldığı ağır darbeler sonucu hastahaneye giden Ali İsmail burada çektirdiği beyin cerrahisi sonucunda “sağlıklı” görülüp ortopedi bölümüne sevkedildikten sonra taburcu edildi. Aynı gece polis merkezinde verdiği ifade sonrası başı ağrıyan Ali İsmail tekrardan hastahaneye gitti, beyin kanaması geçiriyordu. Ameliyata alındı, çıkamadı. 37 gün komada yaşam mücadelesi verdi, kaybetti.
Olay gecesi dövüldüğü sokak civarındaki 30 mobese kamerasından 16 kadarının bozuk (!) olduğu iddia edildi. Üstelik kaydedilen kamera görüntülerinde 76 saniye kayıptı. O sırada görüntü alan otel kamerası sadece ve sadece , en hayati kısımları kayda almakta olduğu, 76 saniyeyi gösteremiyordu.
2013, Haziran ayı, Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden, öldürülen, Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri, 21 Ocak günü, Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesince yargılandı.
Ali İsmail, öldü. Öldüresiciye dayak atanlar, yaralı haliyle hastahane kapısından çevirenler, emri verenler yüzünden öldü.
Mahmekemeyse kayıtlara,“kasten öldürme değil” diye geçti, cezalarda indirim yoluna gidildi. Olayın baş sanığı polis memuru Mevlüt Saldoğan’ın müebbet hapsi isteniyordu. Saldoğan’a verilen 12 yıl hapis cezası, iyi halden (devlet memurlarına veya mahkeme sırasında iyi tavırlar gösteren kimselere uygulanan) 10 yıl 10 aya düşürüldü. Diğer sanıklara ise 6 ila 3 yıl arasında değişen hapis cezaları öngörüldü. Polisler Hüseyin Engin ve Şaban Gökpınar’ın ise beraatine karar verildi. “Vurmayın, ölüyorum!” dedi, vurdular.
Oysa 1994 yılının aydınlık bir mart sabahı saat 12’de Ali İsmail, baba ocağında büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Annesi Emel hanım ve kardeşlerine açtı gözlerini Ali İsmail. Babası, o gün Suudi Arabistan’da sıcağın altında, bir inşaatta kalıp ustası olarak görev yapıyordu.
Uslu bir bebekti Ali İsmail. Öyle zamansız ağlamazdı. Başarılı da bir öğrencilik hayatı geçirdi. “Karınca bile incitmez.” O, bir karıncayı dahi incitemezdi, döverek öldürdüler. Öldürmeselerdi, mütercim tercüman olacaktı. Dünyayı dolaşacaktı. Elbet ilk Türkiye’yi gezecekti, tanıyacaktı. Türkiye onu tanıdı.
Henüz on dokuzdu. Emri kim verdi diye soruyorlar. Emri kim verdi?
Unutursak Kalbimiz Kurusun…
Kaynakça ve daha detaylı bilgi için;
http://www.diken.com.tr/9-soruda-ali-ismail-korkmaz-davasi-2/